Peki kırmızıya kayma durumunu ele alacağım. Ama sadece kütleçekimsel olduğu iddia edileni...
Evet, ışığın, uzayda gökcisimlerinin yakınlarından geçerken dalgaboyu değişmektedir. Bu durum kütleçekimsel kırmızıya kayma olarak ifade edilmektedir.
Kütleçekimsel olduğu bir iddiadır çünkü kütleçekim kuvveti diye bir kuvvetin olup olmadığı henüz bilinmemektedir.
Bu kuvvete sebep olduğu düşünülen ve graviton olarak isimlendirilen parçacık henüz tespit edilememiştir.
Işığın, uzayda gökcisimlerinin yakınlarından geçerken dalgaboyunun değişmesi, gökcisimlerinin, sadece, "uzayı/uzay dokusunu/uzay-zamanı", "büktüğüne, bozduğuna" yorumlanabilir.
Yani bu durum, ne ışığın hızının yavaşladığını ne de zamanın/zaman boyutunun yavaşladığını göstermemektedir.
Hazır konusu açılmışken, kütlelerin birbirini çekmediğini, kütleçekim kuvvetine sebep olduğu sanılan ve graviton olarak isimlendirilen bir parçacığın olmadığını düşünüyorum.
Bir örnek ile açıklayacağım.
1) Graviton isimli parçacık, bulunduğu sistemdeki - atom diyelim- kütlenin bilgisini bilmek zorunda.
2) Bu atom, başka bir sisteme dahil oldu, örneğin molekül.
Bu molekülün toplam kütlesinin bilgisi hangi atomun altındaki graviton parçacığına aktarılacak?
Şimdi Dünya ve Ay'ı ele alalım.
Dünya ile Ay arasında kütleçekim kuvveti olduğunu varsayalım.
Dünyayı oluşturan tüm atomlar, kendi sistemlerindeki kütle bilgisini, birbirlerine aktarmak zorundalar. Ve en nihayetinde bir atomda veya sistemde bu bilgi toplanmak zorunda. Çünkü toplam kütleleri oranında bir çekim kuvveti uygulayacaklar. Öyle değil mi?
Daha sonra Dünya içindeki toplam kütle bilgisini taşıyan lider graviton ile Ay içindeki lider graviton arasındaki bu bilgi değişecek ve Dünya, Ay'ı çekmeye başlayacak...
...
Kütleler kesinlikle birbirini çekmiyor. Yani kütleçekim kuvveti diye bir kuvvet yok.
Einstein'in dediği gibi, büyük gökcisimleri "uzay-zamanı büküyor" ve kütleçekim etkisi gibi algılanan duruma bu sebep oluyor.