0

Evet... Bir ufak toparlayalım... Ve yeni bir tez daha... Zaman ve madde, üç boyutlu uzayda/mekânda herhangi bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan, birbirine bağlı ve aynı frekanslarda titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapının unsurlarıdır. Bu yapı bir MADDE-ZAMAN boyutudur. Sicimler hem atomu hem de "uzay-zaman dokusunu" oluşturmaktadır. "Uzay-zaman" doğru bir ifade değildir. Bu üç boyutlu bütünleşik yapı, maddeyi ve zamanı oluşturmaktadır ve MADDE-ZAMAN olarak adlandırılmalıdır. Yani "boş uzayın", "uzay-zaman" veya "uzay-zaman dokusu" olarak değil, MADDE-ZAMAN veya MADDE-ZAMAN DOKUSU olarak ifade edilmesi gerekir. Evet, şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz... "14 milyar yıl önce o noktadan patlayan evren patlamaya devam etmektedir". Yani MADDE-ZAMAN'ı oluşturan ve aynı frekansta titreşen sicimler, o noktadan uzayın/mekânın her yönüne doğru bütünleşik bir şekilde yayılmaya başlamışlardır ve hâlâ o noktadan her yöne sicim(enerji) girişi devam etmektedir. Bu sicim girişi, sicimlerden oluşan bu 3 boyutlu bütünleşik yapının "şişmesine, genişlemesine" sebep olmaktadır. O halde sıradaki tezimi lanse edebilirim: "Karanlık bir enerji" yok. "Evren" genişliyor çünkü 14 milyar yıl önce o noktadan, uzayın/mekânın her yönüne yayılan madde ve zamanı oluşturan sicimler, aynı ve sabit bir hız ile o noktadan yayılmaya devam ediyorlar. Ve bu sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik yapı bu nedenle genişliyor/şişiyor. Evet, bu bütünleşik yapı her yöne sabit bir hızla genişliyor. Her yöne sabit bir hızla genişliyor olması, birbirine uzak gökcisimlerinin, birbirine yakın gökcisimlerine göre birbirlerinden daha hızlı uzaklaşmalarına neden oluyor. Yani "evren" hızlanarak genişlemiyor. O hâlde karanlık enerji tezinin ileri sürülmesine neden olan diğer gerekçelere bakalım. "Evren o noktadan patladıktan bir süre sonra kütleçekim kuvveti sebebiyle genişlemesi yavaşlamalıydı.(Evrenin hızlanarak genişlediği varsayımına istinaden) Genişleme hızlandığına göre karanlık enerji onu itiyor" Kütleçekim kuvveti diye bir kuvvet bilimsel olarak yoktur. (Açıkladım) Bu durumda "itildiğini" düşünmek için bir sebep yok. "Gözlemlenebilen evrenin şekli düzgün". Her yöne genişliyor çünkü. O hâlde karanlık enerji yoksa evrendeki enerji/kütle dağılımını tekrar ele alalım. Evrendeki toplam enerjinin/kütlenin yaklaşık olarak %20'si maddeye(atoma), %80'i ise karanlık maddeye karşılık gelmektedir. Evrende "karanlık bir enerji" olmasada, karanlık madde kesin olarak vardır. Çünkü kayıp bir kütle var ve bu bilimsel olarak gözlemlenmektedir. Bir sonraki yazımda boyutlar ve karanlık maddeyi birlikte ele almaya çalışacağım.