Temel bilimler neden temeldir?
Temel bilimler neden temeldir?

- Atomlar, moleküller, bitkiler, hayvanlar, insanlar, ateş, su, toprak, tahta..!
+ Tahta mı? Hava olmasın o?
- Tabi ki olur; tahta da olur, hava da...


Birbirinden oldukça ayrık gibi görünen bu ifadelerin aslında birbiriyle sıkı bir bağlantı içerisinde olduğu hepimizin malumudur. Atomların molekülleri ve moleküllerin de diğer her şeyi oluşturduğu bilgisi orta-öğretimden itibaren fen bilimleri derslerinde anlatılmaya başlar. Bu dönemlerde temel bilimler ortak dersler olarak işlenirken lise ve üniversite eğitimine doğru ilerledikçe kendi seçtiğimiz alana yönelik olarak bazı dersler diğerlerine göre daha sık işlenmeye başlar. Ancak öğrenim seviyesi yükseldikçe temel bilimlerin diğer tüm bilimlerin de temelini oluşturduğu gerçeğini unutmak ve temel bilimlere yeterli özeni göstermemek, araştırdığıma yaptığımız alanda “sebep-sonuç” ilişkilerini doğru kurabilmemiz açısından bazı negatif etkilere sebep olabilir.

Mesela, kimya temeli olmayan biri biyolojik olayları nedenselleştirmekte zorlanırken matematik temeli olmayan biri de aynı sebeple fiziksel olayları doğru açıklamakta güçlük çekebilir. Bu yüzden fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi disiplinler temel bilimler olarak nitelendirilir ki temeli eksik olan tüm yapılar gibi temel bilimleri eksik olan eğitimler de riskli yapılardır. Bu disiplinlerden herhangi birinde yetersiz düzeyde alınan eğitim, ezberci eğitimin nasıl ortaya çıktığı konusunda bizlere bazı fikirler verebilir. Çünkü doğa olaylarını nedenleri ile açıklayamıyorsak onların sonuçlarını ezberlemek daha cazip gelecektir.

Konuyu biraz daha açacak olursak… Diyelim ki sizin işiniz moleküler seviyede araştırmalar yapmak olsun; DNA’nın hangi elementlerden oluştuğunu ve moleküllerin hücreleri, hücrelerin dokuları, dokuların organları ve organların da organizmaları oluşturduğunu ezberden biliyorsunuzdur. Ancak bu ilişkiyi bilmek bu ilişkileri anlamak ile aynı şey olmayabilir. Moleküller belirli kimyasal reaksiyonları gerçekleştirebilmek ve mevcut geometrik yapılarını kazanabilmek için ne gibi fiziksel koşullara gereksinim duyar? Organik moleküllerin yapısına katılan elementler doğa tarafından neden özellikle tercih edildi? Glukoz gibi heksoz şekerlerine günlük diyette bolca rastlamamıza rağmen yaşamın yönetici molekülü DNA neden başka bir şeker kullanmayı tercih etti? Hücrelerin hareket etme yeteneğini tetikleyen süreçlerde -kanserlerin metastaz süreçlerinde de rastladığımız gibi- elektrostatik yükler neden önemli? Bu şekilde sayısız soru sorabiliriz ancak bunlar gibi bazı süreçleri açıklayabilmek neden-sonuç ilişkisi kurmaya ihtiyaç duyduğumuz durumlardan bazıları sayılabilir. Ayrıca böyle kimyasal reaksiyonlar her fiziksel ortamda farklı işleyebileceği için böylesi çıkarımları ezber bilgiler ile elde etmek oldukça zorlayıcı olacaktır desek yanlış olmaz herhalde.

Bu bağlamda, pozitif-bilimler öğrencilerini geleceğin aşçı adayları gibi düşünecek olursak temel bilimler de onlarının mutfağında daima ihtiyaç duydukları olmazsa olmaz bileşenler olacaktır; bu bileşenlerin eksik olmaları durumunda ise istediğimiz yemeği ortaya çıkarmakta bazı güçlüklerle karşılaşabiliriz. Dolayısıyla bir biyolog adayının matematik veya fizik sevmemesi ve alanı dışında olduğunu düşündüğü için bu disiplinlerin temel konularını öğrenmekten kaçınması biyolojik proseslerle ilgili ilişkileri doğru kurabilmesi açısından önemli sorunlara sebep olabilir.

Günümüzde, uzmanlaşmak istedikleri bilim dalıyla bir bağlantısı olmadığını düşündükleri için diğer disiplinler ile ilişki kurmaktan kaçınanların aksine; geçmişte Aristoteles, Arşimet, İbn-i Sina gibi önemli bilim insanlarının birden farklı disiplinde araştırma yapmış olması, onların neden oldukça karmaşık görünebilen olgulara takdire şayan basit yaklaşımlar getirebildikleri konusunda bizlere bazı fikirler verebilir. Öyle değil mi?

Bilim bir bütündür; evet, bazı konularda araştırma alanları açısından özelleşebilir ama birbirinden ayrılamaz. Mesela DNA’nın moleküler yapısını ilk açıklayan James Watson ve Francis Crick ismindeki bilim insanları dönemin önde gelen fizikçileriydi (Rosalind Franklin’e saygıyla). Yine genetik biliminin babası olarak adlandırılan Gregor Mendel, bezelyelerin genotipik ve fenotipik özelliklerini belirlemek amacıyla matematiğin olasılık hesaplamalarından faydalandı. Günümüzde dünya dışı gezegenlerde yaşamı destekleyen biyolojik markerleri aramak ve tanımlayabilmek için kullanılan çok sayıda yöntem, fizikçilerin ve mühendislerin geliştirdiği teknolojik cihazlarla mümkün.

Toparlayacak olursak, temel bilimler olmazsa olmazımızdır; tıpkı atomların diğer tüm şeylerin temelini oluşturması gibi temel bilimler de diğer tüm bilimlerin temelini oluşturur. Bu yüzden mutfağımızdan güzel bir yemek çıkarabilmeyi arzu ediyorsak tüm malzemelerin yerini bilmeli ve ihtiyaç duyduğumuzda hepsine ulaşabilmeliyiz.

Ferah ERTOK
İstanbul Üniversitesi - İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji Master Öğrencisi

0 yorum