0

Şu ana kadar ileri sürdüğüm düşünceleri toparlayıp, yeni tezlerimi ileri süreceğim... 1) Işığın hızı, aslında içinde bulunduğumuz zamanın/zaman boyutunun hızıdır. Yani ışık, limit hız ile hareket etmekte ve limit, zamanın hareketinin hızıdır. 2) İçinde bulunduğumuz zaman/zaman boyutu 300bin km/sn hız ile hareket etmektedir. Ve zaman, evrenimizdeki varlıkların/cisimlerin hareketlerinin hızına bağlı olarak yavaşlamaz/durmaz. Yani bana göre Einstein bu noktada yanılmaktadır. O'nun bu yanılgıya saplanmasına neden olan da, ışığın çıktığı kaynağın hızına bağlı olmaksızın sürekli ve sabit bir hız ile hareket etmesidir. Ve zamanın yavaşladığına dair tek bir somut delilde yoktur. (Olduğunu iddia eden tezini ilerisürsün, çürüteceğim.) 3) Kütleçekim kuvvetine sebep olduğu düşünülen graviton olarak isimlendirilen parçacık, sadece bir iddiadır.  Kuvvetin taşıyıcı birimleri olarak ifade edilen "kütleçekim dalgaları" somut olarak test edilmemiştir. Yani o da bir iddiadır ve bilimsel olarak yoktur. Bana göre graviton olarak isimlendirilen o parçacık ve transferi gerçekleştiren taşıyıcı birimler asla tespit edilemeyektir. Çünkü yokturlar. 4) Einstein, kütlelerin birbirlerini çekmelerini bir kuvvete değil uzayın yapısına bağlamıştır. O'na göre, gökcisimleri kütleleri oranında "uzay-zaman dokusunu bükmekteydiler". Ve bu "bükülme" onların birbiri etrafında dönmelerine neden oluyordu. Yani kütleler birbirini çekmemekteydiler. Ve kütleçekimsel olduğu iddia edilen kırmızıya kayma, "uzay-zamanın", gökcisimlerinin etraflarında "büküldüğünü, bozulduğunu" net olarak göstermektedir. Ve Einstein'ın tespitini kanıtlar niteliktedir. Yani ışığın, gökcisimlerinin etrafından geçerken dalgaboyunun değişmesinin sebebi, o cisimlerin uyguladığı "kütleçekim kuvveti" değil "uzay-zaman dokusunun" "bükülmüş, bozulmuş" olmasıdır. O halde Einstein bu noktada haklıysa ki bence haklı, bir "uzay-zaman dokusu" var ve bu yapı "bükülüyor, ya da "bozuluyor". O halde soru açık: "Bükülen" nedir ve "uzay-zaman dokusu" hangi yöne "bükülüyor"? Öncelikle uzayda üç adet mekân boyutu olduğuna göre ve uzayda herhangi bir yöne bükülme gerçekleşmesi içinde bir sebebin olmaması,  "uzay-zaman dokusunun" en az üç boyutlu bütünleşik bir yapı olmasını gerektirmektedir. Bu yapının bir saniye içinde 300bin km hız ile titreşen sicimlerden oluştuğunu ve bu titreşimin/hareketin bizim tarafımızdan zaman olarak algılandığını düşünmekteyim. Detaylandıracağım. Sorularınıza da cevap vermeye çalışacağım...

gokhan deveci 5 yıl önce 0