0

Tanecikli Evren (uzay) teorisi.

Necmi Tüfek 7 yıl önce 93
1

Lütfen şu noktadan itibaren sadece bilim konuşalım. Fiziği iyi bildiğini düşünen gitsin fazla aklını başka yerde dağıtsın. Haklı çıkacağım diye insanları tinsel açıdan yaralayan sözlerin bizi ileri götürmeyeceği ortada. Şurada sürekli ve istikrarlı bilim ve bilimsel düşünce hakkında sohbet eden kaç kişiyiz ? En fazla 4-5. Burtay Bey her zaman, Vide supra ve Veni vidi çok olmasa da katılıyor, Ömer Bey ve ben. Ayrıca bizler burada fizik dışında başka onlarca konu hakkında tartışmış insanlarız. Sadece fizik değil, sosyoloji, felsefi ve diğer bilim hiyerarşileri hakkında konuşmalarımız bile olmuştur burtay bey ve diğer 1-2 kaç kişi ile. Necmi Bey, güneş kütle kaybetmez dediği günden beri herkes neden sorusu yerine emc2 ve güneşten saçılan ısı, ışık ve radyasyon ile direk anti-tez üretiyor. Biri çıkıp " nasıl biraz daha açıklar mısınız ? Kütleyi nasıl tanımlarsınız ? Daha açıklayıcı olur musunuz " demedi. Herkes bilimin kesinliğini ve verdiği güvenirliği kabul ediyor fakat kimse bilimsel tartışmanın gereğini yerine getirmiyor ? Hipotezi at ortaya, sorgulansın, doğru sorulara cevap ver, tatmin edici bulmayan mantıklı bulmadığını söyleyip konuyu kapatsın. Biraz akla yatkın bulan da ya kabul etsin ya da eksiklerini bulup geliştirmeye başlasın. Bunlar dışında laf yapanlarda boş insanlar oluyor zaten. İyi çalışmalar herkese.

