0

İlk önce daha rahat anladığımı yorumladım. Bu sorunuz daha karmaşık. :-) Şimdi Einstein kullandığı denklemler sanırım Lorentz denklemlerinden türetilme... Açıkçası fiziği rakam ve denklemlerle değil, konularında yazanların kitaplarıyla ele alabildiğim için formüller ve denklemler konsunda çok zayıfım. Yani kavrayış ve hayal gücüyle anlamaya çalışıyorum. Bu da beni eksik ve hatalı yapıyor. Ama elimdeki de bu... :-)) (İşin kolayına kaçıyorum kısaca çünkü bilimci değil, okuyucuyum sadece : -) ..... Şimdi bugün yazdığım bir kaç başka (sizinkinden önceki) yorumlarıma da bakmanızı rica edeceğim.... Hız artması demek ivmelendirmek yani sürekli enerji pompalamak demek oluyor. Bildiğimiz ilk şey kapalı sistemlerde enerjinin korunumu. Kaybolmaz. Örneğin uzayda bir taşı saatte 100 kilometre hızla ivmelendirip fırlatsanız, taş bu verdiğiniz enerjiyi potansiyel halinde, bir yere çarpana kadar taşır. Çarpmaz ise sonsuza kadar gider. Yani madde ( ve dalgalar) evrenin depolanmış enerji taşıyıcılarıdır. Bu şekilde bir yerden başka bir yere enerjiyi sıfır kayıpla (teorik olarak) yollayabilirsiniz. Sürekli ivmelendirdiğimizde de aynı şeyler oluyor. Ufak bir farkla...Gene madde -obje enerji yükleniyor. Gene bir doğrultuda hareket ediyor. Ama bu sefer hızı artsın diye ivmelendirirken yüklediğimiz enerji miktarı sürekli artıyor. Taa ki sabit ivmeye kavuşana kadar. Sonuçta hız artıkça verilen (kinetik) enerji artıyor ve bu da, cisimin taşıdığı potansiyel enerji miktarını oluşturuyor. Cisim bir yere bunu aktarırsa (çarparsa, sürtünürse filan) bu potansiyel enerjiyi kinetik enerji olarak aktarıyor. (Bir sonraki sorunuza önce cevap verdim. Orada evrenin genişlemesiyle alakalı dalgalardan söz ettim. Eğer okumadıysanız onu bir okuyun. Aynı şeyleri yazmayayım.) Her cisim etrafına bir kütle çekim kuvveti uygular. Yani uzay+zaman'ı bir miktar büker. Bana göre bu evrensel genişleme dalgaları (EGD) 'nın cisimle temasının yaptığı yansımalar ,ekolardır. Yani bir cisim uzay boşluğpunda iken

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

İlk önce daha rahat anladığımı yorumladım. Bu sorunuz daha karmaşık. :-) Şimdi Einstein kullandığı denklemler sanırım Lorentz denklemlerinden türetilme... Açıkçası fiziği rakam ve denklemlerle değil, konularında yazanların kitaplarıyla ele alabildiğim için formüller ve denklemler konsunda çok zayıfım. Yani kavrayış ve hayal gücüyle anlamaya çalışıyorum. Bu da beni eksik ve hatalı yapıyor. Ama elimdeki de bu... :-)) (İşin kolayına kaçıyorum kısaca çünkü bilimci değil, okuyucuyum sadece : -) ..... Şimdi bugün yazdığım bir kaç başka (sizinkinden önceki) yorumlarıma da bakmanızı rica edeceğim.... Hız artması demek ivmelendirmek yani sürekli enerji pompalamak demek oluyor. Bildiğimiz ilk şey kapalı sistemlerde enerjinin korunumu. Kaybolmaz. Örneğin uzayda bir taşı saatte 100 kilometre hızla ivmelendirip fırlatsanız, taş bu verdiğiniz enerjiyi potansiyel halinde, bir yere çarpana kadar taşır. Çarpmaz ise sonsuza kadar gider. Yani madde ( ve dalgalar) evrenin depolanmış enerji taşıyıcılarıdır. Bu şekilde bir yerden başka bir yere enerjiyi sıfır kayıpla (teorik olarak) yollayabilirsiniz. Sürekli ivmelendirdiğimizde de aynı şeyler oluyor. Ufak bir farkla...Gene madde -obje enerji yükleniyor. Gene bir doğrultuda hareket ediyor. Ama bu sefer hızı artsın diye ivmelendirirken yüklediğimiz enerji miktarı sürekli artıyor. Taa ki sabit ivmeye kavuşana kadar. Sonuçta hız artıkça verilen (kinetik) enerji artıyor ve bu da, cisimin taşıdığı potansiyel enerji miktarını oluşturuyor. Cisim bir yere bunu aktarırsa (çarparsa, sürtünürse filan) bu potansiyel enerjiyi kinetik enerji olarak aktarıyor.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

(Bir sonraki sorunuza önce cevap verdim. Orada evrenin genişlemesiyle alakalı dalgalardan söz ettim. Eğer okumadıysanız onu bir okuyun. Aynı şeyleri yazmayayım.) Her cisim etrafına bir kütle çekim kuvveti uygular. Yani uzay+zaman'ı bir miktar büker. Bana göre bu evrensel genişleme dalgaları (EGD) 'nın cisimle temasının yaptığı yansımalar ,ekolardır. Yani bir cisim, uzay boşluğunda iken bu EGD dalgalarına temas edince, bir dalga kaynağına dönüşür. Dalgasal alan yayar. Bu dalgaların frekansı içerdiği enerji miktarı, yoğunluğu ile değişir. Eğer yoğunluk fazla ise, yansıtılan dalgaların yayıldığı alan ve yayılım derinliği daha geniş olur. Bu ona uzaydaki kütlesini verir. Ama cismi hareket ettirdiğimizde, yeni bir değişken daha işe girer. Bu sefer dalgalar hareket eden cisimle beraber ve onun hızına göre yansır. Yani Doppler'in dalgalar için yaptığı ve bulduğu sonuçlar ortaya çıkar. (Aşağıda en son vereceğim linkte bu konuda daha ayrıntılı bir çalışma yazım var. Ancak şu an onu geliştirecek detayları topluyorum. Ne zaman güncellerim bilmiyorum. O haliyle de anlatmak istediğimi görebilirsiniz. O çalışmada duran ve hareket eden cisimler ve dalgalarla ilgili üniversitlerin fizik sayfalarından alınmış, simülasyon programları linkleri var. Onlara bakabilrsiniz. ) Yani cisim hızlandıkça dalgalar önünde sıkışmaya başlar. Bu dalgaların kökeni EGD olduğu için ve EGD, C hızında olduğu için, cisimlerin yaydığı kütle çekim dalgalarıda "C" hızında olmaktadır. Bu şekilde, önünde sıkışan kendi kütle çekim dalgaları artıkça, normal uzaya göre kütlesi de artmaktadır. Işık hızına gelince ise bir kendi kendini besleme olayı var. Siz enerji verdikçe hızlanması için bu (kütle dalgasına) duvara enerji veriyorsunuz. Gemi sabitleniyor. Ama cisimlerin ışık hızına erişemeyecek olamalarınnı ana nedeni, 3 boyuta birden titreşiyor olmalarıdır. 3 boyuta birden ışık hızında hareket edecek kadar enerji verirseniz, bütünlüğünü kaybetmeden ışık hızında gezinebilir ancak. Zaten bir boyut üzerinde ışık hızındayız. Diğerlerine eklenecek artık. Ama bu kadar enerjiyi nereden bulurlar bilmiyorum... :-)

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0