0

:-) Bu soruda felsefi bir soru... Sonsuzluğu bizler (insanlar) hep sonu olmayan, bitmeyen olarak ele alıyoruz. Oysa sonsuzluk kavramını anlamamızı sağlamıyor bu. Bence bunun yerine \"sonsuzluk=süreklilik\" kavramı algılanmalı. Mesela; bir maddeyi hızlandırırsanız ve ışık hızına çıkartmak isterseniz, sonsuz enerji gerekir. Kütlesi de sonsuz artar... Ne demek bu? Aynı anda sonsuz enerji veremeyeceğimiz gibi hangi sonsuzluk doğru rakam, bize 10 üzeri 10 daha yakın olan mı, 10 üzeri 10 daha uzak olan mı? O da sonsuz, öbürüde... Oysa sonsuzluluğu süreklilik olarak algılayınca iş değişiyor. O zaman hızlanan maddeye \"sürekli enerji vermek\" ve \"kütlesinin sürekli artması\" olarak ele alabiliyoruz. Böylece bu süreklilik içindeki bir an\'daki durumu da hesaplamamızda mümkün oluyor. İnsan ömrünü uzatmak mantıklı değil. Zaten çok kalabalık insanlık. O zaman uzun yaşayacakları seçmek gerekecek. Bu yapının bir süre sonra da çöküşe gideceği de kesin. Değişim evrenin temel uygulamalarından biri. Diyelim ki biyolojideki gelişmelerle ömrünüzü bir elf ömrüne çıkardınız(aD&D\'deki)... Öncelikle hücre bölünmesinin önüne geçmelisiniz. Yoksa kanser gibi çoğalan hücreler vücut kütlesini arttırır ve dengeyi bozar. Sonra hücre içi yıkımı yok etmelisiniz. Yani hücre\'de hiç bir atık birikmemeli... Oksijenle solunum esnasında çıkan artıklarda, hemen atılmalı. Ayrıca hücre içinde hiç bir gen, zincir molekül bozulmamalı ki (bunun için enerji üretimi de olmamalı, yani bize göre ölü olmalı). Sonra telomer zincirleri hiç kısalmamalı. Zaten hücre bölünmezse bu da durur ama bu sefer solunumla parçalanan molekül atıkları eski hücrede kalır. Sonuçta ölümsüzlük canlı için uygun değildir. Salt telomerlerin uzunluğunu bile koruyabilseniz ciddi bir ömür artışı olur. Diğer yandan rejenerasyon (regeneration) yeteneği hücrelere sağlanabilir ama bu durumda hücrelerin yapılarının daha basite inmesi lazım. İnsan vücudu gibi çoklu sistemleri barındıran bir yapıda, aynı anda ve uyumlu olması gereken sistem çok fazla olduğu için bu şimdilik zor. Ancak ölümsüzlük arıyorsanız en kolayı, beyninizin birebir kopyasını dijitalleştirmeniz. Bunu önce bir çip’e depolarsınız sonra sanal bir dünya da(ki size gerçek görünecektir) binlerce kez yavaşlatılmış bir zaman kavramı ile depolayabilirsiniz. Matrix bu konuda yeterince bakış kazandırıyor. Ama en sonunda tüm düşünce ve duygularınızı (ki duygu kısmı zor çünkü duyguların büyük bir kısmı hormonlarla şekilleniyor) dijital de radyo dalgası gibi size özel bir frekansta fotonlaştırabilirsiniz. Varlığınız fotona dönüştüğü zaman zaten ölümsüz olmuşsunuzdur. Tabii benim bakış açımda bu gereksiz çünkü bu öze dönüş oluyor. Yani ilk başa... Şu an Ruh diye tanımladığımız parçamızın, böyle bir sürecin ürünü olmadığını nereden biliyoruz?

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0