0

Aslında beni çok aşan bir konu ve soru. Ama düşünce çok güzel. Geleceğin temel özelliklerinden olan bilişimin başka nasıl kullanılabilineceğini sorguluyor. Günümüzdeki salt iletişim ve pazarlama yollarının dışında yeni bir araç olarak... Bence, başkalarının ne yaptığı ve nekadar kazandığı önemli değil. Onlar kendi alanlarında öncülerdi ve bunun faydasını görüyorlar. Bu tür organizasyonları yapanlar, ne devlet ne de özel şirketler... Kişiler, sadece kişiler. Bir kısmı sonradan büyüyüp, şirket tüzel kişiliği kazanmış olsa da teemlinde gene kişi girişimciliği var. Ülkemizde bu tür bir organizasyonu, ancak gençler yapabilir. Bizim kuşağın kafası fazla ermez... Ancak gençlerin de ciddi bir sorunu var ; \"iş-sorumluluk\" ciddiyeti. Aşırı kendine güvenle şişirilmiş, içi boş sunumlar çok çıkıyor. Örneğin; benim oğlan 12 yaşından beri bilgisayarla uğraşıyor. (Şimdi 16 yaşında) Şu an şu online vurdulu-kırdılı bir oyun yazıyorlar arkadaşlarıyla... Benimki yazılımı yapıyor, arkadaşı bir Rus o da map hazırlıyor, giydirmeleri filan planlıyor. Ara ara server üzerinden beta denemeleri yapıyorlar. Her ikisi de arkadaşlarını ekip olarak çağırıyor. Ekipler oyunları oynadıktan sonra , oyundaki hata ve eksikleri rapor olarak veriyorlar. Onlarda düzeltiyor. Fakat Türk ekipler, oyunu denerken, oyundaki hataları (mesela bina duvarı tek taraflı olarak geçirgen, biri görürken bina içinden dışındakin, dışarıdaki sadece duvar görüyor) kendi egolarını tatmin ve diğer oyuncuları öldürmek için kullanıyorlar. Sanki yarışıyorlar. Rus ekip ise böyle bir eğilim göstermiyor.Oyun sırasında hataları lehlerine olacak şekilde kullanmıyorlar. Rapolama da ciddi farklılıklar var. Rus ekip raporları daha verimli ve kullanışlı... Bir kaç farklı ülkeden daha yaşıtı kişilerle benzer proje çalışmaları yaptı, yapıyor. Yaptığı bir başka gözlem ise, aynı deneyim ve bilgiye sahip kişilerin oyuna katkıları ve ürettikleri hakkında... Genel kıyaslama yapıldığı zaman, bizimkilerin estetik ve mantık temeli/üretimi zayıf kalıyor. İş disiplinleri daha zayıf, proje başlamadaki ateşin korunması ise neredeyse yok. İşin sonu gelmiyor. Halbuki bilgi düzeyi ve deneyim aynı. Niye böyle? Şu da var. Bizimkilerden yurt dışına çıkmış ve yaşamış olanların üretimleri ise harika oluyor. Yani durum kişilerin bireyselliği ile alakalı değil... Bana göre toplum yapımızdan kaynaklanıyor ama nedendir? Cevabı nedir? bilmiyorum...

