1

ZAMAN-ENTROPİ İLİŞİKİSİNE DAİR DÜŞÜNCE DENEYİ

Ömer ( Karanlık Profil ) 6 yıl önce 52
0

mehmet ali bey; entropi, bir sistemin mekanik işe çevirilemeyecek termal enerjisini temsil eder. mesela biz durduğumuz yerden kızıl ötesi kamera ile bakılsak biraz kırmızı gözükürüz değil mi... sonra koşmaya başladık, yani sistemimiz çalışmaya başladı sinirler kaslar eklemler hepsi hareket etmeye başladı. bu haldeyken bizi tekrardan kızıl ötesi kamera ile baktıklarında durgun halimizdekinden daha kırmızı görecekler yani termal enerjimiz gitti hareket ettikçe.... işte yapılan her hareket en ufak bir hareket dahi olsa ortaya bu işe çevrilemeyecek enerji ortaya çıkacak... bu fırtınanın özünde en büyük sistemden en küçük sisteme kadar yapılan her hareket bir miktar termal enerji ortaya çıkarır.... Yukarıdaki @kemal ve ben örneğini bu yüzden verdim...@kemal tek başına bir sistem ve hareket ederken bir miktar termal enerji kaybediyor...öte yandan ben hareket etmek için bir herhangi birşey yapmıyorum. beni motor götürüyor...ikimizde aynı anda ve aynı hızda bitiş noktamıza vardığımızda @kemal ile ben yine aynı zamandayız lakin @kemal kendi hareketinden ötürü kaybetmiş olduğu termal enerji yüzünden benden daha hasarlı... şunu demek istiyorum eğer sistem hareket etmek için kendi enerjisini kullandığında @kemal gibi zamanda ne kadar ileri giderse gitsin o sistemin entropisi yavaşlamayacak hatta ne kadar hızlanırsa entropi o kadar artacak. öte yandan eğer sistem hareket etmek için enerji harcamıyorsa yani benim gibi motor üstünde hareket ediyorsa ne kadar hızlanırsa hızlansın (ışık hızının altında) entropi yavaşlayacaktır. @kemal ışık hızına yakın hızla koşsun, bende ışık hızına yakın bir hızla hareket edeyim... ikimizde aynı zaman diliminde aynı yerde olacağız yine aynı yaşta olacağız fakat ben 2 yıl yaşlandığımda @kemal ölmüş olacak...

Ömer ( Karanlık Profil ) 6 yıl önce 0
0

Sanırım sizinle bu konuda anlaşamayacağız. Yazıyı aşağı kopyalıyorum ve gereksiz şekilde uzatmadan çıkıyorum:) iyi geceler. "Fen bilimlerinin en önemli yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar. Bilim adamları düzensizliği Entropi adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı (iş yapabilir) enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır. Eğer bir sistem tamamı ile düzenli ise entropisi sıfır olabilir. Entropi, enerji gibi korunan bir özellik değildir. Bütün enerji değişimlerinde çevre ile sistemin entropi değişimlerinin toplamı daima pozitiftir. Bu da evrendeki toplam entropinin sürekli artmasına sebep olur. Mesela Dünya&#039;daki yaşam Güneş&#039;ten gelen Entropiyle beslenir. Bitkiler büyümeleri için gerekli enerjiyi güneş ışığından aldıkları zaman evrene bir miktar düzen katılır ve bu nedenle entropi azalır. Fakat Dünya&#039;daki bu entropi(belirsizlik) azalması, bütün bir evrendeki entropi artışı yanında küçücük kalır. Güneş&#039;in yıpranma oranı, dünyamıza kattığı düzene göre çok büyüktür. Bir diğer örnek olarak yapboz verilebilir. Yapbozdaki resim, bilgiler birer birer yerine konulup entropi azaltılarak tekrar bir araya getirilebilir ancak resimde yeniden sağlanan düzen, yapbozu yapan kişiyi hayatta tutmak için evrenin başka bir yerinde ortaya çıkan düzensizlikten her zaman daha azdır. Kendimizi düşünürsek, yaşamak için gerekli enerjiyi gıdalardan alırız, bu enerjinin kaynağı ise Güneş&#039;teki yıpranma sonucu çıkan güneş ışığıdır. Bir sistemin -273.15 Centigrad derecede (0 Kelvin) entropisi sıfır olarak kabul edilir. Bu nokta referans noktası olarak alınır ve entropinin sıfır olduğu bu noktaya mutlak entropi denir ve termodinamiğin üçüncü yasası olarak ifade edilir. Evrenin sıcaklığı Big Bang&#039;den günümüze dogru geldikce -273.15 Centigrad dereceye yaklaşma eğilimindedir. Big Bang den günümüze doğru oluşan bu değişimi, şu örnek çok iyi açıklar. Bir kadeh masadan düşüp kırıldığında, kadeh ve içindeki sıvının başlangıçtaki düzenliliği(simetrisi) bozulur. Yere düşüp parçalanan kadehin(asimetrik durum) zamanda, masanın üstüne tekrar zıplayamaz, yani daha fazla düzensizlik daima sonraki zamandadır. Termodinamiğin ikinci yasasına göre entropi ile ilgili olarak şu bağıntı verilmiştir. dS=dQ/T (Buradaki q tersinir sistemler içindir. Tersinmez olaylar için q&#039;yu tersinir q&#039;ya dönüştürmek gerekir. Yani tersinir durumlarda entropi 0&#039;a eşitken tersinmez durumlarda entropi 0&#039;dan büyüktür. Ancak gerçek hayatta tersinir sistem yoktur, gerçek olan tersinmez işlemlerin ideallikten ne kadar uzak olduğunu refere etmek için oluşturulmuş hayali bir işlemdir.) Bundan başka S<0 olma durumu imkansızdır. Termodinamiğin ikinci yasasının değişik (ama eşdeğer) ifadelerinden birinde, izole bir sistemin entropisinin hiçbir zaman azalamayacağı belirtilir. "İzole" deyimi dışarıyla madde veya enerji alışverişinde bulunmayan sistem anlamına gelmektedir. Klasik termodinamikte hacim, basınç, sıcaklık, enerji, ve entropi gibi kavramlar temel alınır. Diğer yandan termodinamik aynı zamanda istatistiksel kavramlar kullanılarak da ifade edilebilir. Mekanik (klasik veya kuantum) yasalarının istatistikle birleştirilerek kullanılması sayesinde geliştirilen "istatistiksel mekanik" veya "istatistiksel termodinamik", klasik termodinamiğin tarif ettiği ancak açıklayamadığı bazı olgulara derin açıklamalar getirmiştir. Bunlardan biri de entropi yasasıdır."

