Nükleer enerji konusunda katılınacak bir şey yok. Çok fazla açmazla içiçeyız.
Örnek aldığımız Batı endüstrileşmesini tamamlamış, dünyanın doğal kaynaklarının içine etmiş, atmosferini delmiş ve kirletmiş bir halde bu dönemi kapattı. Sanayii ürün üretimini gelişmekte olan ülkelere (sermaye akışı ile) sağlamış ve kendi ortamının temizlemeye başlamış.
Gelişmekte olan ülkeler ise gelişim için enerjiye, özellikle ucuz enerjiye ihtiyaç duyuyor. Bu da çevre kirliliğine neden oluyor. Çevre kirliliği ise ulusal sınırları tanımıyor. Gelişmiş ülkeleride etkiliyor.
Dünya bu şekilde kşrlenmeye devam ederse herkes kaybedecek. Ama gelişmekte olan ülkeler tam bir haksızlık olan bu durum karşısında \"Siz yaptınız, ettiniz, kirlettiniz ve bu seviyeye geldiniz. Sattığınız ürünlerle, iletişimle pazarımıza girmek için ürünlerininizi, yaşam tarzınızı ihraç ettiniz. Şimdi benim insanımda aynı şeyleri istiyor ama bunları yapabilmem için enerji lazım\"diyor.
Gelişmiş (daha çok AB kökenliler) batı, sürdürülebilir ekonomiyi kendisine, tüketime dayalı büyüme ekonomisini gelişmekte ülkelere bırakıyor. Bu arada Ar-Ge \'sini yaptığı enerji üretim çalışmalarını da pazarlıyor. Böylece araştırma ve geliştirme maliyetlerinı de dağıtıyor.
Kendisi uygulayabiliyor. Çünkü var olan sistemi değiştiriyor. Yani enerji ihtiyacını zaten karşılyor. Artık sadece artan nufus için enerji ihtiyacı var. Sanayi üretimindeki kullanımıda, verimlilik artışı ile azaltıyor.
Gelişmekte olan ülkelerde ise nüfus ve ekonomi hızlı gelişiyor, Enerji açığı yüksek çünkü öncesi yok. Acil ihtiyacı karşılarken ise, önceliği maliyet oluyor. Rüzgar veya güneş ne kadar kaliteli kaynaklar olsa da, ihtiyacı karşılama hızı oranı, maliyetine oranla düşük, Teknolojik olarak tamamen dış kaynaklılar neredeyse. işçilik sadece yerli oluyor genelde.
Diğer yandan, küresel ısınma kaçınılmaz şeklide sürüyor ve karbon emisyonlarını azatmak mümkün olmasada, en azından çözüm bulunana kadar yavaşlatmak lazım. Nükleer santrallerin karbon emisyonu rüzgar türbinlerindende düşük. Ve büyük montanlı işler oluğu için, mevcut uluslarası kurumlardan da finansman kaynağı bulmak daha kolay oluyor. Sadece AB yenilenebilir enerjiye yatırımları ön plana alırken, (ki bunda Rusya ve Araplar gibi ülkelerer enerji bağımlılklarını azaltma arzusu ve ihtiyacıda yüksek rol oynuyor) diğer ülkeler kendi ulusal gerçeklerine göre karar alıyorlar. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin bir korkusuda, gelişmekte geri kalıp diğer ülkelere karşi daha da zayıf kalmak. Çevre koruma konusunda, tüm ülkeler aynı anda adım atmadıkça, içlerinden bazıları adım atıp, kendisini müşmül duruma sokmak istemiyor. Oysa gelişmiş ülkeler bile, bu adımları çok isteksizce ve ağır ağır atıyorlar.Son Paris konferansı sonuçlarına bakın...
Konuyu orta düzeyde özetledim... (Nükleer enerji konusunda düşüncelerimi bu bakışla yeniden ele aldım.)