Alzheimer ile Bağlantılı Spesifik Bağırsak Bakterileri Saptandı
Alzheimer ile Bağlantılı Spesifik Bağırsak Bakterileri Saptandı

Beyin, bağırsak ve mikrobiyal sakinlerinin yapısı arasındaki gerilimler, nörodejeneratif koşulların gelişiminde kritik bir rol oynuyor gibi görünüyor.

Mikrobiyota-bağırsak-beyin ekseni (MGBA) ile Alzheimer hastalığı arasındaki bağlantıyı destekleyen kanıtlar artmaya devam ederken, ilişkinin arkasındaki kesin mekanizma hala tam olarak anlaşılamamıştır.

Yapboz parçaları şimdiye kadar sinir bozucu bir şekilde tutarsızdı, bağırsak mikroplarından yağ taşıyan moleküllerdeki ince farklılıklardan kaynaklanan sinir dokusu içindeki karışık proteinler gibi görünüşte ilgisiz faktörleri içeriyordu.

ABD'den bir araştırmacı ekibi, insan bağırsağı mikroflorasının şimdiye kadarki en büyük genom çapında ilişkilendirme çalışmasını kullanarak, Alzheimer hastalığı ile sindirim sisteminde yaşayan organizmaların karışımı arasında daha açık bir ilişki aradı.

Analizleri, yalnızca farklı bağırsak bakteri türleri ile Alzheimer teşhisi arasındaki genetik bağlantıyı değil, aynı zamanda mikroplar ile nörodejeneratif bozukluk için genetik bir risk faktörü arasındaki bağlantıyı da ortaya çıkardı.

Çalışma ayrıca sağlıklı beyin fonksiyonunda genetik faktörlerin ve enflamatuar bağırsak mikroflorasının etkileşimini vurgulamaktadır.

Gelişimimizin erken dönemlerinde vücudumuz, bağışıklık sistemiyle geçici bir ateşkes yapan çeşitli bakteri, mantar ve virüsler tarafından kolonize edilir. Çoğunlukla, bu düzenleme karşılıklı olarak faydalıdır. Mikroplar yaşayacak bir yer buluyor ve biz de evlerini korumaya istekli küçük sakinlerden oluşan bir cephe savunması alıyoruz.

Bu, dengenin her zaman uyumlu olduğu anlamına gelmez. Bağışıklık sistemimizdeki değişimler, bazı türlere diğerlerine göre avantaj sağlayabilir. Aynı şekilde, mikropların yapısındaki değişiklikler - örneğin beslenmemizdeki değişiklikler yoluyla - vücudun işleyişini derinden etkileyebilir.

Mikrobiyal sayımımız ile genel sağlık durumumuz arasındaki çekişme, vücutta tahmin edilemeyecek şekilde dalgalanarak, uzak dokuların dost ve düşmanı nasıl tanımladığı konusunda kafa karışıklığına yol açabilir.

Son yıllarda araştırmacılar, beyin bölgelerinin neden dejenere olduğunu ve Alzheimer hastalığı olarak tanıdığımız hafıza kaybı ve bilişsel gerileme semptomlarına yol açtığını anlamak için bağırsak mikroflorası, bağışıklık sistemi ve nörolojik işlev arasındaki bu karmaşık diplomasiye odaklandılar.

Gözlemsel çalışmalar, durumla teşhis edilen bireylerde bağırsak mikroplarının çeşitliliğinde bir azalma olduğunu ortaya koyarken, laboratuvar analizleri, bağırsak bakterilerinin beyinde zararlı enflamatuar sinyallere neden olabilecek kimyasallar salgılayabildiğini gösterdi.

İşleri karmaşıklaştıran, apolipoprotein E (APOE) olarak bilinen, yağların kan yoluyla hareketinde yer alan bir gendir. İnsanlarda bulunan üç versiyondan E4 olarak bilinen bir varyantın, Alzheimer için genetik bir risk oluşturduğu görülüyor. APOE E4'ün en az bir kopyasına sahip olmanın mikrobiyal vatandaşlarımızın bileşimi üzerinde bir miktar etkisi olabileceğinden şüphelenmek için iyi nedenler olsa da, durumun neden böyle olduğu net değil.

Mikroplar, APOE E4 ve Alzheimer arasındaki bağlantıların bu son keşfi, bağırsakta işleyen bir mekanizmaya dair daha da ikna edici kanıtlar sunuyor.

Ekip, MiBioGen Konsorsiyumu olarak bilinen binlerce katılımcıyı içeren bir araştırmaya dayanarak 119 bakteri cinsinin ayrıntılı kayıtlarını taradı.

Alzheimer ile ilişkili olabilecek bakteri genlerinin ilk araştırması, hastalığın gelişiminde bir tür rol oynadığından şüphelenilen 20 cins ortaya çıkardı. Daha kısıtlı bir numune aracılığıyla yapılan ikinci bir inceleme, biraz daha kesin 10 cins buldu - bunların altısı teşhis edilen hastalar arasında daha azdı ve geri kalan dördü daha yaygındı.

Bu 10 bakteri türünden dördünün, Alzheimer hastalığı riskini artırdığı düşünülen bir APOE aleli ile ilişkisi varmış gibi görünüyordu.

Bir örnek cins, yalnızca Alzheimer ve APOE varyantı ile değil, aynı zamanda romatoid artrit, ateroskleroz ve Tip-2 diyabet ile de ilişkili olan Actinobacterium Collinsella'dır.

Araştırmacılar, Collinsella'nın bağırsağı daha geçirgen hale getirme becerisiyle birlikte iltihaplı haberci hormonların ifadesini teşvik etme yeteneğinin, nörolojik hasarı - tetiklemese bile - şiddetlendirmede rol oynayabileceğinden şüpheleniyorlar.

Yüksek Collinsella sayılarına sahip sağlıklı yetişkinlerde bulunan yüksek kolesterol ve düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) seviyeleri ayrıca mikroplar, yağ metabolizması ve nörodejenerasyon arasında bir miktar bağlantı olduğunu gösterir.

Alzheimer hastalığı, büyük ölçüde her yıl yaşlanan önemli bir küresel nüfus sayesinde, yüzyılın ortasına kadar dünya çapında 150 milyon insanı etkileyeceği tahmin edilen bunamanın en yaygın şeklidir.

Hastalığın kökenlerinin izini sürmek ve patolojisini temel düzeyde anlamak, semptomlarını tedavi etmenin ve hatta önlemenin yollarını bulmak istiyorsak hayati önem taşır.

Fizikist
Türkiye'nin Popüler Bilim Sitesi

0 yorum