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Bir ufak toparlayalım... Ve yeni bir tez daha... Zaman ve madde, üç boyutlu uzayda/mekânda herhangi bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan, birbirine bağlı ve aynı frekanslarda titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapının unsurlarıdır. Bu yapı bir MADDE-ZAMAN boyutudur. Sicimler hem atomu hem de "uzay-zaman dokusunu" oluşturmaktadır. "Uzay-zaman" doğru bir ifade değildir. Bu üç boyutlu bütünleşik yapı, maddeyi ve zamanı oluşturmaktadır ve MADDE-ZAMAN olarak adlandırılmalıdır. Yani "boş uzayın", "uzay-zaman" veya "uzay-zaman dokusu" olarak değil, MADDE-ZAMAN veya MADDE-ZAMAN DOKUSU olarak ifade edilmesi gerekir. Evet, şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz... "14 milyar yıl önce o noktadan patlayan evren patlamaya devam etmektedir". Yani MADDE-ZAMAN'ı oluşturan ve aynı frekansta titreşen sicimler, o noktadan uzayın/mekânın her yönüne doğru bütünleşik bir şekilde yayılmaya başlamışlardır ve hâlâ o noktadan her yöne sicim(enerji) girişi devam etmektedir. Bu sicim girişi, sicimlerden oluşan bu 3 boyutlu bütünleşik yapının "şişmesine, genişlemesine" sebep olmaktadır. O halde sıradaki tezimi lanse edebilirim: "Karanlık bir enerji" yok. "Evren" genişliyor çünkü 14 milyar yıl önce o noktadan, uzayın/mekânın her yönüne yayılan madde ve zamanı oluşturan sicimler, aynı ve sabit bir hız ile o noktadan yayılmaya devam ediyorlar. Ve bu sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik yapı bu nedenle genişliyor/şişiyor. Bu bütünleşik yapı her yöne sabit bir hızla genişliyor. Her yöne sabit bir hızla genişliyor olması, birbirine uzak gökcisimlerinin, birbirine yakın gökcisimlerine göre birbirlerinden daha hızlı uzaklaşmalarına neden oluyor. Yani "evren", "hızlanarak" değil "patlamadan" bu yana, sabit bir hız ile genişliyor. O hâlde karanlık enerji tezinin ileri sürülmesine neden olan diğer gerekçelere bakalım. "Evrenin o noktadan patladıktan bir süre sonra kütleçekim kuvveti sebebiyle genişlemesi yavaşlamalıydı. Genişleme hızlandığına göre karanlık enerji onu itiyor olmalı" Kütleçekim kuvveti diye bir kuvvet bilimsel olarak yoktur.(Açıkladım) Evrenin hızlanarak genişliyor olduğu varsayımı yanlış. Yani evreni "iten" bir güç/kuvvet olduğunu düşünmek için bir sebep yok. "Gözlemlenebilen evrenin şekli düzgün". Her yöne genişliyor çünkü. O hâlde karanlık enerji yoksa evrendeki enerji/kütle dağılımını tekrar ele alalım. Evrendeki toplam enerjinin/kütlenin yaklaşık olarak %20'si maddeye(atoma), %80'i ise karanlık maddeye karşılık gelmektedir. Evrende "karanlık bir enerji" olmasada, "karanlık bir madde olduğu" bilimsel olarak tartışmaya açık bir konu değildir. Çünkü kayıp bir kütle olduğu test ve tespit edilmektedir. Bir sonraki yazımda boyutlar ve "karanlık maddeyi" birlikte ele almaya çalışacağım...