Kemal ( Bay Hiçkimse ) 7 yıl önce 0
0

"Füzyon sırasında yüksek miktarda enerji açığa çıkar. Bunun sebebi bir helyum atomunun iki hidrojen atomundan daha az kütleye sahip olmasıdır" Mehmet Ali'nin çevirisini yaptığı Harward üniversitesi linki böyle söylüyormuş. Şimdi Mehmet Ali bunun nasıl olabileceğini bize anlatsın. Bir hidrojen atomu bir proton ve bir elektron. İkisi, iki proton, iki elektron eder. Bir helyum atomu iki proton, iki nötron, iki elektrondan meydana gelir. Yani, toplam dört parçacığa karşılık altı parçacık. Bunun açıklanması gerekiyor. Bu bir... İkincisi; "E=MC2 formülü de bize füzyon tepkimesinin tam olarak ne kadar enerji ortaya çıkarttığını söylüyor" diyor Mehmet Ali. Şimdi yine bana füzyon tepkime denkleminde bu formül nerede kullanılıyormuş onu göstersin. Güneş C kare gibi bir enerjiyi nereden bulup füzyonda kullanıyor? Evren, C kare gibi bir enerjiyi sadece büyük patlama sırasında yaratmıştır. Bunun dışında hiç bir yıldız enerjisi bu güce ulaşamaz. Yani güneşte veya diğer tüm yıldızlarda E=MC2 tepkimesi olamaz. C kare sadece madde-antimadde çarpışmalarında ve laboratuvarlarda enerjisi çok arttırılmış fotonların çarpışmalarında ortaya çıkar ve madde üretir. Güneşte ise bunun tersi olmalı yani kütlenin enerjiye dönüşmesi için madde-antimadde çarpışması olması gerekir. Kütle kaybının başka bir yolu yoktur. Bu da güneş için mümkün değildir. Yine anlatamadığım; Bir helyum atomunun iki hidrojen atomundan daha hafif olduğu terimi kütle açısından değil, bağ enerjisi açısından geçerlidir. Bağ enerjisini kütleye dahil edip toplam rakam halinde kullandıkları için bu sonuca varılır. Yani kütle-enerji dengesi açısından hidrojenin toplam enerjisi helyumunkinden fazla olduğu için fazla enerji açığa çıkar. Yoksa niye çıksın? İşte bunun için demire kadar olan elementlerin füzyonu hep böyle fazla enerji üretir. Ama kütleçekim gücü parçacıklardan kaynaklandığı için hiç değişmez. Yani buradaki kütlesiz enerji ne kadar çok olursa olsun kütleçekim açısından önemli olan parçacıkların kütleleridir. Kütlesiz enerji katkısı çok azdır (C kareye bölünmesi gerekir) ve ortaya çıkan sıcaklık kaybolan enerjinin açığını fazlasıyla kapatır. Şimdi, bu bir türlü anlatamadığım durumun nasıl ortaya çıktığını anlatayım; Güneşin saçtığı enerji "jül" cinsinden hesaplanır. Jül çok küçük bir birimdir ve çok büyük rakamlar ortaya çıkar. İşte bunu daha kolay anlatmak için bu enerjiyi E=MC2 denklemini kullanarak kütle cinsine çevirir ve şöyle derler:"Güneş her saniye 4.6 milyon ton kütleye eşdeğer enerji saçar, kaybeder" Yani söz konusu olan şey kütleye "eşdeğer" olmasıdır. Yoksa bizzat kütle kaybeder demezler. (Tabii ki çeviri yapan kişi fizik biliyorsa...) Yani sonuç olarak güneş kütle kaybetmez, enerji kaybeder. Bu enerjiyi geri besleme sistemi, (kütleçekim) olmasa devamlı olarak üretemez. Böyle, kaynağı olmayan enerji saçılması tüm fizik yasalarına terstir. Evet arkadaşlar... Bu konuda sanırım söylenecek bir şey kalmadı. Anlayan anlamıştır artık. Ama görüyorum ki pek çoğunuz alışık olmadığınız şekilde olayları ele aldığım için pek kolay hazmedemiyorsunuz. Bu da çok normal aslında. Kaliteli bilgi bedava olunca hazmı böyle zor oluyor. Üstüne bir de ücreti ben hakaret ve aşağılamaya maruz kalarak tahsil etmek zorunda kalıyorum. Kimseye kızgın falan değilim. Mehmet Ali'ye bile. Yeter ki azıcık bir faydam olsun. Bir tek kişi bile beni anlamışsa bu bence her şeye değer. Katılan, izleyen herkese teşekkür ederim. Aslında teorinin kayıtlı olarak bir yerde olması için bu sütunu açmıştım, olay güneş tartışmasına kilitlendi. Böyle bir amacım yoktu. Rahatsızlık verdiysem bağışlayın, siz yine kaldığınız yerden devam edin. Hoşçakalın...