0

uzay ve zamanı var eden enerjidir. saf enerjiye kütle kazandırmakta tahminimce mümkün değildir eğer evrendeki bilinen maddesel ve bilinmeyen diğer karanlık enerji türlerini tek bir atomun içine haps edip bingbangın şartlarını meydana getire bilirsek ancak bu muazzamlıkta ki bir patlamanın şartlarında enerji hem maddeye hem uzay ve zaman dönüşecek bu unu kepeği nişastayı tekrar buğdaya dönüştürüp yeniden değirmene götürüp işlemek demektir ana madde olan hidrojeni i yeniden enerjiye dönüştürüp bu enerjiyi karanlık enerjiye yada tekrardan hidrojen atomuna yada uzay ve zamana dönüştürmenin koşuları yoktur. bu koşular ancak binbangde ki muazzam patlamanın şartlarında mümkündür yani her şey ilk formüle olduğu andaki döngüye göre işleyecek eğer evrendeki enerji madde dengesi kaynağı bilinmeyen bir şekilde azalıyorsa bunun aksi bir teori ve modelleme de getirilebilir evrende maddeye dönüşen hidrojen enerjisinin sabit bir oranı var mı yok mu.? Onu da bilmiyorum eğer bilinen enerji oranlarında kaynağı beli olmayan bir eksilme varsa sicimlerle yada enerjisel bağlarla uzayın kendi içindeki enerjiyi emmesi ve bunu zaman nehrine dönüştürmesi olasılığı da vardır buda ilk saydıklarımdan farklı bir teori ve modelleme gerektirir 2 konu uzayın bazı bölgelerinde yoğunluğunun azalması demişsiniz hakan bey uzayın ve zamanın tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz neye göre bir azalma yada çoğalma var yada yok diye biliyoruz .? Ama şunu kesine yakın bir şekilde diyebilirim genel uzay zamanı ilk zamanlardaki döngüsünde ki gibi akıp gidiyor uzayın belirli bölgelerinde zamanı böken kara delikler bile genel uzay zamanın akışı üzerine hiçbir etki etmiyor

