Fantastik ve bilinmez varsayımlara dayalı yaklaşımları çöpe atıp, durumu değerlendirirsek; elimizdeki net gerçek verilere bakmamız lazım.Ondan sonra bunlara dayanarak, bunlarla uyumlu varsayımlar üretebiliriz.
Mesela, evrenin kabak çiçeği gibi açılıp- kapanması efsanesinin bilimsel bir temeli yoktur. Zaten öyle olsa bile, her yeni evren bir öncekinden tamamen farklı olacağı için, birbirini takip eden evrenler sırası da olmaz. Her evren niteliği ve içeriği ile yep yeni bir evrendir. Bir önceki evrenle temel yapıtaşları haricinden ortak hiç bir yanı yoktur. Bu yüzden öbürünün devamı değildir.
Tavuk buğdayı yer, yumurta yapar, kalanı dışkı olarak atar. Yumurtadan civciv çıkar, buğdayı yer, dışkı olarak atar. Bu dışkı-gübrelerin zenginleştirdiği topraktan buğday çıkar. Tavuklar bunları yer, yumurta yapar, civciv olur... Bu döngüdür.
Ama yetişen ve yenen her buğdayın ve tavuk olan her civcivin, bir öncek ile aynı olduğunu iddia eden döngü ise saçmalıktır.
Bu "güneşimizin, ondan önce aynı yerde bulunan ve patlayarak içeriğini saçan daha önceki yıldızın devamıdır" demek gibi bir şey. Evet, o yıldızdan saçılanlarla gezegenler ve güneşimiz oluştu. Bu doğru. Ama aynı maddeleri kullanıyorlar diye, o yıldızın devamı mı sayacağız?
Ya da aldığınız besinlerdeki moleküller ve atomlar, milyarlarca yıldır varlar. Ve başka canlıların yapılarında da bulundular... Bu yüzden onların devamı mı olacak, yeni canlılar? Gibi, gibi...
Elimizde ne var?
1) Evren genişliyor...
2) Evrenin madde ve enerji olarak bir içeriği vardır.
3) Evrenin işleyişinden yol çıkarak tanımlanmış bir çok kanunumuz (yani hangi koşullarda, hangi durumlar yaşanırsa, sonucun ne olacağını kesin bir dille açıklayan bildirimler) var.
4) Zaman yek yönlü...
5) Entropi tek yönlü...
6) Matematikte zaman ters işaretli olabiliyor.
7) Bu durumda bile entropinin yönü değişmiyor.
8) Zaman ile Zaman Algısı - Süre aynı şeyler değil.
9) Zaman algısı-Süre, üç boyutlu kütleleşmiş nesneler için geçerli
10) Zaman algısı olmayan nesneler, mesela foton, için "Süre" kavramı yoktur. Sadece bir zaman" AN"ı vardır.
Şimdi bu çerçevede bunlara dayanarak ve bunlarla uyumlu bir varsayım üretebiliriz.
1) Evrenin bir enerji yoğunluğu vardır. Arka plan ışıması, olan bu yoğunluk evrende ortalama 3-4 Kelvin derecesi düzeyinde ısı varlığını işaret eder.
2) Isının olduğu her ortamda basınç vardır.
3) Basınç içeren ortamlar, kendilerini saran ortamın basıncına göre peki verirler. Eğer dış ortam basıncı daha düşük ise bu ortamda genişlerler.
4) İç ortam basıncı ile dış ortam basıncı dengelenene kadar genişleme sürer.
5) Dengelenme noktasında, eğer kapalı ortam ise genişleme, sistem stabil-sabit kalır.
Eğer açık sistem ise, diğer ortam içinde dağılır, eriyip nüfuz eder.
Buradan evrenin genişlemesinin tek yönlü olacağını ve açık ya da kapalı olmasına göre iki sonuçtan birinin gerçekleşeceğini çıkartıyoruz.
6) Genişleyen ortamlarda genişleme esnasında genişleme yönünde harcanan kuvvetin bir kısmı tepki olarak genişleyen ortama yayılır. Bu yayılma genelde dalgasaldır. Ancak kuvvetin aktarımı için bir "ortam" gereklidir.
