0
0

Dalga olarak kastettiğim yapı, uzay-zaman dokusundaki deformasyon. Bir bakıma kütle çekim dalgaları ile tamamen aynı. Tek farkı bu dalgaların üstünde, dalganın "yayılma doğrultusuna dik" iki titreşim daha yapan bir enerji alanı var. Kütleçekim dalgalaları bile daha yeni ölçülebildi. Yani bu dalgaları tespit etmekte zor olacak demektir. Belki bir gün uygun bir deney yolu ile ... Ama bu dalganın taşıdığı fotonu, birbirine dik iki titreşimi (elektrik ve manyetik alanlar) olarak tespit edebiliyoruz. Aslında bu durum evrensel olduğu için, tüm enerji alanları için aynı... Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu dalgaların doğal hızının "C" sabitine bağımlı oluşu. (Bir bakıma ses dalgalarının hızının içinde bulundukları ortama bağımlı olması gibi.. Dalga, dalgadır mantığı ile bakınca...) ... Burada sizin sorunuzdaki çılgın nokta geliyor. Zaman algısını-süreyi tayin ederken, aslında ışık hızını "C sabitini" kullanıyoruz. Evrensel anlamda tek bir Zaman birimi var her ortamda geçerli olan. Planck Zaman'ı... 1 Planck Zamanı'nı ise, ışığın 1 Planck mesafesini katetme süresi belirliyor. 1 Planck Mesafesini ise bir kuantanın - enerji biriminin var olabileceği- titreşim yapabileceği- en küçük aralık olarak tanımlıyoruz. Hepsini birden değerlendirirsek, Zaman- süre anlayışımız, ışık hızına göreli olan hızımıza bağımlı olmaktadır. (Karışık geldiğinin farkındayım ama daha basit bir anlatım yolu bulamıyorum.) Zaman'ı-süre olarak bu dalgalardan kaç tane aştığımıza veya bizi geçtiğine göre saptıyoruz. Örneğin saniyede 340 metre hızla giden bir dalganın üzerindeki sörfçü olduğumuzu düşünelim. Dalga üzerinde, sağa-sola hareket edebiliriz ama üzerinde bulunduğumuz dalgadan ayrılamayız. Bu durumda hızımız dalgaya göre sıfırdır. Ama dışarıdan bir gözlemciye göre ise 340m/sn'dir. Hele bir de dalganın hiç tespit edilemediğini düşünün, (kütleçekim dalgaları gibi)... O zaman gözlemci sadece bizim hızımızı ve hareketlerimizi görecektir. Eğer sörfçü sayısını artırırsak mesela 1000 sörfçüyü aynı dalga sırası üzerinde gibi... Bu dalga sırasının, sörfçüler de önüne çıkan engellerde veya ortamlarda verdiği tepkiye göre uyum sağlayacaktır. Bu durumda uzaktan gözlemleyen gözlemci, sörfçülerin dalgasal olarak hareket ettiğine hüküm verecektir... İşte bu nokta da konuya başka bir etken daha yerleştirelim. Dalganın yayılma vektörü ile aynı vektörde olmak üzere bir ses kaynağından havaya ses dalgası verildiğini (saniyedeki hızı 340 metre olarak varsayarsak) ...Sörçünün algıladığı ses dalgası sayısı süreyi temsil edeceği için, sörfçü sadece bir tek ses dalgasıyla aynı hızda olacaktır. Arkadan gelen diğer dalgalar sörçülere yetişemeyeceği gibi, öndeki dalgalara da sörçüler yetişemeyecektir. Sonuç olarak, sörfçüler tek bir dalganın (an'ın) içinde kalacaklardır. Yani süre olmadığı için, Zaman algısı da olmayacaktır. Ama dışarıdaki gözlemci, hem sörfçüleri hareket halinde görecektir, hem de gelen ses dalgalarını sayabilecektir. =============== Tabii burada 3 boyutlu düşünebilme yeteneğimizden dolayı bir ikilem ile de karşı karşıyayım. Bunu da bir sonraki yazıda aktarayım.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 5 yıl önce 0
0

Bu konu uzun bir süredir kafamı kurcalıyor zaten. Zaman'ın algılanmasından, özellikle nesnelerin durumuna göre göreceli olmasına... Temel olarak, evrensel Zaman kavramına boyut anlamında bir açıklama getirebiliyorum. (Zaman'ı bir dalga olarak kabul edince, her geçen dalga sırası bir birim oluyor ve miktarı süreyi veriyor.) Ancak ışık hızı gibi özel durumda Zaman'ın duruyor olması işi karmaşıklaştırıyor. Üstelik diğer gözlemciler için durum aynı değil. Bu yüzden aklımda "çılgınca" bir düşünce var. Diğer yandan bu yaklaşım, tüm varsayımım içine rahatça yerleşirken, bu tür eksik kalan konuları da kapatıyor. Ama çılgınca... Ya fiziksel olarak Zaman geçirme-süre kavramnın kaynağı, obje ise? (Algı değil. Bir taş içinde, bir foton içinde, bir canlı içinde aynı kural geçerli olacak şekilde...) Varsayımım da Zaman'ı , büyük patlama kaynaklı enerjinin genişleme hareketinin bir yansıması olarak tanımladım. (Detaylarını çeşitli zamanlarda ve şekillerde paylaştım.) Bu Zaman, bizim temel evrensel Zaman anlayışını doğuruyor. Eğer böyle ise, bu dalgaların aktardığı enerji kütlenin-parçacığın var oluşunu ve bu oluşumun sürekliliğini sağlıyor demektir. Olağan koşullarda Zaman olduğu müddetçe, parçacıklar olacak demektir. Ancak bizim "Süre karşılığı olarak" tanımladığımız "Zaman" olarak tanımladığımız şey, bu karşılanan dalgalar olamaz. (Olsaydı foton'un bu ikilemi olmazdı. Foton (elektromanyetik) dalgaların üzerinde hareketsiz olsa bile, bu (evrensel zaman'ın) dalgalarla yüz yüze gelmek durumunda kalacaktı.) Benzetme olarak, Evrensel Zaman'ı bir hoparlörden çıkan vuruşları taşıyan ses dalgası olarak varsayarsak... Bu ses dalgalarının aktardığı enerji, parçacık varlığının sürekliliğini sağlıyor. Bu parçacıklardan yansıyan dalgalarda, bildiğimiz Zaman-süre anlayışını temsil ediyor. Yani her nesne kendi zaman algısının kaynağı oluyor. Yansıyan dalgaların hızı ile aynı hızda olursa, sürekli tek bir dalga sırası içinde kalacağı için "süre kavramı" bu obje için oluşmuyor. ........ Bu düşünce henüz çok yeni ve olgunlaşmadı... O yüzden eksik ve yanlışları çok. Diğer yandan, Zaman-süre kavramı, evrenin genişlemesinden kaynaklı "yansıyan dalgaların objelerden- enerji alanlarından yansımasına" bağlanınca, O zaman bir foton veya teorik olarak ışık hızına çıkmış bir obje için Zaman kavramının olmayışı da açıklanabiliyor.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 5 yıl önce 0