gokhan deveci 5 yıl önce 0
-1

Evet... Bir ufak toparlayalım... Ve yeni bir tez daha... Zaman ve madde, üç boyutlu uzayda/mekânda herhangi bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan, birbirine bağlı ve aynı frekanslarda titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapının unsurlarıdır. Bu yapı bir MADDE-ZAMAN boyutudur. Sicimler hem atomu hem de "uzay-zaman dokusunu" oluşturmaktadır. "Uzay-zaman" doğru bir ifade değildir. Bu üç boyutlu bütünleşik yapı, maddeyi ve zamanı oluşturmaktadır ve MADDE-ZAMAN olarak adlandırılmalıdır. Yani "boş uzayın", "uzay-zaman" veya "uzay-zaman dokusu" olarak değil, MADDE-ZAMAN veya MADDE-ZAMAN DOKUSU olarak ifade edilmesi gerekir. Evet, şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz... "14 milyar yıl önce o noktadan patlayan evren patlamaya devam etmektedir". Yani MADDE-ZAMAN'ı oluşturan ve aynı frekansta titreşen sicimler, o noktadan uzayın/mekânın her yönüne doğru bütünleşik bir şekilde yayılmaya başlamışlardır ve hâlâ o noktadan her yöne sicim(enerji) girişi devam etmektedir. Bu sicim girişi, sicimlerden oluşan bu 3 boyutlu bütünleşik yapının "şişmesine, genişlemesine" sebep olmaktadır. O halde sıradaki tezimi lanse edebilirim: "Karanlık bir enerji" yok. "Evren" genişliyor çünkü 14 milyar yıl önce o noktadan, uzayın/mekânın her yönüne yayılan madde ve zamanı oluşturan sicimler, aynı ve sabit bir hız ile o noktadan yayılmaya devam ediyorlar. Ve bu sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik yapı bu nedenle genişliyor/şişiyor. Bu bütünleşik yapı her yöne sabit bir hızla genişliyor. Her yöne sabit bir hızla genişliyor olması, birbirine uzak gökcisimlerinin, birbirine yakın gökcisimlerine göre birbirlerinden daha hızlı uzaklaşmalarına neden oluyor. Yani "evren", "hızlanarak" değil "patlamadan" bu yana, sabit bir hız ile genişliyor. O hâlde karanlık enerji tezinin ileri sürülmesine neden olan diğer gerekçelere bakalım. "Evrenin o noktadan patladıktan bir süre sonra kütleçekim kuvveti sebebiyle genişlemesi yavaşlamalıydı. Genişleme hızlandığına göre karanlık enerji onu itiyor olmalı" Kütleçekim kuvveti diye bir kuvvet bilimsel olarak yoktur.(Açıkladım) Evrenin hızlanarak genişliyor olduğu varsayımı yanlış. Yani evreni "iten" bir güç/kuvvet olduğunu düşünmek için bir sebep yok. "Gözlemlenebilen evrenin şekli düzgün". Her yöne genişliyor çünkü. O hâlde karanlık enerji yoksa evrendeki enerji/kütle dağılımını tekrar ele alalım. Evrendeki toplam enerjinin/kütlenin yaklaşık olarak %20'si maddeye(atoma), %80'i ise karanlık maddeye karşılık gelmektedir. Evrende "karanlık bir enerji" olmasada, "karanlık bir maddenin olup/olmadığı" bilimsel olarak tartışmaya açık bir konu değildir. Çünkü evrende "kayıp bir kütle olduğu" test ve tespit edilmektedir. Bir sonraki yazımda boyutlar ve "karanlık maddeyi" birlikte ele almaya çalışacağım...

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için  önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez. Yani sicimlerden oluşan bu yapının genişlemesi, aynı zamanda hareket alanının da genişlemesi anlamına gelmektedir.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez. Yani sicimlerden oluşan bu yapının genişlemesi, hareket alanının da genişlemesi için bir şarttır.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez. Yani sicimlerden oluşan bu yapının genişlemesi, hareket alanının genişlemesi için bir şarttır.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
-1

Evet... Yeni ve gerçek bir zaman ve madde anlayışı/kavrayışı için önce zaman sonra da madde tanımını netleştireceğim. Zaman; uzayda bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan bir boyuttur. Bu boyut, birbirine bağlı ve titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır. Bu sicimler her "an" titreşmektedirler. Bu titreşimler sayesinde uzayda hareket gerçekleşmektedir.  Yani uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, "bu anlarda" gerçekleşen hareketin toplamıdır. Bu hareketin, geçmişten geleceğe doğru gerçekleştiği sanılmaktadır. Zaman geçmişten geleceğe doğru "akan" birşey kesin olarak değildir. Bu hatalı sanıya/sanrıya neden olan atomun/maddenin özellikleridir. Bu noktada maddenin zaman ile olan ilişkisini de bir örnek ile pekiştireceğim. Yatağın üzerine serili olan bir çarşafın, sicimlerden meydana gelen bütünleşik bir yapı olduğunu düşünelim. Bu çarşafın ortasından avucumuz ile tutup, avucumuzun içine dolacak şekilde, avucumuzu kapatıyoruz. Çarşafın bir kısmı topaklandı ve bu topaklanma çarşafın her yönden "bükülmesine" neden oldu. Çarşafın topaklanan yeri atoma/maddeye karşılık gelirken, diğer yerleri zamana karşılık gelmektedir. Yani "uzay" yani çarşaf, sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapı iken, bu sicimlerin biraraya gelmesi yani topaklanması, atoma/maddeye, "uzay boşluğu" yani çarşafın diğer yerleri ise zamana karşılık gelmektedir. [Hâlböyleyken "bükülmeyi" anlamak için çarşaf ve "bilye" ile yapılan anolojinin de hatalı bir anoloji olduğu açıktır.] "Evrenin 14 milyar yıl önce patladığı o yerden neden patlamaya devam ettiğine", ontolojik bir yanıt vererek bu yazımı noktalayacağım. Evren sicimlerden oluşan bir bütünleşik yapı olarak genişlemeye devam etmektedir çünkü zaman olmadan hareket edilemez. Yani sicimlerden oluşan bu yapının genişlemesi, hareket alanının genişlemesi için bir şarttır.