yasin yasin 7 yıl önce 0
0

Yukarıdaki paylaşımları okumak çok güzel... Zihin açıcılar. Yaklaşımların çoğu, evren dokusunu genişleten enerjiyi dokudan ayrı bir nedene bağlıyor gibi. Lastik gibi sünüyor mu? Evet sünüyor, esniyor. Parçacıklı mı, evet parçacıklı... Galaksiler genel olarak birbirinden uzaklaşıyor mu? Evet, ayrılıyorlar. Galaksilerin alanı ya da parçacıkları genişliyor mu? Hayır, genişlemiyor. Parçacıklar olağan boyutundalar. Bazı galaksiler ise buna rağmen yaklaşıyor mu? (Andromeda gibi) Evet, yaklaşıyor. Uzay esneyince, zamanda esniyor mu? Evet ama "Sanırım Evet", esniyor... Hepsini birleştirmek gerekiyor... Bana göre, evren genişleme kıyılarından başlayarak genişliyor ve ortalama genel ısı düşmesi ile bu saptanıyor. Yani evren soğuyor. Bence, evren dokusu çok düşük yoğunluklu enerji paketçiklerinden oluşuyor. Bu paketçikler genişliyor. (Burada başka bir başlıkta da kullanmıştım ama soruyu bulamadım) Yani uzay boşluğundaki helyum dolu kauçuk balonlar gibiler. Bir arada iken, bireysel bazda uyguladıkları genişleme ile nasıl toplam işgal ettikleri alan genişliyorsa, evrende bu şekilde dokusundaki enerji (paketçikleri)nin daha geniş bir alanda titreşmesi ile genişliyor. Toplam sonuç açışından bakarsak paketçik sayısı (toplam enerji miktarı) değişmiyor, korunuyor. Genişleme esnasında dış kısımlarda oluşan sarsıntıların bir kısmı da iç dokuya yayılarak, gene bu paketçiklerin titreşmesini destekliyor/titreştiriyor. Enerji korunurken bu şekilde genişleyen evrende, ortalama enerji yoğunluğu birim başına düşüyor. Yani uzuyor, esniyor ki bu da soğuma olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü birim alan ısısı -enerji potansiyeli düşüyor. Kütle çekim kuvveti (akışkan içindeki yakın parçacıklar arası düşük basınç alanı) ile bazı kütleli-parçacıklar bir arada duruyor. Bunu genişlemeye rağmen galaksilerin genişlemiyor oluşundan anlıyoruz. Parçacıklı evren teorisindeki gibi galaksiler birbirinden uzaklaşıyor bu genişleme ile. Ama bazı galaksiler ise yaklaşıyor.(?) Bunu da bazı galaksilerin aynı kütleçekim alanında olmalarına yorumluyorum. Yani ; a) Ya Andromeda galaksisi ile Samanyolu Galaksisi arasında bir yerlerde bir karadelik var. (2.5 milyon ışık yılı mesafe ortalarında) b) Ya da Samanyolu galaksisinin kütleçekim alanı içinde bulunuyor, Andromeda Galaksisi... (Samanyolu'nun 100 bin ışık yılı çapına göre) "a" şıkkı daha uygun bence. Zaman esner mi bu doku genişleyince ? Hem evet, hem hayır... Bence bizim için temel olan 1 Planck Zamanı, bu kıyılardan doğan titreşimlerin frekansına bağlı. Yani iki dalga arasındaki mesafe 1 Planck Mesafesi ve ışığın bu yolu aldığı süre 1 Planck zamanı. Biz zaman algısını-süreyi, bu dalgaların geçiş sayısına göre saptıyoruz. Bu çerçeve de bu dalgaların doğuşu sonrasında; farklı yoğunlukta hareket eden dalgalar gibi davranacaklardır. Frekansları değişmeyecek ama hızları değişecek yani... Sonuç, bizim evrenimiz dışındaki bir gözlemci bizlerin doğal "özel göreliliğe" maruz kaldığımızı saptarken, biz hiç bir şeyin farkında olamayız... Bize sabit gelir.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Necmi bey, Endişenizde haklısınız ve tanımınıza katılıyorum. Konuyu anlatırken benzetme amacıyla kullandığım balon örneği sakıncalar içeriyor. Enerji paketçiği ile ilgili verdiğiniz tanımı aynen kullanıp, üzerine bir kaç şey daha eklemek istiyorum. (Uzun olacak ama gene bu sitedeki görüşler(iniz)den de faydalandığım için, hoşunuza gidecektir sanırım.) Küresel Enerji Paketçikleri (KEP) , dediğimiz gibi bir alan. (Hatta bizim açımızdan, sanırım 3 boyutlu bir küresel alan gibi ele alınabilir.) Enerjinin en küçük olan birimi (bence çok uygun bir niteleme olmuş) "tek bir noktacık gibi"... Bu noktacık (bana göre) "her yöne titreşerek" ya da bir bulutumsu alanı tarayarak- oluşturarak bir bakıma bir kalp gibi atıyor. (Yani bir balonun iç basıncının inmesi-çıkması gibi ama çok hızlı.) Bu şekilde sahip olduğu alanın dış sınırlarını tanımlıyor. Enerji noktacığını en küçük "ısı" birimi olarak eşdeğerli ele alınca; ısının eğilimi, yayılım şekli, çevresiyle olan ilişkisi ve buna göre oluşmuş olan termodinamik kanunları , bu noktacığı ve paketçik halindeki durumlarını tanımlamakta faydalı oluyor. Sizinle sanırım farklı ele aldığımız esas konu "tekillik kavramı". Bence, bu " tek bir noktacık" ile bu sahip olduğu alan, evren açısından aynı nitelikte. Yani tekiller. Çünkü tekilliği, boyutsuzluk olarak algılıyorum. Boyutu ise enerjinin titreşim vektörü ile sahip olduğu alan. (Burada sizin daha önce, "boyutlarla ilgili olarak 1 yerine 2 veya 2 yerine 3 boyutlu algılama" şeklinde olan yaklaşımınıza çok benzer şekilde en başta tanımladığım bu bize göre 3 boyutlu küresel alanı, boyutsuz tekil olarak da ele alıyorum.) Şöyle ki; eğer boyut enerjinin titreşiminin vektörel alanı ise, enerjinin hiç titreşmemesi durumuna tekillik diyoruz. Bu durumda iken "enerji noktacığının" çevresi ile olan ilişkisi eşit ve homojendir. Her yöne eşittir. Enerji noktacığının titreşim ile paketçik haline dönüşmesi durumunda bile, paketçiğin etrafı ile olan ilişkisi eşit mesafeli ve homojendir. Yani nokta olarak aynı durumda olacak şekilde daha büyük bir nokta olmuştur, sadece... Bir bakıma sonsuz boyutlu olmak ile hiç boyutlu olmamak aynı şey gibi. Tekillik oluyor. Bu mantıksız olmamalı çünkü evrenimiz bu döngülerle sonsuzluk-tekillik dengesini kuruyor gibi. Özellikle "negatif enerji" konulu değerlendirmeler(imiz)den sonra. Boyut kavramı, bu enerji noktacığının -paketçiğinin titreşim-hareket yönlerinden bir ya da bir kaçı baskın ve diğerlerinden farklı olunca söz konusu oluyor. Bu da sanırım hareket-ivme esnasına mümkün olup, ortaya çıkıyor. İşte bu nedenle de bu dokuyu oluşturan paketçiklerin genişlemesine rağmen, bizim açımızdan hala tekil olduklarını düşünüyorum. Büyük patlama öncesi veya karadelik içi tekillikten fakları, onlar sıkıştırılmış. Belki de hiç alan kalmamış iken (negatif enerji potansiyeli var iken), dokuyu oluşturanlar bu negatiflikten sağlanan potansiyeli kullanmış, nötr hallerinde (mutlak sıfırda) olabilirler... Boyut konusunda bir diğer nokta da; bu paketçikler açısından boyut bir anlam içermemeli. Çünkü bizim bildiğimiz boyutlar, bunların bir araya gelerek oluşturduğu hem doku, hem de kütleli parçacıklar açısından önemli oluyor. Yani "tek bir su molekülü için", içinde bulunduğu gölün hangi durumda olduğu ne kadar önemliyse, boyutlarda paketçikler için o kadar önemli olabilir. Su kaynamış, donmuş, dalgalı fark etmez, molekülü sadece enerji düzeyindeki (titreşim) alanı ilgilendirir.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 7 yıl önce 0
0