Mehmet Ali 6 yıl önce 0
0

Devamlı olarak kavramları birbirlerine karıştırıyorsunuz ve bu yüzden hatalı sonuçlara ulaşıyorsunuz. Ömer Bey, Entropi, kapalı bir sistemin düzensizliğinin ölçüsüdür. Kişilerin veya bir kısım malzemenin yıpranma oranını "entropi" olarak değerlendirmek yanlış olur. Yani, entropi dediğiniz zaman evrenin tümünü hesaba katmak gerekir. Sistemin içinde farklı yıpranma oranları olması doğaldır. Bu farklılıklar toplam entropinin de farklı işleyeceği anlamında değerlendirilmez. Yani sistemin içindeki küçük değişimleri "entropi" olarak kabul etmek hatalıdır. Bu yüzden kendisi enerji harcayan birinin ve enerji harcamayan bir diğerinin yıpranma oranı entropiyi hiç ilgilendirmez. Entropi evrene genel olarak bakar. Bireysel değildir. (Eğer küçük iki sistemden biri diğerinden daha fazla enerji harcayıp kendi düzensizliğini azaltıyorsa, bunu evrenin diğer kısmından aldığı enerjiyle yapıyordur. Aynen insanların diğer enerjileri kullanarak düzenli şeyler meydana getirmeleri gibi. Ama sonuçta genel entropi açısından değişen bir şey olmaz. Enerji harcanıyorsa, bedeli mutlaka ödenecektir. Kimin ödediği entropiyi ilgilendirmez.) Yine, zaman genleşmesi durumu çok farklı bir kavramdır. Entropi ile alakası yoktur. Kavram kargaşası dediğim işte bu anlamdadır. Bir cismin hareket halindeyken enerji kaybedeceğini neye dayanarak söylüyorsunuz? Bu da yine kavram karmaşasıdır. Ama genel olarak kabul edilen bir şey şudur; Hızı sabit olup, düzgün ve doğrusal hareket eden bir cisim boş uzayda sonsuza kadar bu durumunu muhafaza eder. Yani enerji harcamaz. Eğer enerji harcarsa ya hızı değişir, ya da yönü değişir. Bunu düşünmüyorsunuz. İşte bu yüzden "eter diye bir şey yoktur" denmiştir. Enerji kaybı olsaydı "ether" var olmuş olurdu. Şimdi bunu "higgs" alanı ile karşılaştırmaya kalkmamanız için eklemek isterim; Higgs alanı zaten maddeyi var eden bir alandır. Ayrıca bir enerji kaybına yol açmaz. Vide supra, Daha önce tartışılmış bir konuyu buraya taşımanız aslında bence iyi olmuş. Siz de Ömer Bey gibi kavramları farklı açılardan değerlendiriyor ve yanılgıya düşüyorsunuz. "Füzyon sonucunda kütle kaybedilmediğini söylemek bilimsel bir değer taşımaz diyorsunuz." Tartışma konusu olan şey "güneşin" füzyon sonucu kütle kaybetmediğidir. Söz konusu olan güneşin toplam kütlesidir. Ve ben yine tekrar edeyim; "Güneş, doğduğundan bu yana hiç kütle kaybetmemiştir." Siz füzyon olayını bireysel olarak ele alıyorsunuz. Bu yüzden yanılıyorsunuz. Düşünmeniz gereken şey, "Füzyonu sağlayan nedir?" sorusu olmalıdır. Bir sistem kendi içinde füzyon tepkimesi meydana getirebiliyorsa, bunun sonucunda da meydana çıkan enerjiyi dışarıya atıyorsa, füzyonu devam ettirmesi nasıl mümkün olabilir? Bir madde yığınının füzyon tepkimesi meydana getirebilmesi nasıl mümkün olabilir? Bu soruları düşünürseniz sanırım "füzyon sonucunda kütle kaybedilmediğini anlayacaksınız." Daha doğrusu "kütleçekim" gücünün ne anlama geldiğini anlayacaksınız.

