Atmosfer içerisinde %78 Nitrojen ve %21 oranında oksijen vardır geriye kalan %1’lik kısımda ise çoğunlukla argon gazı ve su buharı bulunmaktadır. Ayrıca atmosferde toz, kül ve polen gibi parçacıklar da bulunur. Güneşten gelen ışınlar atmosfer içerisinde kırılmaya uğramadan önce beyaz görünür ve bir gökkuşağının tüm renklerini içerir.
Isaac Newton henüz 23 yaşındayken, karanlık bir odada, küçük bir delikten gelen güneş ışığını prizmadan geçirerek, renk tayfı oluştuğunu gözlemlemiştir.
Işık ışınları atmosfere girdiğinde atmosfer içerisindeki parçacıklara çarparak saçılmaya uğrar. Gökyüzünün mavi olmasının temel sebebi “Rayleigh saçılımı” denen olaydır. İngiliz fizikçi Lord Rayleigh araştırmaları sonucunda kısa dalga boylu ışığın, uzun dalga boylu ışığa göre daha fazla saçıldığını bulmuştur. İnsan gözünün algılayabileceği ışığın dalga boyu 400nm ile 700nm arasındadır ve elektromanyetik spektrumun bu bölümüne görünür ışık denir. Tüm renklerin dalga boyu farklı olduğundan, bu durumda saçılma tüm renklerde aynı olmaz. En çok saçılan ışınlar dalga boyu en az olan mor ve mavi renkli ışınlardır.
Peki, bunun sonucunda mor ve mavi renkler birlikte saçılıma uğruyorsa, neden gökyüzünü mor değil de mavi olarak görüyoruz? Bunun cevabı da Güneşten gelen ışınlarda mor ışık, mavi ışıktan daha az bulunuyor olmasıdır. Tüm bunlar sonucunda ise her yöne yayılan mavi ışınlar gökyüzünün mavi görünmesi sağlamaktadır.
Kaynaklar
http://www.physics.org/article-questions.asp?id=108
http://www.livescience.com/32511-why-is-the-sky-blue.html
http://spaceplace.nasa.gov/blue-sky/en/
0 yorum