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Necmi Tüfek, Öncelikle E=mc2 konusunu açıklığa kavuşturalım. Evrendeki her şey, bütün madde büyük patlama sonrasında ortaya çıkan enerjiden meydana gelmiştir. Madde ve enerji aslında aynı şeydir, büyük miktarda enerjiyi çok küçük bir noktacığa sıkıştırdığımızda parçacıklar oluşmaya başlıyor. Bu parcacıkları bir araya getirip sıkıştırdığımızda atomlar meydana geliyor. Yani madde, enerjinin yoğunlaşmış halidir diyebiliriz. E=mc2 ye dönersek; Buradaki m bildiğimiz kütledir. Birimi kg'dır. c enerji değildir ışık hızıdır ve birimi m/sn'dir. E de günlük hayatımızda kullandığımız enerjidir birimi joule'dür. Bu formül maddenin ne kadar enerjiden oluştuğunu gösteren formüldür. Örneğin 1 kg maddenin ne kadar enerjiden meydana geldiğine bakalım. Buradaki "Madde"nin ne olduğu önemli değil. Biz patlıcan diyelim. 1 kg patlıcanı oluşturan atomların ne kadarlık bir enerjiden meydana geldiğini hesaplayalım: E= 1kg (patlıcan) x (299 792 458 m / s)2 E= 89,875,517,873,681,764 Joule Yukarıdaki denklemden anlııyoruz ki 1 kg partlıcan 89,875,517,873,681,764 Joule'lük bir enerjiden meydana gelmiştir. Denklemden anlaşılacağı gibi maddenin ne olduğu önemli değil. 1kg plütonyum da aynı enerjiyi veriyor, 1 kg patates de. Şimdi füzyona gelelim. Yukarıda Ömer'in açıklamasını aynen kopyalıyorum: "hidrojen + hidrojen = döteryum + nötrino döteryum + hidrojen = helyum-3 helyum-3 + helyum-3 = helyum -4 + 2 hidrojen hidrojenin kütlesi 1.00794 helyum kütlesi 4.00260 4 hidrojen 4.03176 eder ama helyum 4.00260 işte asıl enerjinin kaynağı buradaki kütle kaybından necmi hocam bu fark ısı ve ışık olarak saçılıyor... protonu oluşturan kuarkların toplam kütleleri topladığınız proton un kütlesinin % 3 ünü verir geri alan kütleyi ise kuarkların bir arada durmasını sağlayan bağ enerjileridir ve kütlenin geri kalanını bu bağ enerjisi oluşturuyor. Ömer ( Karanlık Profil ) " Verdiğim Harvard linkinde hidrojen derken hidrojenin izotopları olan döterum ve trityumdan bahsediliyor. Tek tek bakıldığında 4 tane hidrojen atomuna denk geliyor. Şimdi yukarıdaki hesaba göre hidrojenin kütlesi 1.00794, helyumun kütlesi ise 4.00260. Dört hidrojen birleşip Helyumu oluşturduğunda kütle 4.00260 oluyor ama aslında 4 hidrojeni toplarsanız 4.03176 olması gerekirdi. Aradaki farka baktığımızda 0,02916 lık bir kütlenin eksildiğini görüyoruz. İşte bu kütle enerji olarak yayılıyor. Bu kütlenin ne kadarlık bir enerjiye denk geldiğini bulmak için E=mc2 denkliğinde m yerine bu değeri yerine koyuyoruz (kilograma çevirerek) ve füzyon sonrasında ne kadarlık bir kütlenin enerjiye dönüştüğünü buluyoruz. Yoruldum artık ben pes ediyorum. Daha da anlaşılmadıysa elimden başka bir şey gelmez maalesef.