Burtay Bey, selamlar... Karanlık Profilin her ikimizin de önerdiği en küçük enerji durumunun aynı değerde olması gerektiği, yani aynı şeyden bahsediyor olduğumuzu söylediğini hatırladım. En küçük enerji paketi ne olursa olsun ortak özellikler taşımak zorunda. Karadelik gibi bir tekillik olmamak zorunda. Çünkü o zaman açılması veya ortama enerji aktarması mümkün olmaz. Negatif enerji potansiyeli (%50) olmalı ki bu sayede nötr halde ve "tam" mutlak sıfırda bulunabilmeli... Ve, bu özellikler son tahlilde çok minik bir rakam (kara enerjinin, yani uzayın kendisinin sahip olduğu kadar küçük bir rakam "-120 sıfırlı gibi bir rakam" olmak durumunda. Bu rakamda bir enerji değeri uzayın en küçük biriminin (yani parçacıklı teorinin parçacığının) değeridir... Bu parçacığın bir spini ve momentum (titreşim) değeri olmalı elbette. "Spin değeri" diğer parçacıklarla etkileşmesi açısından önemli ve elektrik yükü taşımayacağı için tam sayı spinli (1-2-0) gibi olmalı. 1 olmaz çünkü o zaman bozonik özellik gösterir. (0) olursa diğer (kendisi gibi) parçacıklara karşı duyarsız olur. Yani seçeceğiniz iki spin durumu var. Benim seçtiğim spin (2). Her yönde çekici ve diğer tüm parçacıklar da aynı çekiş gücünde olduğunda tüm evren için hem denge ve sabitlik, hem de diğer (daha yüksek) enerji için bir hareket alanı (parçacıklar arasındaki boşluk sayesinde) mümkün olacaktır. Spin (0) durumu Higgs bozonunun spin değeri olarak düşünülüyor. Yani kendisi gibi olanlara duyarsız ama diğer tüm (yarım buçuklu spin lere) mutlak etkili... Bu sayede kütle verme durumu olabiliyor. Yani düşünmek gereken çok fazla ayrıntı ve bir o kadar da evrene ve yasalara mutlaka uygun olmak durumu var. Başka bir düşünme şekli zaten anlamsızdır bence... En küçük enerji paketi sadece kendi değeri kadar olan enerji durumuyla etkileşir. (Genişleme enerjisi, basınç) Daha yüksek enerjiler için etkisizdir. Yani aslında sadece genişleme basıncının enerji değeri onu etkileyebilir. Diğer tüm enerji durumları onun için çok fazladır ve etkileşmez. Sistem aslında kendiliğinden kendi dengesini söylüyor bize... "Boyut" konusunu aslında iyice bir düşünmek gerekiyor. Daha önce söyledim sanıyorum. Enerji tek bir boyutta olduğu zaman tekillik içeriyor. Yani yukarıdaki en küçük durum haricinde...Biz buna boyutsuz durum bile diyebiliriz. Ama bir momentum (titreşim) söz konusu olduğunda ise boyutlar gerekli oluyor. Sizin düşünceniz dışında ben bu boyutların titreşen enerji için aynı anlamda olduğunu söylemek istiyorum. Yani enerji titreştiği zaman 1 boyutta veya 2 boyutta veya 3 boyutta gibi bir ayrım yapmıyor. Her hangi bir boyutta titreşmesi zaten tüm üç boyutu da kullanması anlamına geliyor. Yani bence boyut kavramı iyice düşünülmesi gereken bir kavram... (Bunu daha sonra ele almalıyız bence)

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0