lise fiziğinde öğrendiğimiz kütle çekim formülü m1.m2/rkare.Bunu hepimiz biliyoruz.Kara deliğin oluşmasıda atomun hacminin içe doğru bükülüp yarı çapının 0\'a çok çok yakın bir değer alması sonucu oluşuyor.Yarıçapı sıfıra yakın olduğu için bu denli bir kütle çekime sahip.Fakat burda bir eksiklik var.Karadelikler büyüdükçe kütle çekimi artar diye biliniyor, fakat formüle göre yarı çap artacağından karadeliklerin büyüdükçe kütle çekiminin azalması gerek(Hacmi büyürse yarı çapı büyür)Ama azalmadığı söyleniyor bunun sebebi nedir?Kendi kütlesi içine aldığı kütle şeklinde bir cevap verecekseniz ordada bir mantıksızlık var, bir kara delik 1 ton pamukta yutabilir 1 ton demirde fakat bu hacmini aynı ordanda büyütmez yani bir karadeliğin kütle çekimini kaybetme olanağı varken neden fizik dünyasında bu kabul edilmiyor?
yalnız kütle çekim formülünde ki r yarıçapı ifade etmiyor, iki nokta kütle (m1 ve m2) arasındaki uzaklığı ifade ediyor. doğru anladıysam o yüzden cevap bulamıyorsunuz.
O formüldeki r yarıçap değil, m1 ve m2 kütleli cisimlerin arasındaki mesafedir.
Karadeliğin çapı aslında sıfırdır her zaman. O büyüyen karanlık alan ışığın gelmemesiyle ilgili, karadeliğin çapıyla hiçbir alakası yok. Karadeliğin kütlesi arttıkça daha uzak noktalardaki ışığı tutuyor. Dolayısıyla kütlesi arttıkça karanlık bölge büyüyor. Burada karadeliğin hacmi büyüyor gibi görünse de aslında hiç değişmez. Sadece daha fazla ışık karadelikten kaçamıyor. Karadelik daima sıfır hacimdedir. Güzel soru.
Mehmet ali formülü kavrayamamışsın sanırım o uzaklık kütle merkezlerinden alınır dostum fiziğin en basit prensiplerinden.E kütle merkezi olunca elbetki yarı çapta işin içine girer.Yani bu kadar düşündüğüm birşeyi böyle bişeyle daha formülü bilmeden çürütmeye çalışman sinirimi bozdu açıkçası.
@buneylan aynen fizik hocamla tartıştım biraz karadeliği 3boyutlu bir cisim gibi düşünmek biraz basit oldu teşekkürler cevabın için
![Uzay Çalışmalarının Önemi - Süleyman Fişek [Röportaj]](https://fizikist.com/uploads/img/uzay-calismalarinin-onemi.jpg "Uzay Çalışmalarının Önemi - Süleyman Fişek [Röportaj]")