Simetrik bir devinim olan güneşin doğması ve batması (Gündüz-gece) olayı insanoğlunun ezelden beri aşina olduğu bir kavram olduğundan pratik hayatında kullandığı birçok olguyu bu kavram doğrultusunda sıraya yerleştiriyordu. Mesela sabah koyunlar otlaklara çıkartılır akşam yatılır gibi.
Modern fizikte zaman kavramının önemi Einstein ile beraber ortaya çıkmıştır. Einsteindan önceleri geçerli olan Newton fiziği uzay-zamanı ayrı ele alarak, zamanı; evrenin her noktası için mutlak kabul etmekte ve zamanın bütün referans sistemlerinden bağımsız olduğunu söylemekteydi. Einstein bu kavramın yanlış olabileceğini daha o günlerde kestiriyordu. Işık hızı ve zaman arasında bir kopma noktası olabileceğini düşünen Einstein bu düşüncesini bazı örneklerle desteklemeye çalıştı. Mesela bir saat kulesinin yakınlarında olduğunu tasavvur eden Einstein, saat kulesinin tam 12 yi gösterdiğini varsaymıştır. O saat kulesinin Einsteina saatin tam 12i olduğunu göstermesi, ışık ışınlarının önce saat kulesine ve oradan da Einsteinın gözlerine yansıması demektir. Ama burada bir gariplik vardır; ışık ışınları tam saat kulesindeyken de Einsteinın gözlerine gelirken aldığı yol boyunca da dahil olmak üzere bütün bir zaman aralığında hep aynı bilgiyi taşıdığını(saatin 12 olduğu bilgisi) görmüştür ve ışık ışınları için zamanın durduğu sonucuna ulaşmıştır. Einstein eğer o ışık ışınının üzerinde yolculuk yapsaydım dünyayı nasıl görürdüm diye düşünür ve bu düşüncesinde yıllar sonra bulacağı özel görelilik teorisinin altyapısı bulunduğu açıkça görülmektedir.
Einstein
özel görelilik teorisinde kısaca; evrende hiçbir ivmeli hareket eden
nesnenin ışık hızına ulaşamayacağını söyler. Einstein bu durumu şöyle
özetlemektedir; Görelilik kuramına uygun olarak m kütleli bir
maddeciğin kinetik enerjisi m.v²/2 ifadesiyle değil, mc²/√1-v²/c²
ifadesi verecektir. V hızı, c ışık hızına yaklaştıkça, bu ifade de
sonsuza yaklaşmaktadır. Bu yüzden, ivmeyi yaratmak için kullanılan
enerji ne kadar büyük olursa olsun, hız her zaman cden küçük
kalmalıdır.Yani yeterli güçte bir roket yaptığımızı düşünelim. Işık
hızına çok yakın hızlara ulaşmamıza rağmen hızı arttırmakta ısrar
ettiğimiz taktir de verdiğimiz enerji sürekli olarak kütleye
dönüşecektir. Başka bir deyişle kütlesi olan hiçbir şey ışık hızına
ulaşamaz. Zaten ışığı oluşturan taneciklere(fotonlara) baktığımızda
kütlesiz olduklarını gözlemleriz. Ayrıca fotonlar ışık hızında hareket
etmeleri zamanlarının olmaması anlamına gelir yani sıfır zamanda hareket
ederler.
Görelilik
teorisiyle birlikte zamanın göreceli bir kavram olduğu ortaya çıkmış ve
yepyeni bir bilimin(modern fizik) kapısı aralanmış oldu.
Einsteinın 1905 yılında ileri sürdüğü özel göreliliğin iki postülasının(1)Birbirlerine göre düzgün doğru hareket yapan tüm gözlemciler için ışık hızı aynıdır. 2) Birbirlerine doğru hareket halindeki tüm gözlemciler için fizik kanunları aynıdır
Şimdi
zamanın göreceliği kavramını en iyi şekilde özetleyen ve çok popüler
bir örnek olmasına rağmen hala kavram hatalarının yapıldığı ikizler
paradoksuna Richard GOTTun özgün anlatımıyla bakalım: İkiz kız
kardeşler, Dünya ve Evren(orijinali Earth ve Astradır.) bu paradoksun
klasik örneğidir. Tahmin ettiğiniz gibi Dünya Dünyada kalır, Evren ise
bir roketle ışık hızının %80 hızıyla Alpha Centauri yıldızına gider.