gokhan deveci 5 yıl önce 0
0

Evet... Şimdi tekrar Planck sabitlerini ele alacağım ve bilimsel olarak paradoks veya belirsizlik olarak kabul gören durumlardan birkaçını daha aydınlatmış olacağım. Evrendeki en kısa uzunluk planck uzunluğudur ve ışığın bir planck uzunluğunu aldığı zaman dilimine planck zamanı denmektedir ki bu zaman dilimi de evrendeki en kısa zaman dilimidir. Bu birimlerin ne anlama geldiğini bir örnek ile açıklayacağım. A noktası ve B noktası olsun. A ve B noktası arasındaki uzunluk bir planck uzunluğu olsun ve bu uzunluğa "U" diyelim. Işık A noktası ve B noktası arasındaki uzunluğu bir planck zamanında katedecektir ki bu zaman dilimine de "Z" diyelim. U/2 anlamsızdır çünkü U değerinden daha küçük bir uzunluk değeri yoktur. Aynı şekilde Z/2 de anlamsızdır çünkü Z değerinden daha küçük bir zaman dilimi yoktur. Peki o hâlde ışık A ve B noktaları arasındaki mesafeyi nasıl katetmektedir/geçmektedir? Tek bir şekilde açıklanabilmektedir: Işık A noktasından B noktasına "sıçramaktadır". Fakat "sıçrama" ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır çünkü A ve B noktası arasında ne bir "uzay", yáni herhangi bir mekân boyutu(U/2), ne de bir zaman, yáni bir zaman dilimi(Z/2) vardır. Daha açık ve net bir şekilde ifade etmek gerekirse A ve B noktası arasında bir "uzay-zaman" yoktur. O hâlde ışık bu iki nokta arasındaki mesafeyi nasıl katetmektedir/geçmektedir? Sadece şu şekilde açıklanabilir: Işık A noktasında "yokoluyor" ve Z kadar bir zaman sonra B noktasında "beliriyor". En azından şu noktaya kadar ancak bu şekilde açıklanmalıydı/anlaşılmalıydı. Şu noktaya kadar diyorum çünkü şimdi ileri süreceğim tezin ardından sadece bu konu değil herşey daha net anlaşılacaktır. A ve B noktası arasında bir sicim vardır ve ışık A ve B noktası arasındaki mesafeyi sicimin titreşim hareketi sayesinde/nedeniyle almaktadır. Ve ışığın bu mesafeyi geçerken hızını belirleyen de daha önce ifade ettiğim gibi sicimin Z zaman dilimindeki frekansıdır/titreşim sıklığıdır. Ve yine daha önce ifade ettiğim üzere sicimler "uzay-zaman dokusunun" kendisidir. [Bir önceki yazımdan anlaşılacağı üzere tek bir "doku" vardır ve bu "doku" sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır ve hem uzayı hem zamanı hem de maddeyi oluşturmaktadır.] Yáni A ve B noktaları arasında bir "uzay-zaman" vardır. Ama bir vardır bir yoktur. Çünkü sicimler her Z değerinde bir titreşmekte ve durmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir: Işık A ve B noktası arasındaki süreyi ancak sicim titreşirken katedebilir(!). Ve bu da hareketin her Z değerinde bir durduğu anlamına gelmektedir. Bir önceki yazımda "uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, bu anlarda gerçekleşen hareketin toplamıdır" derken kastettiğim bu durumdu. Ve Zenon, sicimlerin varolduğunu ve titreştiklerini bilmediği için kesin olarak haklıydı. Çünkü herhangi bir sayının sonsuza kadar 2'ye bölünmesini hiçbir güç/kuvvet engelleyemez.