İlaçların kontrollü salınım teknolojisi hayal gücünün sınırlarını aşıp, günümüze ulaştı. Bu konuyu aromalı sakızlar üzerinden açıklayalım. Eskiden tadı kaçtı diye attığımız ama şuan uzun süre çiğneyebilmemizin nedeni, sakızların içerisine gizlenmiş aroma keseleri, belirli sürelerde aroma salınımı yaparak, vaat ettiği ömrü tamamlıyor. Kontrollü ilaç salınımını da bunun ‘biyolojik bir versiyonu’ olarak düşünebiliriz.
Öncelikle bu teknolojinin uygulandığı konu olan ilacın ne olduğuyla başlayalım. Kimileri için bir kurtarıcı, kimisinin de ısrarla kaçtığı bir kimyasal olan ilaç teorik olarak, canlı hücre üzerinde meydana getirdiği etki ile bir hastalığın teşhisi, iyileştirilmesi veya semptomlarının azaltılması amacıyla tedavisini veya bu hastalıktan korunmayı mümkün kılan, canlılara değişik uygulama yöntemleri ile verilen doğal, yarı sentetik veya sentetik (günümüzde, çoğunlukla sentetik) kimyasal preparatlardır.
İlaçlar, kapsül, tablet, süspansiyon (şurup), supozituar (fitil) şeklinde hastaya verilebilir [1]. Bu çeşitlilik, ilacın metabolizasyonundaki adsorpsiyon aşamasına bağlıdır.
Bir ilaç, kendine özgü ortamında absorbe olarak kana geçer. Kan yoluyla bütün vücuda dağılarak, gereken hücrelere etki eder, karaciğerde parçalanır ve böbreklerden ter, idrar gibi vücut sıvısına geçerek atılır. Örneğin, kapsül halinde olan mide haplarındaki etkin madde, ağızdan ve yemek borusundan geçerek, midenin asidik ortamında kapsülünden çıkarak kana karışır. Bu uzun yolu kısalaştırmak için bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz nanoteknolojik bir sistem, günümüzde popüler bir çalışma konusudur: “Drug Delivery” yani kontrollü ilaç salınımı. Basit tabiriyle, ilacın vücut içerisindeki bir bölgeye entegre edilerek, başka yapılara herhangi bir etkisi olmadan sadece hedef bölgeyi etkilemesi olarak açıklanabilir.
[6]
Bu yenilik arayışına, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, farklı etkilerde yeni bir ilaç üretmenin yanı sıra, ilacın ambalaj, dozaj ve hastaya veriliş şeklindeki değişikliklerin tedavilerde fayda sağladığı fark edilmiş ve ilaç salınım sistemleri geliştirilmiştir [2]. Sadece farmasötik (ilaç) kimyasında kalmayıp, günümüzde kontrollü salınım, insanların yaşam kalitesini arttırmanın yanı sıra; tıp, tarım, gıda, veterinerlik, kozmetik ve son yıllarda gen mühendisliği çalışmalarında kullanılmaktadır [3].
Bundan birkaç yüzyıl önce söylenmiş, Paraselsus’un “Zehir ile ilacı birbirinden ayıran şey, dozlarıdır.” sözünde de belirtildiği gibi, doz ilaç kimyasının en önemli parametresidir. Kontrollü salınım sistemlerinin amacı da etkin maddenin istenilen oranlarda, kan konsantrasyonundaki madde miktarını yani kandaki dozunu sabitlemektir. Bu konunun bir nevi özeti olarak, şekilde görüldüğü gibi polimerin içinde barındırdığı etkin maddeyi zamana bağlı olarak serbest bırakmasıdır.
[1]
Bu tedavi sistemi, hastanın durumu, yaşı ve hastalığı göz önünde bulundurularak, ağız (oral), yanak içi, dil altı, nazal (burun mukozası), pulmonal (akciğer üzerinden), oküler (göz içi), transdermal (cilt yoluyla), enjeksiyon, rektal ve vajinal yoldan uygulanabilir.
Etkin madde salınımı, dozaj formu içerisinde kullanılan polimerin özelliklerinin formülasyona uygunluğu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan toksitite, maliyet artışı ve biyolojik uyuşmazlıklar gibi dezavantajlarına nazaran, bu yöntemi kullandırmaya teşvik eden bir çok avantajı vardır. Bu avantajlar zamanında alınmayan, eksik alınan ve fazla alınan doz problemini ortadan kaldırıyor, tedavi içerisinde alınan gereksiz kimyasal kullanımı azaltıyor ve zarar gören yapı sayısını oldukça azaltıyor. Ayrıca bu yeni sistemin en önemli avantajı, hata yüzdesinin kabul edilebilir olması. Tüm bu avantajları gözetirsek bu sistem, bildiğimiz ilaç tedavilerinin hata güncellemesi olarak da görülebilir. Kısa zaman içerisinde bu yeni ilaç salınım sistemleri, kardiyoloji, oftalmoloji, endokrinoloji, onkoloji ve immünoloji dahil olmak üzere tıbbın hemen her dalında etkili olacaktır [4].
Bu alan multidisipliner (çok bilimli) bir şekilde kendini güncellemekte. Bu çalışmanın yakın gelecekte ulaşması hedeflenen amaçlarından en temeli; yuttuğumuz ilacın o anda hastalığı iyileştirmesi/önlemesi olarak belirtiliyor.
Kim bilir, belki de Jetgiller’de gördüğümüz o hap teknolojisine o kadar da uzak değilizdir.
[5]
Kaynaklar
[1] http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/tebhaberler/ocak_subat99/8.pdf
[2] Gürsoy, A., Dortunç B., Pişkin, E., Peppas N.A. :”Konrollü ila. Serbestleştiren Sistemler” Tekno Grafik ve Ada Ofset Mat. M.Ü. Ecz. Fak. Yayını, İstanbul (1989)
[3] Kontrolüü İlaç Salınımı, Difüzyon Kontrollü Sistemler, Lale Seçginli, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Biyoteknoloji Anabilim Dalı
[4] Denizli, A., Kiremitçi, M. ve Pişkin E. (1988). Kontrollü Salınım Teknolojisinin Kemoterapik Uyggulaması. ANKEM Derg. 2 (No 1):77-85. Hacettepe Üniversitesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Beytepe, Ankara
[5] http://blogs.discovermagazine.com/crux/files/2015/06/shutterstock_266428235.jpg
[6] http://www.nanomachineslab.org/wp-content/uploads/2012/07/drug_delivery_1.jpg
0 yorum