Fakat burada bile yaşam var. Endolit adı verilen mikroorganizmalar kayalardaki gözeneklerin içine yerleşip buradaki nemden yararlanarak yaşama tutunuyor. Uzmanlar, endolitlerin, artıklarından beslenen diğer organizmalara da bu şekilde yaşam olanağı sunduğunu belirtiyor.
Mikroorganizmalar dört milyar yıldır varlığını sürdürüyor. En aşırı koşullara bile uyum sağlayacak kadar uzun bir zaman yani. Peki dünyada hiçbir canlı yaşamın olmadığı ortamlar var mı?
122 derecede yaşam
Bu sorunun yanıtını ararken bakılacak ilk yer aşırı sıcak ortamlar olabilir.Hipertermofil adı verilen organizmalar sıcağa dayanıklılığıyla biliniyor. Bu organizmalar aktif yanardağların bulunduğu bölgelerdeki denizlerin derinliklerinde, sıcak su sızıntılarının olduğu hidrotermal baca ağızlarında yaşıyor ve 122 santigrat derece ısıya dayanabiliyorlar.
Araştırmacılar 150 dereceyi teorik üst sınır olarak görüyor. Bu sıcaklıkta artık proteinler parçalanıyor, yaşamın devamını sağlayan kimyasal tepkimeler olanaksız hale geliyor. Yani mikroorganizmalar hidrotermal baca ağızlarının kenarlarında yaşayabiliyor ama sıcaklığın 464 dereceye ulaştığı bacaların içinde yaşamaları olanaksız. Aynı şey karadaki yanardağlar açısından da geçerli. Uzmanlar, yaşamın sürdürülmesi bakımından sıcaklığın en belirleyici parametre olduğuna inanıyor.
3 km derinlikte yaşam
Yüksek basınç bu bakımdan daha az sorun teşkil ediyor gibi görünüyor. Yani yerin ne kadar altına kadar yaşamın inebileceği sorunu, basınçtan ziyade ısıyla ilgili bir sorun. Dünyanın merkezinin 6000 derece olduğu düşünülüyor. Bu sıcaklıkta yaşamın olması mümkün değil.
Fakat basınç olarak hangi derinliğe kadar yaşamın devam edebileceği henüz bilinmiyor. Güney Afrikada bir altın madeninde yerin 3,2 kilometre derinliklerindeDesulforudis audaxviator adı verilen bir mikroorganizmanın yaşadığı tespit edildi. Yeryüzüyle teması muhtemelen milyonlarca yıl önce kesilmiş olan bu canlılar, radyoaktif çürüme yoluyla kayalardan besinlerini emerek yaşamını sürdürüyor.
-20 derecede yaşam
Sıcaklık bakımından diğer aşırı uçta, yani buzlu ortamlarda da bazı canlıların yaşadığı biliniyor. Psychrobacteradı verilen bakteriler Sibiryada donmuş topraklarda ve Antarktikadaki buzul çamurlarında -10 dereceye kadar soğukta yaşayabiliyor. Kısa bir süre önce de Antarktikadaki buzulların altındaki bir gölde canlı hücrelere rastlandı.
Yine aynı bölgede -20 derecede aşırı tuz içeren bir gölde de yaşam izleri görüldü. Yaşamını sürdürebilmek için bu mikroorganizmalar özel protein yapıları ve hücrelerinde donmayı önleyen moleküller geliştirerek bu ortamlara adapte olmuşlar. Uzmanlar, yeryüzünde yaşam ilk ortaya çıktığından beri dünya birçok kez buzul döneme girdiği için bu ortamlarda yaşamla karşılaşmayı sürpriz olarak görmüyor.
Radyasyonlu ortamda yaşam
Radyasyonlu ortamlarda da canlılara rastlamak mümkün. Örneğin Çernobildeki nükleer santralin patlaması sonucu yayılan radyoaktif sızıntı ortamında ve radyoaktif atıkların bulunduğu konteynerlerde bile mikroorganizmalara rastlanıyor.Deinococcus radiodurans adı verilen bu canlılar 15000 gray radyasyona dayanabiliyor. 5 gray radyasyon insanda ölümle sonuçlanıyor.
Bizim ölümcül kimyasal maddeler içeren ortamlar olarak gördüğümüz koşullar bazı canlılar için ideal yaşam alanları olabiliyor. Bazı organizmalar arsenik, cıva gibi ağır metallere bağlı yaşarken bazıları da siyanürü tercih ediyor. Rusyanın Kamçatka bölgesindeki kaplıcalarda bazı mikroorganizmaların insan için zehirli olan kükürt ve karbon monoksite bağlı yaşadığı görüldü.
İstisnalar var mı?
Ancak bazı istisnalar da olabilir. Antarktikadaki Don Juan Gölü dünyanın en tuzlu ortamı. Tuz oranı yüzde 40ları buluyor. Araştırmacılar burada buldukları mikrobik yaşam belirtilerinin gölde mi oluştuğunu yoksa başka yerlerden rüzgârla mı taşındığından emin değil. Yani burada aktif yaşamın varlığı henüz kanıtlanmış değil.
Şimdilik canlı yaşamın kesinlikle olmadığı bilinen ortamlar, aşırı sıcak ve steril laboratuvar ortamları. Umulmadık ortamlarda yeni organizmalar keşfedilmeye, canlı yaşamın görüldüğü sınırlar genişlemeye devam ediyor. Bu sınırların nerede sona ereceği henüz bilinmiyor.
Buradan şu sonuca varmak mümkün: Canlı organizmalar her ortama uyum sağlayabiliyor.
0 yorum