(Bakınız: Dikotomi paradoksu) Ve hareket ancak hareket eden bir sistemin içinde veya onun referansı ile mümkün olabilir. Aksi takdirde hareket mümkün olamazdı ya da bir yanılsama olurdu. (Referans sicimlerin titreşim hızıdır ve bakınız: Ok paradoksu) Ve Zenon; "evren her an durmaktadır ve bir andan diğerine hareket edilerek değil farklı bir şekilde geçilmektedir" tezi ile çok haklıydı ve hâlâ daha kesin olarak haklıdır. Çünkü her "an" hareket durmaktadır ve bir sonraki ána sicimlerin titreşimi sayesinde geçilmektedir. [Matematik bilimindeki "Limit" ile sonsuzluklar birer sonsuz olmaktan çıkmazlar. Sadece bu sonsuzluklara bir değer verilmiş olur ki o da yaklaşık bir değerdir. Hâlböyleyken Zenon'un birer paradoks olarak ileri sürdüğü tezler öyle sanılsada hiçbir zaman yanlışlanamamış veya çözülememiştir.(Şu ána kadar)] Gelelim Heisenberg belirsizliklerine... "Bir parçacığın momentumu ve konumu aynı anda tam doğruluk ile bilinemez".

gokhan deveci 5 yıl önce 0
-1

Evet... Şimdi tekrar Planck sabitlerini ele alacağım ve bilimsel olarak paradoks veya belirsizlik olarak kabul gören durumlardan birkaçını daha aydınlatmış olacağım. Evrendeki en kısa uzunluk planck uzunluğudur ve ışığın bir planck uzunluğunu aldığı zaman dilimine planck zamanı denmektedir ki bu zaman dilimi de evrendeki en kısa zaman dilimidir. Bu birimlerin ne anlama geldiğini bir örnek ile açıklayacağım. A noktası ve B noktası olsun. A ve B noktası arasındaki uzunluk bir planck uzunluğu olsun ve bu uzunluğa "U" diyelim. Işık A noktası ve B noktası arasındaki uzunluğu bir planck zamanında katedecektir ki bu zaman dilimine de "Z" diyelim. U/2 anlamsızdır çünkü U değerinden daha küçük bir uzunluk değeri yoktur. Aynı şekilde Z/2 de anlamsızdır çünkü Z değerinden daha küçük bir zaman dilimi yoktur. Peki o hâlde ışık A ve B noktaları arasındaki mesafeyi nasıl katetmektedir/geçmektedir? Tek bir şekilde açıklanabilmektedir: Işık A noktasından B noktasına "sıçramaktadır". Fakat "sıçrama" ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır çünkü A ve B noktası arasında ne bir "uzay", yáni herhangi bir mekân boyutu(U/2), ne de bir zaman, yáni bir zaman dilimi(Z/2) vardır. Daha açık ve net bir şekilde ifade etmek gerekirse A ve B noktası arasında bir "uzay-zaman" yoktur. O hâlde ışık bu iki nokta arasındaki mesafeyi nasıl katetmektedir/geçmektedir? Sadece şu şekilde açıklanabilir: Işık A noktasında "yokoluyor" ve Z kadar bir zaman sonra B noktasında "beliriyor". En azından şu noktaya kadar ancak bu şekilde açıklanmalıydı/anlaşılmalıydı. Şu noktaya kadar diyorum çünkü şimdi ileri süreceğim tezin ardından sadece bu konu değil herşey daha net anlaşılacaktır. A ve B noktası arasında bir sicim vardır ve ışık A ve B noktası arasındaki mesafeyi sicimin titreşim