Hem muhteşem coğrafyası hem de gönül çeken toprağıyla biricik ülkemizin biricik gölü: Van Gölü. Türkiye'nin en büyük gölü, dünyanın ise en büyük sodalı gölü olma özelliği gösteren Van Gölü sodalı ve tuzlu olmasıyla kendine özgü bir ekosisteme sahiptir. Van Gölünün bu eşsiz coğrafyası ve ekosistemi oluşumunda saklıdır. Günümüzden yaklaşık beş milyon yıl önce bulunduğumuz coğrafya şuanki halinde değildi. Batı anadoludan iranın batısına kadar uzanan bir iç göl vardı. Yaklaşık iki milyon yıl ònce ise Ardahan 'dan İskenderun Körfezine uzanan ve Anadolu diagonali diye adlandırılan tektonik oluşumu ile Doğu Anadolu bölgesi yükselerek bugünkü konumunu aldı. Bunun sonucunda iç göl doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı göl Tuz gölü ve göller coğrafyasını oluşturdu. Doğu gölü ise tektonik hareketlenmeler ve etrafındaki volkanik dağların etkileriyle Van gölünü oluşturdu. Elbette ki Van grabeni içinde yer alan Van Gölünün oluşumunda etrafındaki daglarin az çok etkisi olmustur. Fakat Nemrut Dağı 800.000 yıl önce patlayarak Muş Ovası ve Van gölü ayırmış ve gölün oluşumunun son noktasını koymuştur. Başlangıçta bir tatlı su gölü Van gölü etrafında patlayan dağların yaydığı karbonatların yine volkanik araziden karışan sodyumla(Na) birleşerek sodyum karbonatları (Na2CO3) oluşturduğu ve gölü sodalı hale getirdiği görülmüştür. Gölün aynı zamanda tuzlu olması ise kapalı bir havzada olması, zamanla suyun buharlaşıp minerallerin oranının artması sebeplerindendir.
Yazının başında söylediğim gibi Van Gölü hem sodalı hem tuzlu suları ile biricik bir ekosisteme sahiptir. Van Gölü 103 fitoplankton, 36 zooplankton ve 2 balık türüne sahiptir. Bu iki balıktan ilki hepimizin aşina olduğu bir tür: İnci kefali. İnci kefali sadece Van gölü sularında görülen endemik bir türdür. Göçücü bir türdür,gölde yaşamasına rağmen üremek için akarsulara akıntının tersi yöne doğru yüzer. İkinci balık türü ise daha 2018 yılında keşfedilen küçük mercan balığıdır. Bu balık hem küçük (7,8 cm)olması sebebi ile hem de sadece mikrobiyalitlerin üzerinde yaşaması sebebiyle keşfi uzun zaman almıştır. Küçük Mercan balığı üremesi dahil bütün yaşamını mikrobiyalitler üzerinde geçirir.
Oluşumu ve ekosistemi ile dikkat çeken bu göl aynı zamanda efsane ve hikayelere de komu olmuştur. Şüphesiz hepiniz Van Gölü canavarı hikayesini duymuşsunuzdur. Bu hikaye 1889 yılında gölde abdest almaya çalışan bir kişinin göl canavarı tarafından kapılarak göle sürüklendiği haberi ile yayılır ve skandal olur. Haber o kadar detaylıdır ki insanlar üzerinde bir etki bırakmış ve kısa sürede yayılmıştır. İddialara göre göle abdest almak için giren adamın ayağından bir yaratık tutmuş ve göle doğru sürüklemiştir. Adamın arkadaşlarının yardımı ile adam kurtarılmıs fakat canavar gözden kaybolmuştur. Bu adam ve arkadaşlarından sonra da canavarı gördüğünü iddia eden pek çok kişi ortaya çıkmıştır. Bu kişilerden biri olan ve 1997 yılında canavarı gördüğünü iddia edem Gevaş(Van'ın bir ilçesi) Belediye başkanı ,canavarın 4 metrelik heykelini Gevaş'a diktirmiş ve bu efsaneyi ölümsüzleştirmiştir.
Ayrıca Van gölü çevresi tarihte de önemli bir coğrafya olup birçok devletin(Urartu,Pers ,Bizans ,Selçuklu ve Osmanlı) izinin taşır. Zamanında Urartu Krallığının başkenti olan Van şehri Urartu dönemine ait birçok tarihi eseri barındırır. Tarım ve Hayvancılık için de önemli bir yerdir. Van gölü ise doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle turistler için önemli bir cazibe merkezidir.
Her bakımdan zengin olan bu topraklar aynı zamanda nice yazar ve şair de yetiştirmiştir. Bu yazarlara örnek olarak Yaşar Kemal , Mehmet Emin Yurdakul , Mehmet Fuat Köprülü verilebilir. Bu yazarların doğa ve aşk temasını işlediği temel kaynak Van Gölüdür. Van Gölü onlar için bir ilham kaynağı olmuş, şiir ve yazılarında ise yer vermişlerdir. Özellikle Yaşar Kemal 'in ailesinin yaşadığı bu coğrafyayı araştırıp üstüne yazılar yazdığını biliyoruz.
Hem insani yönlerle hem de doğal güzellikleriyle gönüllerde yer etmiş bu coğrafyayı gezip görmenizi tavsiye ederim.
0 yorum