-1

Şöyle düşünün, dünyaya düşen herhangi bir nesnenin düşme vektörü dünyanın merkezini hedef alan bir doğru üzerinde. Üstelik eğer kütle yoğunluğu yüksek ise. kabuktan, magmadan geçebilirse, merkeze doğru çökmeye düşmeye devam ediyor. Diğer yandan ise, merkeze yaklaştıkça dünyanın nesneye uyguladığı kütle çekimi azalıyor. Bu iki veri de doğru olduğu halde, aralarında bir zıtlık-çatışma var. Bu yüzden kütleçekim alanını düşük bir basınç alanı olarak ele alıyorum. Ancak merkezdeki basınç alanı düşük olursa bu çelişki mantıklı olarak açıklanabilir. Örneğin yüksek hızla giden tır'ın arkasındaki düşük basınç alanı, yanlarından geçen hafif araçları sarsması ve tır'ın arkasına çekmesi gibi... Dünyamız galaksisiyle hareket ediyor ama bu doğrusal bir hareket değil. Buna karşılık evrenin genişlemesinden kaynaklanan hareketi, üç uzamsal boyutun bileşkesi üzerinden doğrusal. Bu yüzden, Kütle çekimini, kütlenin bu hareketinden kaynaklanan bir düşük basınç alanı olarak tanımlıyorum. Böyle bir hareket, bildiğimiz basınç bileşenlerinden farklı olarak, bir enerji yoğunluğuna sahip akışkan doku-ortam içinde, daha yoğun bir enerji alanının (kütlenin) hareketi olarak düşünmek gerekiyor. Açmaz da burada başlıyor. Bunun anlamı, vakum alanının yani uzay-zaman alanının , varlığı red edilmiş ve bunun ispatlandığı düşünülen "eter" veya eşeğeri ile dolu olduğu anlamına geliyor... Bu noktadan sonra, bilgilerinize göre karar sizin.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 5 yıl önce 0