hareketi sayesinde/nedeniyle almaktadır. Ve ışığın bu mesafeyi geçerken hızını belirleyen de daha önce ifade ettiğim gibi sicimin Z zaman dilimindeki frekansıdır/titreşim sıklığıdır. Ve yine daha önce ifade ettiğim üzere sicimler "uzay-zaman dokusunun" kendisidir. [Bir önceki yazımdan anlaşılacağı üzere tek bir "doku" vardır ve bu "doku" sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapıdır ve hem uzayı hem zamanı hem de maddeyi oluşturmaktadır.] Yáni A ve B noktaları arasında bir "uzay-zaman" vardır. Ama bir vardır bir yoktur. Çünkü sicimler her Z değerinde bir titreşmekte ve durmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir: Işık A ve B noktası arasındaki süreyi ancak sicim titreşirken katedebilir(!). Ve bu da hareketin her Z değerinde bir durduğu anlamına gelmektedir. Bir önceki yazımda "uzayda bir noktadan başka bir noktaya gerçekleşen hareket, bu anlarda gerçekleşen hareketin toplamıdır" derken kastettiğim bu durumdu. Ve Zenon, sicimlerin varolduğunu ve titreştiklerini bilmediği için kesin olarak haklıydı. Çünkü herhangi bir sayının sonsuza kadar 2'ye bölünmesini hiçbir güç/kuvvet engelleyemez.(Bakınız: Dikotomi paradoksu) Ve hareket ancak hareket eden bir sistemin içinde veya onun referansı ile mümkün olabilir. Aksi takdirde hareket mümkün olamazdı ya da bir yanılsama olurdu. (Referans sicimlerin titreşim hızıdır ve bakınız: Ok paradoksu) Ve Zenon; "evren her an durmaktadır ve bir andan diğerine hareket edilerek değil farklı bir şekilde geçilmektedir" tezi ile çok haklıydı ve hâlâ daha kesin olarak haklıdır. Çünkü her "an" hareket durmaktadır ve bir sonraki ána sicimlerin titreşimi sayesinde geçilmektedir. [Matematik bilimindeki "Limit" ile sonsuzluklar birer sonsuz olmaktan çıkmazlar. Sadece bu sonsuzluklara bir değer verilmiş olur ki o da yaklaşık bir değerdir. Hâlböyleyken Zenon'un birer paradoks olarak ileri sürdüğü tezler öyle sanılsada hiçbir zaman yanlışlanamamış veya çözülememiştir.(Şu ána kadar)] Gelelim Heisenberg belirsizliklerine... "Bir parçacığın momentumu ve konumu aynı anda tam doğruluk ile bilinemez". Zenon der ki: Hareket eden bir okun, en küçük/bölünemez o zaman diliminde yàni o "an" içinde hızı yoktur. Yáni ok, o "an" içinde hareket edemez ve durağandır. Zaman birbirine eklenen bu "anlardan" oluştuğu için o hâlde ok aslında hiç hareket etmemektedir. İşte Heisenberg, "Zenon'un Oku'nu" havada durdurmaya çalışıp hareketinin hızını ölçmeye çalışmış ve hâliyle bunun mümkün olmadığını tespit etmiştir. Sonuç: Parçacıkları durduramazsınız. Çünkü parçacıklar, sicimlerden oluşuyor ve sicimler her "an" titreşmekte olan birer enerjidirler/enerji dalgasıdırlar. Yáni parçacık diye birşey yoktur. Sadece bilgi vardır ve ancak "o parçacığa" ait birtakım bilgilere ulaşılabilir. [Enerji ve zaman belirsizliğide aynı minvâlde değerlendirilmelidir.]

gokhan deveci 5 yıl önce 0