Varsayım olarak;
7) Eğer yoğunlaşarak maddeleri oluşturan enerji, bu şekilde bir ortam oluşturuyor ise, direk kendisi de bir ortam oluşturuyor olabilir. Eğer öyle ise, evrenin ortalama enerji yoğunluğu en uygun adaydır.
(Bu varsayımdan türetilmiş olarak)
8) Her genişleme aşamasında, mevcut ortam ile yeni genişlenilen-işgal edilen alan arasındaki basınç farkılılıklarından dolayı, evren içine bir miktar enerji dalgalarla yollanıyor olmalı.
9) Bu durumda evrenin dışından içeriye doğru, tek yönlü, bir enerji hareketi vardır.
Çünkü dalgaları oluşturan doku çok hareket etmez, onların taşıdığı enerji aktarılır sadece, aynı kural burada da geçerli olmalı.
10) Eğer hareket var ise artık buna bağımlı olarak bir tanım daha olabilir. Bu da "Zaman"dır.
11) Zaman ;aktarılan enerjinin bir dalga tepesinden bir sonraki dalga tepesine kadar ulaşmasından doğar. Enerjinin bu hareketi tamamlaması-döngüye baştan başlaması- bize en küçük zaman birimimiz olan-Planck zamanını verir. Işığın tam bir döngü hareket esnasında aldığı mesafe de (iki dalga tepesi arası) en küçük uzunluk birimimizdir. Planck Mesafesi...
12) Bu durumda, bu dalgalarla aynı hızda hareket eden nesneler için sadece "bir an" olacaktır. Ama Süre; Zaman Algısı olmayacaktır.
13) "Süre, zaman algısı" oluşması için, bu dalgaların kaç tanesini aştığımızı saymamız yeterlidir.
Mesela "10 üzeri 40 civarı dalga" geçtiğinde, nesne için "1 saniye süre" tanımlanmış olacaktır.
14) Görecelilik ise, bu dalgaların çeşitli (enerji yoğunluğundaki) ortamlardaki geçiş hızının, geçen dalga sayısının, birbirine göre farklı olmasından başka bir şey değildir.
15) Evrenin genişlemesinden doğması ve içe doğru yönelmesinden dolayı "tek yönlüdür".
16) Eğer bu dalgaların hızını (ışık hızını) geçme yolunu bulursanız ve eskiden sizi geçmiş dalgalara ulaşabilirseniz; matematiksel olarak "zamanda geriye gitmiş", çünkü "o geçmiş an"daki dalgayı yakalamış olursunuz. Ama fiziksel olarak mekan tamamen değişmiştir ve entropide etkilenmemiştir.
Buradan zaman'ın sadece tek yönlü olduğunu ve "zaman algısını, süreyi", entropi ile uyumlu olarak geriye sarma imkanımızın olmadığı da anlaşılıyor.
Sorunuza gelince, bu bakış altında, (olmayacak ama) olurda evren küçülürse: Küçülme esnasındaki kıyılardaki basınç farklılıklarından kaynaklanan dalgalar gene aynı şekilde etki edecek.
"Zaman" gene içeri doğru, tek yönlü ilerleyecek. "Zaman" ile "Zaman Algısı-Süre" gene aynı şekilde olacak, yönü değişmeyecek.
Entropinin de yönü değişmeyecek.
Sonuçta, "zaman da geriye sarma" gibi bir şey olmayacak.
Bu yaklaşımımın en açık ve net anlatımlarından biridir.
Eğer başka birilerinin de zaman, zaman algısı-süre ve evrenin genişlemesi hakkında fikirleri var ise, bunu mümkün olduğunca az varsayıma dayandırıp, mevcut gözlem ve verilerle bağdaştıracak şekilde ortaya koyması lazım. (Son günlerde "bence"leyip, "bilme" yerine "bilinmeze inancı" öne alan varsayımlar arttığı için, onlara yöneliktir bu yazdığım.)
Elbette herkes fikir yürütecek. Ama yürütülen fikirlerin, elle tutulabilir verilerle de uyuşması lazım. Yoksa burada birbirimize halk efsaneleri anlatıp, bilimsellikten uzak 'bence'lerden başka bir şey üretemeyiz.
Hiç birimizde bir şey kazanamaz. Anlayamaz. Kavrayamaz. Benzer fikirde olanlar birbirini "artı"lar sadece.