Alpha Centauri Dünyadan 4 ışık yılı uzaklıkta olduğuna göre, Evrenin
oraya varışı 5 ışık yılı sürer. Evrenin saati Dünyanın saatine göre
%40 daha yavaş ilerler, Bu nedenle Evren bu yolculukta sadece 3 yıl
yaşlanırken; Dünya, Evrenin yıldıza varışını 5 yıl olarak ölçer. Evren,
Alpha Centauriye ulaştığı anda yön değiştirir ve yine ışık hızının
%80i bir hızla geri döner. Dönüş yolculuğu yine aynı şekilde Dünya
tarafından 5 yıl, Evren tarafından da 3 yıl olarak ölçülür. Sonuç olarak
Evren Dünyaya vardığında; kendisinin toplam 6 yıl, Dünyanın ise toplam
10 yıl yaşlandığını görür. Yani Evren dünya zamanına göre 4 yıl ileri
gitmiştir. İşte paradoks tam bu noktada ortaya çıkar.
Evren ışık hızının
%80i hızla Alpha Centauriye doğru giderken, roketin camından bakıp,
aslında Dünyanın ışık hızının %80 hızıyla gittiğini ve kendisinin sabit
durduğunu ileri sürebilir. Bu düşüncedeki yanlış şudur; İkiz kardeşler
aynı deneyimleri yaşamadılar. Dünyada bulunan Dünya, yön
değiştirmeksizin sabit bir hızla hareket eden bir gözlemci(Dünyanın
Güneş etrafındaki hızı ihmal ediliyor) olduğundan Einsteinın ilk
postülasını sağlar(postülayı hatırlayalım: Birbirine göre düzgün doğru
hareket yapan tüm gözlemciler için ışık hızı aynıdır). Buna karşın
Evren, yön değiştirmeksizin sabit hızla hareket eden bir
gözlemci değildir.
Evren, Alpha Centauriye vardığında yön değişitirir.
İşte üzerinde durulması gereken en kritik nokta yön değiştirme
olgusudur. Şimdi Evrenin bu yolculuk sırasında neler düşündüğüne
bakalım: Evren, Alpha Centauriye doğru giderken camdan bakar ve
Dünyanın ışık hızının %80 i hızla hareket ettiğini görür. Alpha
Centauriye vardığında saatine bakar ve 3 yıl geçtiğini görür, bunun
üzerine ışık hızının %80i hızla hareket eden Dünyadaki Dünyanın kaç
yıl yaşlandığını bulmak için işlem yapar ve çıkardığı sonuç 1,8 yıl
olur. Yani kendisi 3 yıl, Dünya ise 1,8 yıl yaşlanmıştır Evrene göre.
Alpha Centauriye vardığında Evren konumunu Dünyaya doğru çevirir. İşte
tam bu yön değiştirme hareketini yaptığı anda uzay-zamanı farklı bir
eğimle diler ve aslında hareket edenin kendisi olduğunu algılar. Dönüş
yolu boyunca yine ışık hızının %80i hızla hareket eden ve Dünyaya
varan Evren, yaptığı hesaplar sonucunda dönüş yolu boyunca Dünyanın 8,2
yıl dolayısıyla 8,2(dönüş) +1,8(gidiş) olmak üzere toplamda 10 yıl
yaşlandığını kendisinin ise 3+3 yıl olmak üzere 6 yıl yaşlandığı
sonucuna varır. Görüldüğü gibi ortada paradoks yoktur. Evrenin
Dünyadaki olayların eş zamanlı olduğuna dair olan fikri dönüş hareketi sonrasında
tamamen değişir ve aslında hareket edenin kendisi olduğunu algılar.
Yani böylece her iki kardeşinde yaşları hakkındaki hesaplarının doğru
olduğu ortaya çıkar.
Burada da çok net bir biçimde görüldüğü üzere zaman göreceli bir kavramdır. Ama bu görelilik fizik yasalarını kesinlikle etkilememektedir. Fizik yasaları sahip oldukları simetri sayesinde(o da belki bir başka yazının konusu olabilir) her koşulda kesinliğini muhafaza etmektedir. Şu unutulmamalıdır ki, eğer hız, zaman gibi kavramlardan bahsediyorsak anlam kargaşasını önlemek için mutlaka bir referans noktası belirtmeliyiz. Kim bilir beklide zaman kavramını daha ayrıntılı bir şekilde anlayabilirsek birçok bilim adamının ve bilim-kurgu yapımcısının fantezisi olan geleceğe ve geçmişe yolculuk rutin yapılan işlerden birisi olacaktır.
0 yorum