Havai'de aktif volkanlar var. Dünyanın bir çok yerinde benzerleri var. Erimiş magma, bir çok kimyasal yapıyı parçalayacak düzeyde sıcak.
Zehirli kimyasal ile biyolojik atıklar ve nükleer atıklar, ısı yalıtımlı varillerde (mesela topraktan yapılmış), kurşun ağırlıklarla, varil dış çeper eriyene kadar, kurşunun ağırlığı ile magma da dibe çökecek şekilde buralara atılabilir. (Yani yoğunluk hesabı yapılmalı)
Zehirli ve biyolojik atıkların molekül yapıları yüzeye ulaşana kadar bozulur.
Nükleer atıklarda ise uranyum, plütonyum gibi elementlerin özgül ağırlığı yüksek. Sanırım dibe çökmeye devam ederken, dağılırlar. Bir miktarı yeryüzüne akıntı ile dönebilir ama, yoğunluğu bayağı azalmış olur sanırım. (Sonuçta bu elementlerde yer kabuğundan çıkartılıp, saflaştırılıyor.)
Plastik atıklar, özgül ağırlığından dolayı eriyene kadar yüzer. Bu arada,yanma sonucu atmosfere bir çok zararlı gaz salınır. Bu çözüm onlara uygun değil.
Ayrıca plastikler, günlük yaşamımıza her alanda girmiş durumda. Onlardan vazgeçmek mümkün olmayacak.
Örneğin, plastik poşet yerine kesekağıdı kullansak, kağıt ithalatı yapmamız lazım. Kağıt fabrikaları açılsa, bu sefer ormanlar üzerine yük binecek.
Her sektörde plastik kullanımı yüksek. İnşaat, elektronik, tarım, tıp, tekstil, ambalaj, ulaştırma, vs.vs.
Yerine geçebilecek alternatifi yok. Benzer esnekliğe ve verimliliğe sahip muadil bir başka üründe yok. Hammadde olarak üretim ve mamul ürün maliyet avantajı da çok yüksek.
Yani, "insanlık yok olur ama plastikten vazgeçmez".
Diğer yandan plastik atık kirliliğinin boyutu da çok yüksek.
Gelişmiş ülkeler kirli sanayi ve teknolojilerini 3ncü dünya ülkelerine transfer ederken, bu sanayilerin çevre kirliliği oluşturan sebeplerini de yolladılar.
Şimdi kendi bölgelerini temiz tutan, var olan kirliliği temizleyen teknolojileri kullanıp, geliştirirken, ihtiyaç duydukları (bu kirletici teknolojilerin) mamul ürünlerini de, 3ncü dünya ülkelerinden alıyorlar.
(Günümüzde artık en çok kirlilik, atık gelişmekte olan ülkelerden çıkıyor.
Buna karşılık, bu teknolojilerin ve plastik hammadde, makine, teknolojileri satıcıları ise hala gelişmiş ülkelerin şirketleri...)
O yüzden endüstrileşme ötesine geçmiş toplumların çözüm önerileri, kendi koşullarına uygun. Dünya çapında uygulanabilir değil.
Dayattıkları konular ise, onlara yeni ekonomik fırsatlar açacak alanlarda oluyor sadece. Verimlilik, inovasyon, sürdürülebilirlik konularına bu yüzden bu kadar kafa yoruyorlar. Daha az kaynakla ( ve bağımlılıkla) aynı sosyal refahı korumaya çalışıyorlar.
Plastiğin vazgeçilemez olduğunu ve dünyanın plastik atığı ile baş edemeyecek kadar kirlendiğini kabul ederek, çözüm aranmalı.
Deniz diplerinden- yüzeyine, dağlardan, yol kenarlarına, kentsel atık alanlarından, bir çok canlının bünyesinde plastik var. Her yerde ve her boyda...
O yüzden, "geri dönüştürmekte" yeterli çözüm değil. Ne kadarını toplayıp geri dönüştürebilirsiniz? Üstelik hammadde üreticisi dev şirketlerin karteli karşınızda olacak. (Petrokimya endüstrisi devleri)
Plastik atık üretmeme veya daha az atık üretmeleri için toplumları eğitmeye kalksanız, ne kadarını eğitebileceksiniz? Ne kadarı bilinçli hareket edecek?
Gelişmiş ülkeler bile uzun bir süreç sonucunda bu aşamaya geldiler. Yine de hala atık plastik üretiyorlar. Mesela Türkiye İngiltere'nin bir numaralı atık plastik ithalatçısı. Çin gelişmiş ülkelerin atık plastiğini bu yıl almayacağını açıkladı. Kendisinde yeterince atık üretimi varmış.
Bu plastiği nereye depolayacaklarını şaşırdı gelişmiş ülkeler. Artık Afrika ülkelerine, birazını da Güneydoğu Asya ülkelerine, karbon salınımı satışı destekleriyle yollarlar ...
Çözüm inovatif olmalı. Plastik atık mümkün olduğunca en az veya basit işlemden geçirilmeli. Dönüşümün maliyeti düşük ve işgücü herkesçe, taklit edilip uygulanabilir olmalı.
Elde edilen sonuç, toplumlarca benimsenip, sürekli kullanılabilir ve geliştirilebilir olmalı.
Yani insan yaşamını ve sosyal refahını destekleyecek bir sonuç olmalı.
O zaman insanlar, atık plastikleri kurtulmak için değil, yaşamlarını kolaylaştırmak için toplayacaklardır.