Konuların uzmanı değil ama okuyucusu olarak, bende bilgilerimden her zaman şüpheliyim. Her zaman yeni ve daha doğru bir tanım olabilir.
Bildiğim kadarı ile mesela tuzlu çözeltiye elektrik akımı verirseniz, tuz, Na ve Klor olarak ayrılır. Bunu yaparken, elektroliz sırasında ortama verilen elektronları kullanırlar. böylece birbirlerine ihtiyaçları kalmaz ve bileşik dağılır (NaCl) . Ancak doğal yapılarında bu elektron olmadığından ya da fazla olduğundan, (+/- 1 değer) bu elektron kısa zamanda ilgili atomdan ayrılır. Böylece son yörünge doğal haline döner. Bu durumda Na +1, Cl,-1 değere sahip bağımsız atomlar olarak sıvıda kalırlar. Bu durumu iyonlaşma olarak biliyorum.
Dolayısı ile hemen en güçlü kaynağa (anot ve katota) yönelirler.
Hücre içi negatif iyonlu olması ile hücre dışının pozitif olması konusunda bilgim yok. Fikir yürütebilirim sadece. Hatırladığım kadarı ile bu mekanizma, hücre zarı proteinlerinin çeşitli bileşiklere bağlanmasında rolü var. Gene hatırladığım kadarı ile sperm yumurtayı döllerken de benzer bir mekanizma ile yumurtaya tutunup, zardaki uygun protein molekülen tutunuyor. (Yumurta zarını her sperm aşamıyor, ancak uygun proteine sahip olanlar, zarla birleşebiliyor diye hatırlıyorum. Bir bakıma kilit ve şifre mekanizması...)
Ancak bu mekanizmanın uyarı iletimindeki rolünü hiç hatırlamıyorum. Hala da şüpheliyim.
@nobody Bilimsel konularda yazışırken, aynı fikirde olmak kadar saçma ve kısır bir durum olmaz. O zaman ne araştırma, ne doğrulama gereği kalır. Bu yüzden yazılarınızı, zevkle ve takdirle okuyorum. Diğer yandan kendimi cesur ve hatta \"aptal olarak gözükmekten korkmayacak kadar cesur\" görüyorum. (Kimin ne göreceğinin bir önemi yok, ben ne görüyorum? )
Bu yazışmalardan, diğer arkadaşların ziyadesiyle istifade ettiğini umuyorum. Ben de teşekkür ederim. (Yoğun gün başlıyor :-(