Araştırmacılar, kanser tedavisi direncinin üstesinden gelmek için klasik kemoterapi ilacını yeniden tasarladılar
İlaç direnci kanser tedavisinde önemli bir sorun. Yayınlanan bir makalede, araştırmacıların kullandığı yeni tedavi stratejisi bu direnç mekanizmasının üstesinden gelebilir.

Araştırmacılar düşük dozdaki doxorubicinin (bir antrasiklin antibiyotik) tümör gelisimi ve tedaviye direnç ile ilişkili olan iki moleküler yolak arasındaki etkileşimi inhibe ettiğini buldular.

Önceki çalışmalarda, protein kinaz Akt nin beta-catenin'i fosforilleyerek Wnt sinyal yolağının aktivitesini arttırıldığı, böylece bağırsaktaki tümör oluşumunu teşvik ettiği gösterilmiş. John M. Perry (PhD) hematopoetik (kan oluşturan) sistemdeki Wnt/beta-catenin ve PI3K/Akt yollarını inceledi ve bu yolakların genetik modifikasyonlarina sahip bir fare modelini kullandı.

Bu iki yolağın birlikte çalışarak kök hücre yenilenmesinde etkili olduğunu ve aşırı miktarda kan oluşturan kök hücre üretimi ile sonuçlandığını gözlemledi. Ayrıca incelenen yolakların kalıcı aktivasyonu farelerde lösemi gelişimine neden olduğu görüldü. Bu şaşırtıcı sonuç, araştırmacıların ilgisini lösemi kök hücrelerini hedeflemek için bu iki yolak arasındaki etkileşimi inhibe etmeye yönlendirdi.

Wnt/beta-catenin ya da PI3K/Akt yolaklarını direkt olarak hedefleyen çoğu ilaçlar eninde sonunda başarısızlıkla sonuçlanıyor çünkü kanser hücreleri bu ilaçlara karşı direnç geliştiriyor. Daha da önemlisi güçlü etkiye sahip kemoterapötik ilaçlar ciddi yan etkilere ve sistemik toksisiteye neden oluyor. Çalışmadaki bir araştırmacı amaçlarının Wnt/beta-catenin ve PI3K/Akt arasındaki etkileşimi bloklayacak bir ilaci bulmak ve toksisiteyi azaltmak olduğunu söylüyor.

Araştırma grubu yüksek çıktılı ilaç taraması yaparak doxorubicin'in iki yolağı en iyi şekilde inhibe ettiğini gördü. Onlar ilacin düşük dozlarda inhibe yeteneğine de sahip oldugunu keşfetti ki yüksek dozdaki kemoterapötik ilaçlarin bazı hastalarda kardiyak problemlere neden olduğu da biliniyor.

John M. Perry (PhD) hastalardan elde edilen tedaviye dirençli lösemi kök hücrelerin fareye aktarıldığında hızlı bir şekilde löseminin geliştigini fakat düşük doz doxorunicin ile lösemi kök hücrelerini azaltarak hayatta kalım süresini attırdıklarını söylüyor. Bu sonucun aksine, tedaviye dirençli olmayan lösemi kök hücrelerini alan farelerde düşük doz doxorubicin'in cevap vermediğini de ekliyor. Bu sonuçların vivo hayvan modelinde, kemo-dirençli lösemi kök hücrelerinin düsük doz doxorubicin ile fonksiyonel olarak azaltılabileceğini gösteriyor.

Bu başarılı sonuçlardan sonra, düşük doz antrasiklin tedaviye dirençli akut miyeloid lösemili yetişkinler üzerinde klinik bir deneme yapıldı. Daunorubicin in (doxorubicin ile ayni sinifta) kullanıldığı klinik denemede katılımcıların yarısı tedaviye cevap verdi ve Akt aracılığıyla aktif olmuş beta-katenin biyomarkerina sahip lösemi kök hücrelerinin azaldığı gözlemlendi. 

Bu umut veren sonuçlara ek olarak, lösemi kök hücrelerinin farkli tipte proteinler üreterek immun kontrol noktalarından (kanser kök hücreleri tanıyan ve yok eden bir immün cevap) kaçtığı da rapor edilmiş. Başka bir grup, beta-catenin molekülünün farklı immun kontrol noktaları ile ilişkili gen bölgelerine bağlantığını ortaya çıkardı ve dusuk-doz doxorubicin tedavisinin immun kontrol noktalarının ekspresyonunu (PD-L1, TIM3 ve CD24) azalttığını gösterdi. 

John M. Perry (PhD) ile aynı tedavi stratejisini meme kanseri, glioblastoma ve kolon kanserinde araştıran Linheng Li (PhD) “Bu araştırma, lösemi ve farklı kanserlere sahip hastalar için kemoterapi, radyasyon ve immunoterapi dahil diğer kanser terapilerinin farkli kombinasyonlarında kullanılmasıyla tedaviye direnç mekanizmasının ve immune kaçışın üstesinden gelmek için daha etkili bir strateji sunabilir ” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor, “Düşük-doz doxorubicin, yüksek doz doxorubicini'n neden olduğu ciddi yan etkileri önleyebilir ve büyük olasılıkla hastalara daha kaliteli bir yaşam sunabilir. Yüksek dozlarda, doxorubicin kalp kasına zarar veriyor. Hasta uzun süre hayatta kalsa bile yuksek derecede toksik anti-kanser tedaviler sık sık uzun donem sağlık problemlerine ve azalan yaşam süresine sebep oluyor.”

Kaynak
https://www.sciencedaily.com/releases/2020/04/200420165730.htm

Ozcan Gulbey
PhD öğrencisi - Kanser

0 yorum