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 8 yıl önce 0
0

Şu an bizde nasıl olurda daha çok kazansam şunları satın alsam, şu köşeyi alayımda önce davranayım ilk bende olsunda onlar almasın, bu projeden çok kazanırım kazanırsam evler yatlar alırım diye düşünnen insan çok. Dünyada da çok vardır ama daha farklı davranacak bencil olmayak taraflı davranmayacak, tek görüşe sahip olmayacak her kesime açık insanlar lazım bize. Türkiye de çok yardıma muhtaç aile var. Sokakta yaşayan çocuklar maddi geliri çok kötü olan insanlar var. alibaba.com Türkiye\'de olsaydı demek istemiyorum. Ancak olsaydı ve olsaydı da gerçekten ülkesi için bir şeyler yapan bir insanın veya kuruluşun üzerinde olsaydı her şey nasıl değişirdi sizce? Bilime, teknolojiye, insanlara daha çok yatırım yapılırdı. Yaşam ve eğitim düzeyinde artış olurdu. Gelir düzeyi artardı. İnsanların sorumluluk bilinci artardı. Ülkemize gelen sığınmacılar sokaklarda amaçsızca sefil yaşamak yerine eğitim görürlerdi yaşamlarının farkına varırlardı. Girişimcilere destek olunurdu. Sokak çocuğu diye bir şey kalmazdı. Hayvanlar sahiplendirilirdi onalra özel ve ücretsiz hastaneler kurulurdu. Daha sayılamayacak kadar şey yapılabilirdi. Bunların içni de bilim de var, fizikte, astronomi de, uzayda, keşiflerde her şey var. Bunlar yapılabilir ama neden bir veya bir kaç kişinin tekelinde olsun? Birisi de çıkıp bunu bağımsız yapamaz mı? Babadan oğula geçen bir sistem yerine yüzyılalrca kayırılmadan, dürüstçe ülkeye fayda sağlayan, bir kaç genel müdürün değil! yüzlerce hatta binlerce kişinin kontrolünde olan bir proje yapılabilir. Çok basit kodlar şu an gözünüzün önünde dönüyor. Ama sistemi kim kuracak? Fikir kolay! fikirdeki teknik işleri yapmakta kolay ama fikri uygulamak zor. Belki de CERN projesi gibi herkesin bilinç ve yetki sahibi olduğu (bildiğim kadarıyla) veya daha görünür şeffaf bir işleyiş ile harika işler yönetilemez mi? Yurtdışında örneğin amazonda çok güzel otonom sistemler var. Depolama ve kargolama işlerinde insanlar yerine robotlar çalışıyor. Tamamen otomatik bir sistem. Üretimin ve gönderimin tamamen otonom bir şekilde işlediği bir proje de olur. Sadece yazılımsal bir projede olur. İşte bunların yapılabilirliğine siz ne dersiniz? Kendinizi de katın. Ben yapsaydım böyle yapardım, böyle yapsaydım bunlar olurdu da deyin.

Onur 8 yıl önce 0
0

shibumi_tr dediğin doğru tabi. Bizdeki insanlar ile dışardaki insanlar aynı olmayabilir. Onlarında bize göre aşırı olduğu durumlar elbette vardır. Bu gibi eğitimsel konuları halledebililriz diye düşünüyorum. Her şey halledilebilir ama kendini buna adamış bir düşünce tarzı olması lazım önce. Bir yardım kuruluşu ile kendi kendini yardımlar almadan büyüten ve dünyaya açılan yardım amaçlı kurulmuş bir organizasyon arasında çok fark kolurdu. Zaten şu anki savaşlar, kıtalardaki açlık ve eğitim durumları böyle bir organizasyon olmadığı için yaşanıyor. Bir şeyler hep birilerinin çıkarı kontrolünde. Çok uzağa bakmayın. Komşunuza yada arkadaşınıza dikkat edin herkes şuradaki arsayı alsam, şuna sahip olsam derdinde. Önce ben gideyim, önde olayım da erken kapayım düşüncesinde. Herkesin hayattan farklı bir çıkarı var. Kimse farkında değil ama bu çıkarcı yaşayış tarzı bir dalga gibi büyüye büyüye yayılıyor. Dalgalar büyüdükçe ekomilerde daha büyük sarsıntılar ve dalganın en büyük kısımlarında savaşlar katliamlar yaşanıyor. Bunlar da çok uç kısımlardaki açgözlü insanların cebine para koyuyor. Evinizde yediğiniz bir tabak yemek için harcanın paranın bir kısmı yurtdışından birilerinin cebini dolduruyor görebilirseniz tabi.. Aldığınız bir araba yada arsa yine aynı şekilde. Sahip olduğunuz mülkler, yaptığınız işler, ödediğiniz vergiler. bunların hepsinde yurtdışına giden bir para akışı var. Vergileriniz bile ülkenin yurtdışı borcuna gidiyor. Bunlar saymakla bitmez. Ama her şey aşılabilir çözümü gözümüzün önünde duruyor. Oksijeni alıyoruz ama göremiyoruz misali.