Mehmet Ali 7 yıl önce 0
1

Teşekkür ederim Mehmet Ali. İlk defa böyle teferruatlı ve polemik taşımayan bir yazı kaleme almışsınız. Cidden şaşırdığımı itiraf etmeliyim. İşte böyle olmanı istiyoruz. Yorulduk hep birlikte ama farkında olmadan böyle bir konuyu iyice inceleyerek izleyen insanlara muhakeme ve sonuca varma konusunda yardımcı olduk. Yaptığın analizler çok güzel. Konuyu uzatmak için değil ama açıklığa kavuşması için küçük bir açıklama yapmam gerekiyor. Yanlış anlama bu "benim dediğim doğrudur" kavgası değil, asla... Harward doğru bir yayın yapmış. Senin döteryum ve trityum yorumun olayı açıklamaz bence. Asıl füzyon, dört hidrojen atomunun kaynaşması sonucu meydana gelmelidir ama güneşin ısısı ve gücü bu şekilde dört hidrojen atomunu bir araya getirip kaynaştırmaya yetmez. O yüzden döteryum kullanır füzyonda. Ve hidrojenin bağ enerjisi döteryum dan çok güçlüdür. Güneş hidrojenin bu güçlü bağ enerjisini kıramadığı için döteryum kullanır füzyonda. Bu yüzden iki hidrojen atomunun toplam enerjisi helyumdan fazladır demiş Harward. Eğer gerçekten güneş dört hidrojen füzyonu yapabilseydi, dünyada yaşam olmazdı. Yani çok fazla enerji yayılırdı güneşten. Neyse. bunlar ne olursa olsun aslında önemli olan güneşin özgül ağırlığı yani kütle çekim gücüdür. Bunu sağlayan kuarklar ve gerçek kütle taşıyan parçacıklardır. Bağ enerjisi bu kütle çekim gücüne katkı açısından çok azdır. Enerji olarak çok etkilidir ama kütlesiz enerji olduğundan, kütle çekimsel katkısı çok azdır. C kareye bölmek gerekir hesaplamak için. Yani güneşin enerjisini sağlayan bağ enerjisi kütle çekim açısından aynı etkide değildir ve bu yüzden güneşin kütle çekim gücü ve özgül ağırlığı asla değişmez. Parçacıklar kaybolmadığı, aynı kaldığı sürece de değişmeyecektir. Bunu inatlaşmak için değil, okuduğum kitaplardan edindiğim bilgiler ışığında tekrarladım. Sonuçta ülkemizde füzyonu bırak, fisyon teknolojisi bile yok. Hepimiz yabancı bilim yayınlarının yazdıklarını okuyor ve yine kendi bilgilerimizle yorum yapmaya çalışıyoruz. Benim bilgilerim de yanlış olabilir. Tekrar teşekkür ediyorum Mehmet Ali. Ama hiç birimiz pes etmeyeceğiz diye düşünüyorum. Çünkü hayat çatışma ve savaşlardan ibarettir. Pes edersek yaşamın bir anlamı kalmaz. Saygılar, iyi günler...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Aşağıdaki linkte bulunan şema füzyon sürecini açıklıyor. Tabii ki önce hidrojen atomları birleşerek döteryum ve trityumu oluşturuyor. http://fusionforenergy.europa.eu/understandingfusion/whatisfusion/Whatisfusion_2.jpg Daha önce de bu tarz tartışmalarda çokça defa yazıldı çizildi, kuarklar bir proton veya nötronun kütlesinin sadece %1'ini oluşturuyor. Geri kalan kütleyi yani maddenin kütlesiinin %99'unu "güçlü kuvvet" dediğimiz, kuarkları, nötronları ve protonları birbirine bağlayarak bir arada tutan bağ enerjisi oluşturuyor. Bu enerji o kadar kuvvetli bir enerji ki atomun neredeyse bütün kütlesini bu enerji meydana getiriyor. 2 parçacıklı döteryum ile 3 parçacıklı trityum birleşerek 4 parçacıklı helyumu oluşturuyorlar. bu sırada 1 adet nötron boşta kalıyor. 4 parçacıklı Helyum çekirdeğini bir arada tutan bağ kuvveti, 2li ve 3lü hidrojen çekirdeğini bir arada tutan kuvvetten biraz daha az bir kuvvete ihtiyaç duyduğu için küçük bir miktar enerji boşta kalıyor ve bu enerji ışıma olarak saçılıyor. Bu kütle kaybı olarak yansıyor. Bu kütle bildiğimiz kütle, farklı bir şey değil. Reaksiyona giren ve çıkan paracıkları tartıya koyup tartarsak bu farkı görebiliriz. Yani kütleyi azaltan şey kuarklar değil, helyum atmunun hidrojenlerden daha az bağ enerjisine ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor. Benim canımı sıkan nokta, bu konuların aslında her yerde bulunabilecek bilgiler olduğu halde bu kadar tartışılması. Yani Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, bu bilgiler zaten sır değil, bilinmez, keşfedilmemiş şeyler değil. 110 yıl önce ne olduğu açıklığa kavuşmuş zaten. Şu an füzyon reaktörlerinde 100-150 milyon derece sıcaklıklarda, basınçsız füzyon enerjisi elde etmeye çalışıyorlar. Yani bu konuda hipotezlere teorilere gerek yok, açıp internetten güvenilir kaynaklardan bu bilgilere ulaşabiliriz. Neyse, tam olarak olmasa da en azından belli bir oranda anlaşabildiğimize sevindim. Teşekkürler, iyi günler.

Mehmet Ali 7 yıl önce 0
0

Aşağıdaki linkte bulunan şema füzyon sürecini açıklıyor. Tabii ki önce hidrojen atomları birleşerek döteryum ve trityumu oluşturuyor. http://fusionforenergy.europa.eu/understandingfusion/whatisfusion/Whatisfusion_2.jpg Daha önce de bu tarz tartışmalarda çokça defa yazıldı çizildi, kuarklar bir proton veya nötronun kütlesinin sadece %1'ini oluşturuyor. Geri kalan kütleyi yani maddenin kütlesiinin %99'unu "güçlü kuvvet" dediğimiz, kuarkları, nötronları ve protonları birbirine bağlayarak bir arada tutan bağ enerjisi oluşturuyor. Bu enerji o kadar kuvvetli bir enerji ki atomun neredeyse bütün kütlesini bu enerji meydana getiriyor. 2 parçacıklı döteryum ile 3 parçacıklı trityum birleşerek 4 parçacıklı helyumu oluşturuyorlar. bu sırada 1 adet nötron boşta kalıyor. 4 parçacıklı Helyum çekirdeğini bir arada tutan bağ kuvveti, 2li ve 3lü hidrojen çekirdeğini bir arada tutan kuvvetten biraz daha az bir kuvvete ihtiyaç duyduğu için küçük bir miktar enerji boşta kalıyor ve bu enerji ışıma olarak saçılıyor. Bu kütle kaybı olarak yansıyor. Bu kütle bildiğimiz kütle, farklı bir şey değil. Reaksiyona giren ve çıkan paracıkları tartıya koyup tartarsak bu farkı görebiliriz. Yani kütleyi azaltan şey kuarklar değil, helyum atmunun hidrojenlerden daha az bağ enerjisine ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor. Benim canımı sıkan nokta, bu konuların aslında her yerde bulunabilecek bilgiler olduğu halde bu kadar itiraz görmesi. Yani Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok, bu bilgiler zaten sır değil, bilinmez, keşfedilmemiş şeyler değil. 110 yıl önce ne olduğu açıklığa kavuşmuş zaten. Şu an füzyon reaktörlerinde 100-150 milyon derece sıcaklıklarda, basınçsız füzyon enerjisi elde etmeye çalışıyorlar. Yani bu konuda hipotezlere teorilere gerek yok, açıp internetten güvenilir kaynaklardan bu bilgilere ulaşabiliriz. Neyse, tam olarak olmasa da en azından belli bir oranda anlaşabildiğimize sevindim. Teşekkürler, iyi günler.

