Muzaffer Beyin görüşünden farklı görüş olduğu için yazıyorum.
Eğer ışık hızını geçen bir hızla (flimlerdeki gibi) gitme imkanınız olursa dünyadan mesela 10 bin ışık yılı uzağa gidebilirseniz. Bulunduğunuz noktadan 10 bin yıl öncesini seyredebilrsiniz.
Tabii çok güçlü algılayıcılar ve eksik parçaları tamamlayabilecek bir bilgisayar lazım. Çünkü 10 nin yıl evvelki fotonların milyonda kaçı, bulunduğunuz noktaya kadar herhangi bir engelle karşılaşmadan ve uzayda dağılmadan ulaşmış önemli. Tahminim çok karlı bir görüntü olurdu.
Zamana gelince (fark bu kısımda); zaman evrenin başlangıç noktasına göre algıladığımız bir boyuttur. Sadece tek yönedir çünkü genişleyen bir evrende başlangıca göre koordinatınızı belirlemek isterseniz, size gerekecek olan 4ncü boyutu sağlar.
Evrenin dokusuna nüfuz etmiş ve evreni genişleten şeydir zaman. Dalgasal bir yönelimi vardır. Dalganın yönü tek yönlü olduğu için, zamanda tek yönlüdür, genişleme yönünde. Bizler bu dalganın üzerindeki toz parçaları gibiyiz.
Bu tek yönü üç boyutta algılarken, mesela 5\'li bir boyutta veya daha üst bir boyutta (3 boyutlu evrenimizde her yöne genişleme gözlemlediğimiz için) zamanı çok farklı bir şekilde algılayabilirdik.
Her yöne ve bir genişleme söz konusu olduğu için bu genişleme şeklini en güzel 3 boyutlu bir baloncuğun, baloncuklarla yapacağı fraktal bir genişleme olabileceğini düşünüyorum. (http://www.youtube.com/watch?v=ksTngIWRnWs adresindeki ilk baştaki animasyonu (3-11nci saniyeler arası)3 boyutlu bir yapıda düşünün)
Uzayın dokusu bu şekilde genişlediği için, bir de cisimlerin ayrıca sahip oldukları hızdan kaynaklanan bir zaman boyutu daha olabilir.
Tabii bu varsayımların hepsi yanlışlanabilir. Sadece farklı bir bakış açısı, o kadar.
![Uzay Çalışmalarının Önemi - Süleyman Fişek [Röportaj]](https://fizikist.com/uploads/img/uzay-calismalarinin-onemi.jpg "Uzay Çalışmalarının Önemi - Süleyman Fişek [Röportaj]")