Ekonomi, eğitim, sağlık ve bilim gibi temel alanlara göz gezdirince ne çok iyi ne de çok kötü durumda olduğumuz bariz. Klişeleşmiş de olsa ülkemizin geleceği biz gençlerin elinde. Arada kalmışlığın bitip, o eşiğin atlanması bizlerin çabasıyla mümkün. Uluslararası sahada adımızın geçerliliği için bilim ve bilimin olgunlaştığı üniversitelere önemli görevler düşüyor.
Bu bağlamda ben de, Boğaziçi Üniversitesi Fizik bölümünde okuyan bir öğrenci olarak fizikten ve fizik adına neler yapabileceğimizden bahsetmek istiyorum. Üniversitede birçok kişiye fizik hakkında düşüncelerini sorduğunuzda muhtemel cevaplar; 'Şu dersi bir geçsek.', DD bile gelse razıyım.', 'Ben fizikçi miyim de fizik dersleri alıyorum.' tarzındadır. Bu durum gelecekte böyle düşünen öğrencilere hoca olmak isteyen beni üzüyor çünkü fizik korkulacak bir ders değil, aksine belki de bizi en çok ilgilendiren ve günlük hayatta peşimizi hiç bırakmayan eğlenceli bir bilim dalı.
Fiziğin korkulu bir rüya olduğu, genellikle lisede edinilmiş yanlış bir kaygıdır. Gerek lisede gerekse üniversitede üst dönemden arkadaşlarınız ya da evde abiniz ablanız fizikle ilgili adeta korku filmi senaryolarını döker önünüze. Zaten artık isteseniz de beyniniz fiziği anlamamaya şartlanmıştır. Derse girdiğinizde hocanıza ısınamamış ve konuları da çok anlamamışsanız muhtemelen fizikten ömür boyu kaçan çoğunluk arasında olacaksınız. Ama en başta söylediğim gibi bunlar önyargıların bizi sürüklediği yanlış bir yol. Halbuki fizik evrenin çalışma sistemini anlatan bilim dalı olarak anlatıldığında ve bizlerde bu şekilde bir yaklaşımla öğrenmeye gayret ettiğimizde, fiziğin hem derin anlamına hem de eğlenceli kısmına ulaşabiliriz. Anlattıklarım size fazla idealist yada ütopik görünebilir ama tamamiyle kendi yaşantılarımı baz alarak yazıyorum bunları. Belki yazdıklarımı okurken benim bütün fizik derslerimin 5 ya da AA olduğunu düşüneceksiniz, maalesef yanılıyorsunuz. Maalesef demeyelim, yanılmanız bu sefer iyi oldu. Hatta itiraf etmeliyim ki hiç AA alamadım henüz fizikten :).Ama bu benim için hiç sorun olmadı. Elbette AA almak isterdim ama ne lisede ne de üniversitede tek kaygınız not olmamalı. Not önemli olmasına rağmen tek başına belirleyici bir faktör değildir. Özellikle üniversiteler öğrenmeyi öğrendiğimiz yerlerdir, not öğrenmenin ardından gelir.
Fiziğe sıkıcı ve zor bir ders olarak görmek bizi hem yorar hem de fiziği öğrenmenin hazzından alıkoyar. Mesela ben fiziğin test kitaplarındaki ezber mantıkta sorulardan çok daha derin olduğunu üniversitede anladım diyebilirim. Fizik, gökyüzünün neden mavi olduğunu bilmekti ya da güneşin aslında beyaz olduğunu ya da gökkuşağının nasıl oluştuğunu. Örnekleri çoğaltmak mümkün; ne yaparsak yapalım ışık hızını geçemeyiz mesela, aynadaki görüntümüz milisaniye bile olsa daha genç halimizdir, az evvel gördüğün yıldız aslında orda değildi desem, dünya ile güneş arasında tam da olması gereken kuvvette bir gravite olmasa belki de kül olurduk. İşte bunlar tamamiyle fiziğin ilgi alanları. Yorulmadıysanız devam edeyim; büyük patlamayı duymuşsunuzdur, peki büyük patlama sonrası parçacıkların nasıl kütle kazandığını? Evrenin oluşumundan sonra 14milyar yıl geçti ama Higgs bozonu/alanı geçen sene bulundu.
Yani sevgili genç 'Sana' ihtiyaç var. Einstein da yok artık biliyorsun. Kaldı ki Einstein olmaya da gerek yok fizikten zevk almak için, yeter ki sev ve gayret et. Biraz abarttın diyorsun şimdi, fizik bu kadar kolay olamaz dediğini duyar gibiyim. Yoo gerçekten abartmıyorum yapman gereken korkmadan üstüne gitmek, kendine güvenip azmetmek. Çok
kolay diyemem tabi ki ama korktuğun kadar zor değil.
Aramızda kalsın ama aslında bunları biraz da kendime söylüyorum çünkü biliyorum ki yorucu da olsa elimizi taşın altına koymalı ve uğraşmalıyız ülkemiz ve geleceğimiz için. Senden çok da farklı değilim, ben de daha yolun başındayım ama görüyorum ki etrafımızda bize örnek olabilecek o kadar çok hocamız var ve hikayeleri bizden pek de farklı değil. Geçen dönem modern fiziğin temelini anlamamızı sağlayan uzmanlık alanı deneysel yüksek enerji fiziği olan Erkcan Özcan hocamız, hem Boğaziçinde hem Cernde istek ve azmini kaybetmeden uğraşıyor. Geçen sene Higgs'in bulunduğu zaman nasıl heyecanlı olduğunu hatırlıyorum. Diğer bir örnek Burçin Ünlü hocamız. Kendisi oldukça önemli bir alan, sağlık fiziği ile ilgileniyor. Kanserin erken teşhisini sağlayabilmenin gayretleri içerisinde. Daha nice hocamız bütün insanlığın yararı ve ülkemizin gelişim süreci için uğraşıyor. Üstelik hepsi de işlerini keyif alarak yapıyor.
Öte yandan fen edebiyat fakültesi bölümlerine büyük bir talep göremiyoruz. Bunun temelinde ise işsiz kalma kaygısı ve akademide ilerlemenin uzun zaman boyunca uğraş gerektiriyor olması yatıyor. Bundan belki yirmi yıl evvel iş bulamama kaygısı anlamlı bir kaygıydı şimdi ise üniversiteler, Tübitak gibi bilim-teknoloji kuruluşları ve
vakıflar öğrencilere ve onların projelerine maddi/manevi destek sağlıyorlar. Bu destekler istenen düzeyde olmasa da unutmayalım ki desteklerin artması da yine bizim gayretlerimize bağlı. Yine Cern'de kalıcı bir üye olmamız, bunun için uğraşlar vermemize bağlı. Ülkemizi seven bireyler olarak bilimin ilerlemesine katkıda bulunmak gönül borcumuz. Unutmayalım ki bilime dair yayınlar, dergiler, kurumlar, dernekler maddi/manevi desteğimizle ayakta durabilir.
Son olarak fizik adına hiçbir kaygı taşımadan, önyargılı olmadan, bilim olarak fiziğin tadını çıkarmanızı ve gece boyunca ayı seyrederek işe koyulmanızı tavsiye edebilirim.
0 yorum