Yaşayan organizmaların karakteristik özelliklerinden biri de uyaranlara cevap vermektir. Responsiveness dediğimiz bu durum iç kaynaklı veya dış kaynaklı elektrik sinyali, hormon ve salgı bezlerindeki değişiklikleri algılayıp cevap verebilme yetisidir. Responsiveness, aşık olma durumunda da aşkın kaynağından ayrılıp acı çekme durumunda da insan bedeninin uyarılara endokrin sistem, sinir sistemi ve hatta sindirim sisteminin etkiye tepki vermesi olarak görülmekte.
Ayrılık sonrası vücuttaki istemli ve istemsiz tepkilerin kontrolü, hafıza ve öğrenme gibi fonksiyonların yerine getirilmesini üstlenen sinir sistemimiz beyinde bulunan 100 milyar sinir hücresi arasından sevgi beslenen kişiyle ilgili sinaps kuran nöronlar efektör uzantılarla kaslar, organlar ve hormon salgılanan vücut yerlerine elektrik sinyali gönderir. Bu ileti protein sentezinden, hormon salgısına kadar vücudu etkiler. Beynin beslenmesine baktığımızda ise oksijen ve glikoza duyarlı olduğunu görmekteyiz. Ayrılık sonrası insan ya fazla beslenerek ya da yemeden içmeden kesilerek beyni direk etkilemekte. Bu süreçte çektiği yoksunluğu dindirmek, eskiden salgıladığı dopamini tekrar salgılatmak isteyen organizma kafein, nikotin gibi maddelere de yönelebilir. Bu yağda eriyen maddeler, beynin kan beyin bariyerinden kolayca geçebildiği için beyindeki bu ağ-yapı da etkilenmektedir.
Etkin bir biçimde tepki vermemizi sağlayan MSS’nin diğer yapıları da bu süreci atlatmada önemli. Beyin kabuğunun ön lobu (frontal lob) bedenmizin motor kontrolünü sağlar. Bunun yanında planlama, karar verme ve düşünce ile birleştirerek tercihler yapar. Bu bölgenin hemen arkasındaki bölge tehlikelerden korunmamızı sağlar. Ayrılık sonrası otomatik olarak bu bölge organizmayı korumak için savaş açar. Ön tegmentel alan ise dopamin üreten hücrelerin en yoğun olduğu alandır. Haz veren deneyimler sırasında ödül ve motivasyonu uyarır. Sevilene karşı duyulan düşkünlük burada ödül için gerekli enerjiyi sağlar. Bu sırada talamus periferden gelen duyusal bilgiyi alıp bunu serebral kortekse iletmekle meşguldür. Sevgiliyle beraber mutluluk ve tatmin duygularını öğrenen limbik sistem de ayrılık sonrası tekrar geri isteme durumunu hafızada canlandırır. Belirli bir zamanda bağımlılık duyulan partneri karşı vücut sadece cinsel doyum olarak algılamamaktadır. Sadece gözgöze gelmek gibi sıradan bir durum bile beyinde aşk molekülü olarak bilinen fenilatalemin artışının tetiklenmesi için yeterlidir. Bu doğal kimyasalın artışı ile aşık olunca iştah kaybı, uykusuzluk, kalp atışlarının hızlanması gibi tepkiler gerçekleşir.
Aşk konusundaki çalışmalarıyla bilinen Helen Fisher, sevgililerin birlikteyken duydukları heyecanla, birbirlerinden ayrıyken yaşadıkları stresi ilaç bağımlılarının davranışlarına benzetiyor.
Katil Dahmer ve Geçmişter Günümüze Ayrılık:
Ayrılık sonrası gerçekten de bir bağımlının yapabilecekleri akılalmaz boyutlara ulaşabiliyor. Babası kimyager olan Amerikalı seri katil Dahmer kurbanlarının gitmesini istemediği için öldürdüğünü söylemişti. Onları her istediğini yapan zombilere çevirmeye çalıştıktan sonra başarısız olduğunda sadece öldürmekle kalmayıp asitte erittiği parçalardan evinde bir anı müzesi oluşturdu. Bunu neden yapıyordu? Bu cansız dokular ona sevdiklerini mi hatırlatıyordu yoksa onlarla beraberken hissettiklerini mi? Bu yaptıkları onun merkezi sinir sisteminin bencilce kendi tatmin duygusunu sağlamaya çalışma dürtüsünün bir sonucuydu.
Ölü bedenlere eski görünümlerini kazandırmaya çalışarak duygusal basamaklarda içeride bir yerde eski duygularını canlandırmaya çalışma duygusu çok eski zamanlarda Antik Mısır’da mumyalama ile, Mısır Piramitleri’nin inşasından 5000 yıl öncesi kadar Eriha Kulesi’nde bulunan kemiklerde de kafataslarını sıvı ile süslemele ve gözlerin yerine deniz kabukları koyarak kendini göstermekteydi. İnsanlık tarihi boyunca ayrılık ile kaybettikleri kişilere karşı duyulan bağımlılık hissini daima diri tutmaya çalıştı. Çünkü bu organizmanın bir tür bağımlı oldukları duyguları kayıp etme yoksunluğunun bir sonucuydu.
Modern hayatta nüfusun çoğalmasıyla beraber seçeneklerin çokluğu bu hormonsal düzenimizi de basitleştirdi ve hasta ruhların sayısını artırdı.Yeni yaşayış biçimimiz savaşı ve sahip olma dürtüsüne karşı koyamayan kişilerin yaptıklarını şiddetlendirdi.
Ancak normal bir birey bu süreci aşama aşama atlatıyor. Başta inkar, sonra yoksunluk ve kabullenme. Ayrılık sonrası beyin kortekslerinin cevabına bilinç düzeyinde sağlıklı yanıt verebilen kişiler süreci sağlıklı bir şekilde atlatıyor.
Sonuç olarak unutmamalıyız ki uyaranlara cevap vermek organizmanın olması gereken tepkisi, tepkisiz kalmak ve umursamamak ancak hasta bir bedenin yapacağı şeydir. Kişi frontal korteksinin bilinç düzeyinde kendisine taşıdığı uyarıları doğru kontrol edebildiği sürece sağlıklı birey olabiliyor.
Kaynakça:
- antalyapsikiyatri.com
- Druyann A. Kozmos, Dünya'da Akıllı Yaşam
Kapak Görseli:
- www.bing.com İmage Creator From Designer
0 yorum