Onur 8 yıl önce 0
0

shibumi_tr dediğin doğru tabi. Bizdeki insanlar ile dışardaki insanlar aynı olmayabilir. Onlarında bize göre aşırı olduğu durumlar elbette vardır. Bu gibi eğitimsel konuları halledebililriz diye düşünüyorum. Her şey halledilebilir ama kendini buna adamış bir düşünce tarzı olması lazım önce. Bir yardım kuruluşu ile kendi kendini yardımlar almadan büyüten ve dünyaya açılan yardım amaçlı kurulmuş bir organizasyon arasında çok fark olurdu. Zaten şu anki savaşlar, kıtalardaki açlık ve eğitim durumları böyle bir organizasyon olmadığı için yaşanıyor. Bir şeyler hep birilerinin çıkarı kontrolünde. Çok uzağa bakmayın. Komşunuza yada arkadaşınıza dikkat edin herkes şuradaki arsayı alsam, şuna sahip olsam derdinde. Önce ben gideyim, önde olayım da erken kapayım düşüncesinde. Herkesin hayattan farklı bir çıkarı var. Kimse farkında değil ama bu çıkarcı yaşayış tarzı bir dalga gibi büyüye büyüye yayılıyor. Dalgalar büyüdükçe ekomilerde daha büyük sarsıntılar ve dalganın en büyük kısımlarında savaşlar katliamlar yaşanıyor. Bunlar da çok uç kısımlardaki açgözlü insanların cebine para koyuyor. Evinizde yediğiniz bir tabak yemek için harcanın paranın bir kısmı yurtdışından birilerinin cebini dolduruyor görebilirseniz tabi.. Aldığınız bir araba yada arsa yine aynı şekilde. Sahip olduğunuz mülkler, yaptığınız işler, ödediğiniz vergiler. bunların hepsinde yurtdışına giden bir para akışı var. Vergileriniz bile ülkenin yurtdışı borcuna gidiyor. Bunlar saymakla bitmez. Ama her şey aşılabilir çözümü gözümüzün önünde duruyor. Oksijeni alıyoruz ama göremiyoruz misali.

Onur 8 yıl önce 0
0

Yapılır kardeşim örnek instagram

ibrahim Argan 8 yıl önce 0
0

@Onur, yaklaşımın üzerine düşünüyorum. Yazılanları da ele almaya çalışıyorum. Eğer bir üretken proje konusu lazım ise, bana göre ülkemizin ve insanlarımızın çok acil öncelikli bazı ihtiyaçları var. İlk ihtiyacımız, var olanla yaşayabilmeyi öğrenmek. Yani sürdürülebilrlik... Bunun sosyal ve ekonomik yansıma sonuçlarını yukarıda, biraz da duygulara etkili şekilde hitap ederek belirtmişsin. Tüketime dayalı bir toplumsal anlayış ve ekonomi modelinin yerine geçecek, onun çözmeye çalıştığı sorunarı çözecek bir model lazım. Sorun: Eğer nüfus artmaz ise, tüketim artmaz. Tüketim artmaz ise, ihtiyaçlar artmaz. İhtiyaçlar artmaz ise satışlar ve gelirler artmz. Gelirler artmaz ise, ekonomi büyümez, ekonomi büyümez ise, yeni gelen kuşaklara iş ve sosyal refah sağlanamaz. Açmazı: Tüketim artışını, teknolojik açıdan ne kadar verimli olursak olalım, destekleyecek bir çevre ve doğal kaynak imkanlarına sahip değiliz. Şu andaki ekonomik politika \"kredi kartı borcunu, başka kartlardan ve kredilerden ödeyen bir adam\" durumunda. Üstelik gerçek borcumuz, günümüzde yaşayanlara değil. Gelecekte yaşayacak olanlara. Çünkü onların kaynaklarını tüketiyoruz. O sayede ekonomi büyüyor... Bu durumda \"üretim\" bile yanlış bir kelime olabilir. Çünkü ne karşılığında, bedelinde üretiyoruz. Örneğin, enerji için kömür kullanmanın ekonomik maliyeti toplumlara %110, hayvancılığın (özellikle büyükbaş) %700, Buğday %400... (Worldwatch Enstitüsü, dünyanın durumu 2015, İş Bankası yayınları, s.79- \"Ekonomik faaliyetlerde gelirin payı olarak doğrudan çevresel hasar\") Bu benim yaş kuşağımın doğru çözümü önerebileceği bir durum değil gibi. Bizlerin yetişme ortamı ve alışkanlıkları, tüketimin teşvik edildiği bir sosyo kültüre ait. (Kaynaklar sınırsız, bilim ve teknoloji her şeyi çözer.) Ancak bizim hatalarımızı iyi analiz edebilr ve gerekçelerimizi anlayabilrseniz, sizler kendi çağınıza ve şartlarına uygun çözümler üretebileceksiniz. Bu amaçla oluşturulan enstitüler\'den, hatta bazı ticari kurumlardan faydalanılabilinir. Size bir toplanma ve paylaşım alanı olarak; https://www.facebook.com/groups/1782447091980101/ (Ne yapabiliriz?) ilk adım olarak öneriyorum.

Burtay Mutlu (shibumi-tr) 8 yıl önce 0