Bu iddia California Teknoloji Enstitüsü'nden (Caltech) astronom Konstantin Bogytin tarafından The Independent'tan Andrew Griffin'e yapıldı. Bogytin, dokuzuncu gezegenin varlığını kanıtlamaya çalışan önceki çalışmaların çoğundan sorumludur.
Bu son araştırmada Bogytin ve meslektaşları, Plüton ve Eris gibi cüce gezegenleri de içeren Neptün'ün yörüngesinin ötesindeki çeşitli büyüklükteki gök cisimleri olan Trans-Neptün Nesnelerinin hareketlerini izledi.
Ekip özellikle, Neptün'ün yerçekiminin neden olduğu dengesiz hareketleri nedeniyle daha önce gözden kaçan TNO'ları analiz etti. Bu istikrarsızlık, yollarının yorumlanmasını zorlaştırıyor, ancak araştırmacılar bu zorluğun üstesinden gelmek istediler.
Bu veriler simülasyonlara yerleştirildi ve diğer gezegenlerden, geçen yıldızlardan ve Samanyolu'ndan gelen galaktik gelgitten - galaksinin kendisinin itmesi ve çekmesi - gelen bilinen kuvvetlerle birleştirildi.
Biri Dokuzuncu Gezegen'in gökbilimcilerin düşündüğü yerde olduğunu, diğeri de Dokuzuncu Gezegen'in var olmadığını varsayan iki simülasyon seti çalıştırıldı.
Araştırmacılar makalelerinde "Gözlemsel önyargıları hesaba katarak, sonuçlarımız bu nesne grubunun yörünge mimarisinin P9-inclusive modelinin tahminleriyle yakından uyumlu olduğunu ortaya koyuyor" diye yazıyor.
Buna karşılık, bu haydut TNO'ların hareketleri Dokuzuncu Gezegen'in olmadığı bir senaryoda pek olası değildir. Şimdilik, gezegenin varlığı uzaydan kaydettiğimiz gözlemlere uymanın en iyi yolu gibi görünüyor.
Araştırmacılar aynı zamanda Dokuzuncu Gezegen'in varlığına dair kesin bir kanıt elde etmek için hâlâ çok kısa bir yol olduğunu da kabul ediyorlar. Güneş Sistemi'nin geri kalanı üzerindeki varsayımsal etkilerine bakarak onu tespit etmeye yönelik önceki girişimler şimdiye kadar yetersiz kaldı.
Araştırma ekibinin belirttiği gibi Şili'deki Vera C. Rubin Gözlemevi de dahil olmak üzere daha güçlü teleskoplar çevrimiçi hale geldikçe, Dokuzuncu Gezegen meselesinin öyle ya da böyle çözülme şansı daha yüksek.
Araştırmacılar, gelecekteki çalışmaların neler getireceğini görmekten heyecan duyduklarını söylüyor ve bu analizde yer alan tahmin ve varsayımların çoğunun, derin uzayın daha yüksek çözünürlüklü görüntülerine sahip olduğumuzda titizlikle test edilebileceğini belirtiyorlar.
Ekibin hesaplamalarına göre, Gezegen Dokuz'un beklenen özelliklerine uyan bir gezegenin, Dünya'nın sadece beş katı bir kütleye ve Güneş'e olan uzaklığımızın yaklaşık 500 katı bir uzaklığa sahip olarak hala nispeten küçük olacağını unutmayın.
Plüton'un bu mesafenin sadece 40 katı olduğu düşünüldüğünde, onu görmek neredeyse imkânsız olacaktır; yani şu anda varlığını ortaya çıkarmak için tespit edebildiğimiz cisimlerin simülasyonlarına güvenmemiz gerekiyor.
Araştırmacılar, "Mevcut gözlemlerle yapılan karşılaştırma kadar önemli olan bir diğer husus da, burada sunulan sonuçların, yakın vadede çözüme kavuşturulabilecek, kolayca yanlışlanabilir bir dizi tahmin sunmasıdır" diye yazıyor.
Bu yazı SCIENCEALERT’ de yayınlanmıştır.
0 yorum