Mehmet Ali 7 yıl önce 0
0

Merhaba Mehmet Ali, Sağlıklı ve medeni tartışma yapmak konusunda anlaştıktan sonra gerisinin önemi yok. Fikir ayrılıkları elbette olacaktır. Ben bunu hiç sorun etmem. Zaten bu yüzden insanlar tartışır. Bunun için buradayız ya. Atom altı parçacıklar konusu çok çetrefilli bir konudur. Bakış açına göre, yaptığın deneye veya çalışmaya göre farklı sonuçlar elde edebilirsin. İhtiyacın olan neyse onu ararsın. Benim yukarıda veya daha önce yazdığım bilgilerin hepsi Brian Greene kaynaklıdır. Klasik bilgilere göre oldukça yeni sayılırlar. Yani güneşin kütle kaybetmediği iddiası benim hipotezim veya teorim değil. Zaten benim teorim olsa bunu belirtirim ve boşuna burada tartışma yaratmam. Bir kaynak gösterip tartışmayı orada bitirmek benim tarzım değil. İsterim ki insanlar konuyu tüm yönleriyle anlasın ve kendi iradeleriyle doğruyu idrak etsin. Kuarklar bir proton veya nötronun kütlesinin %1 ini oluşturuyor diyorsun. Bu onlara hangi açıdan baktığına bağlı. Protonu meydana getiren kuarkların üçlü olarak bağ enerjileri farklı bir konudur, iki kuarkın birbirlerinden ayrılmaları için sonsuz kuvvet gerekmesi farklı bir konudur. Yani bir protonu parçalamak için gereken kuvvet onların bağ enerjilerini hedef aldığından senin bakış açınla protonun % 99 u bağ enerjisidir diyebilirsin. O açıdan doğru bir tespit olur. Ama parçaladığın zaman ortaya yeni parçacıklar çıkar. Yani kütleyi yok edemeyiz. Enerjiye, ışınıma dönüştüremeyiz. Öyle bir kuvvet harcarız ki, yeni parçacıklar yaratırız. Anlatılmak istenen konuya göre kimi zaman "hidrojenin kütlesi" denir, kimi zaman da "hidrojenin enerjisi" denir. Harward'ın yazısında iki hidrojenin enerjisi helyum atomundan fazladır deseydi hiç problem çıkmazdı. Kütlesi denildiğinde işte, yanlış anlaşılmalar, değerlendirmeler oluyor. Çünkü kütle başka bir şeydir enerji başka bir şeydir. (Çünkü kütlenin bir momentumu vardır ve momentum da kütle çarpı hız "yani toplam enerji" demektir) Neyse, seninle böyle yazışmak çok keyifliymiş. Şimdi tabii son sözü sen söylemek istersin diye tahmin ediyorum. Tartıştık ama fikir birliğine varamadık sanıyorum. Bizi izleyenler mutlaka kendi idrakleriyle bir değerlendirme yapmışlardır. Zaten önemli olan da onlar. Son sözü sana bırakarak ben burada tartışmayı noktalıyor sana ve izleyenlere saygı ve selamlarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Teşekkür ederim.

Necmi Tüfek 6 yıl önce 0