Necmi Tüfek 6 yıl önce 0
0

Devamlı olarak kavramları birbirlerine karıştırıyorsunuz ve bu yüzden hatalı sonuçlara ulaşıyorsunuz. Ömer Bey, Entropi, kapalı bir sistemin düzensizliğinin ölçüsüdür. Kişilerin veya bir kısım malzemenin yıpranma oranını "entropi" olarak değerlendirmek yanlış olur. Yani, entropi dediğiniz zaman evrenin tümünü hesaba katmak gerekir. Sistemin içinde farklı yıpranma oranları olması doğaldır. Bu farklılıklar toplam entropinin de farklı işleyeceği anlamında değerlendirilmez. Yani sistemin içindeki küçük değişimleri "entropi" olarak kabul etmek hatalıdır. Bu yüzden kendisi enerji harcayan birinin ve enerji harcamayan bir diğerinin yıpranma oranı entropiyi hiç ilgilendirmez. Entropi evrene genel olarak bakar. Bireysel değildir. (Eğer küçük iki sistemden biri diğerinden daha fazla enerji harcayıp kendi düzensizliğini azaltıyorsa, bunu evrenin diğer kısmından aldığı enerjiyle yapıyordur. Aynen insanların diğer enerjileri kullanarak düzenli şeyler meydana getirmeleri gibi. Ama sonuçta genel entropi açısından değişen bir şey olmaz. Enerji harcanıyorsa, bedeli mutlaka ödenecektir. Kimin ödediği entropiyi ilgilendirmez.) Yine, zaman genleşmesi durumu çok farklı bir kavramdır. Entropi ile alakası yoktur. Kavram kargaşası dediğim işte bu anlamdadır. Bir cismin hareket halindeyken enerji kaybedeceğini neye dayanarak söylüyorsunuz? Bu da yine kavram karmaşasıdır. Ama genel olarak kabul edilen bir şey şudur; Hızı sabit olup, düzgün ve doğrusal hareket eden bir cisim boş uzayda sonsuza kadar bu durumunu muhafaza eder. Yani enerji harcamaz. Eğer enerji harcarsa ya hızı değişir, ya da yönü değişir. Bunu düşünmüyorsunuz. İşte bu yüzden "eter diye bir şey yoktur" denmiştir. Enerji kaybı olsaydı "ether" var olmuş olurdu. Şimdi bunu "higgs" alanı ile karşılaştırmaya kalkmamanız için eklemek isterim; Higgs alanı zaten maddeyi var eden bir alandır. Ayrıca bir enerji kaybına yol açmaz. Vide supra, Daha önce tartışılmış bir konuyu buraya taşımanız aslında bence iyi olmuş. Siz de Ömer Bey gibi kavramları farklı açılardan değerlendiriyor ve yanılgıya düşüyorsunuz. "Füzyon sonucunda kütle kaybedilmediğini söylemek bilimsel bir değer taşımaz diyorsunuz." Tartışma konusu olan şey "güneşin" füzyon sonucu kütle kaybetmediğidir. Söz konusu olan güneşin toplam kütlesidir. Ve ben yine tekrar edeyim; "Güneş, doğduğundan bu yana hiç kütle kaybetmemiştir." Siz füzyon olayını bireysel olarak ele alıyorsunuz. Bu yüzden yanılıyorsunuz. Düşünmeniz gereken şey, "Füzyonu sağlayan nedir?" sorusu olmalıdır. Bir sistem kendi içinde füzyon tepkimesi meydana getirebiliyorsa, bunun sonucunda da meydana çıkan enerjiyi dışarıya atıyorsa, füzyonu devam ettirmesi nasıl mümkün olabilir? Bir madde yığınının füzyon tepkimesi meydana getirebilmesi nasıl mümkün olabilir? Bu soruları düşünürseniz sanırım "füzyon sonucunda kütle kaybedilmediğini anlayacaksınız." Daha doğrusu "kütleçekim" gücünün ne anlama geldiğini anlayacaksınız.

Necmi Tüfek 6 yıl önce 0