0

Kabuto, Fizik gerçek bir şeydir. Sizinle aynı frekansta olmadığımızı anladığımı zaten söylemiştim. Kullandığınız terimlerin tek tek açıklanıp, incelenmesi gerektiğini de söylemiştim. Birbirimize kızmadan, saygılı ve anlayışlı olarak yazışırsak, sanıyorum pek çok konu kendiliğinden açılıp çözümlenecektir. Gerçek bilim ve gerçek din incelenmekten, araştırılmaktan korkmaz. Daha çok bunu ister. İnsanlar onu araştırsın, incelesin, şüphe etsin ister. Nasıl olsa sonunda gerçeği göreceklerini bilir. Burada benim kullandığım her kelime, her bilgi, dünyanın fizikçilerinin yaptıkları açıklamalar, ürettikleri bilgi ve teorilerdir. Kaynağı olmayan tek bir kelime veya terim kullanmıyorum. Elbette fizik yaptıklarını söyleyen, teoriler ileri süren insanlar olacaktır. Olsun da zaten. Ama aslında onlar bile teorilerinin araştırılmasını istemeliler, \"ben böyle uygun gördüm\" diye dayatma yapan her kim veya felsefi anlayış veya dini argüman geçersizdir, yetersizdir. Dostça, kardeşçe yazışıp bilgilerimizi paylaşırsak ne kadar güzel sonuçlara varırız bilemezsiniz... Çift yarık deneyi hakkında okumadığım hiç bir bilgi yoktur desem, pek de yalan olmaz. Zaten böyle şeyler beni çekiyor. Mesela, sizin bu deneyle \"zaman\" arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu çok merak ediyorum. Çünkü bundan bahseden hiç bir kaynağa rastlamadım sanıyorum. Eğer sizden bu yönde bir açıklama, bilgi gelecekse memnuniyetle dinlerim. Saygılarımla.

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

İnsanlar bir şeyi anlamak, açıklamak için ciddi ve iyi niyetli yaklaşım içindeyseler kızmak ne demek! Ben de sizin gibi merak ettiğim şeylere mantıklı çözüm arayan biriyim. Lütfen rahat olun. Çift yarık olayını bildiğim kadar anlatayım; Işık hem dalga, hem parçacık özelliği gösterir. İki yarık açıkken, ışık her ikisinden de geçer ve kendi kendisiyle girişim yapıp bazı yerlerde kuvvetlenir, bazı yerlerde sönümlenir. Bu da dalganın yarığın birinden geçiş zamanı diğeriyle aynı olmadığı için tepe ve dip noktaları çakıştığında güçlenir, ters olduğunda sönümlenir, yok oluşurlar. Bu yüzden karşıdaki algılayıcı ekranda siyah çizgilerle ayrılmış damalı bir görüntü oluşur. (Bu görüntü ışık demetinin çoklu sonucudur. Tek bir foton ekranda sadece bir noktaya düşer. Ama tek tek fotonlar gönderip binlerce nokta oluştuğunda yine damalı ekran ortaya çıkar. Yani girişimli görüntü çoklu bir demetin sonucudur. Tek bir foton böyle bir görüntü veremez. Bu da kuantum elektrodinamiğinin, olası tüm yolların toplanıp tek bir sonuç \"ok\" bulunması kuralıyla çok güzel açıklanır.) Tek yarık açıkken, dalga da olsa, parçacık da olsa girişim yapacak bir durum olmadığı için ekranda girişimsiz, tek düze bir görüntü oluşturur. Dalga özelliği olan her şey böyle sonuçlar verir. Foton olsun, elektron olsun, diğer parçacıklar olsun hepsi aynıdır. Bu deneyde önemli olan ve araştırılma nedeni olan konu şudur; \"Foton, hangi yolun açık olduğunu nasıl bilebiliyor?\" Çünkü deneyciler öyle ince ve ayrıntılı düzenekler kullanıyorlar ki, foton kaynaktan çıktığında açık olan çift yarık, foton daha yoldayken kapatılabiliyor. Onu kandırmaya çalışıyorlar. Ama foton her zaman hangi yoldan gideceğini biliyor. Sonuç şudur; \"Eğer siz ışığın parçacık özelliğini ölçmek için bir düzenek kurduysanız, parçacık özelliğini görürsünüz. Dalga özelliğini ölçmek için düzenek kurduysanız dalga olarak görürsünüz. Düzeneği nasıl değiştirirseniz değiştirin mutlaka tek bir sonuç alacaksınızdır ve parçacık bunu size sağlar. İki sonuç birden alamayacağınıza göre, ışık hem dalga, hem parçacıktır... Bu olayın zamanla değil, gidilen yolun uzunluğu veya kısalığıyla ilgisi var. Aslında ikisi de aynı anlama gelir ama, belirleyici olan \"yol\" dur. Yolu kısaltıp, uzatırsanız sonuç değişir. Zaman burada kullanılan belirleyici bir eleman değil bence. Son olarak, zamanın tanımı benim çok basit ve nettir. \"Uzaydır... Bir aralık, bir açıklık, bir mesafedir.\" Bu kadar basit.\"

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0
0

Necmi Tüfek, değerli yazılarınız için çok teşekkür ederim. Zaman ayırıp kendinizi yoruyorsunuz. Bu benim için çok kıymetli bir durumdur. O yüzden bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu deneyde önemli olan ve araştırılma nedeni olan konu şudur; \"Foton, hangi yolun açık olduğunu nasıl bilebiliyor?\" Buraya gelince işte bu kısmı düşünüyorum. Benim burada ki düşüncem boyutsal algıdır. Bu düşünce bana aittir. Ve bu durumda beynin mantıksız bir davranışa mantık araması çabası olarak bir yanılgıya düştüğünü düşünüyorum. Biz fotonun hangi doğrultuda olduğunu fırlatıcı sayesinde belirliyoruz. Ya bizim algımız sadece böyle görmemizi istiyorsa,beynimiz bizi buna istemsizce yöneltiyorsa. Bana kalırsa foton da boyutsal bir fark var. Ve bu boyutsal olan fark, ışığın (fotonun) çıkarken aldığı hız ile havada ki çarptığı molekül gaz taneciklerine göre değişiyor. Yani her an da ki hızın ve her anda ki etkileşime girdiği havanın bir oranı olduğunu ve bu orana göre boyutsal bir algı oluştuğunu bizim beynimiz de düşünüyorum. Bizim de buradaki algıyı zamana göre farklı bir şekilde algılayıp fark ettiğimizi düşünüyorum. Bir bütünün boyu büyüktür. Onu parçaladıkça bileşenlerine boyu küçülür ve onu oluşturan gerçek küçük özü bulduğumuzda ona baktığımızda bütün de ki ve o küçük öz deki görüntü algı birbirinden çok farklı olur. Bu konuda siz ne söylemek istersiniz. Sizce bu çok ütopik bir durum mu? Böyle bir durumun olması söz konusu olabilir mi? Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Necmi Tüfek bey, Saygılarımla...

Kabuto 7 yıl önce 0
0

Kabuto, Öncelikle teşekkür ederim. Neden? diye sorarsanız; Bazı konuları anlamak pek kolay değildir. Hele kuantum fiziğini anlamak zaten mümkün değildir. Çünkü yüzde oranlarıyla çalışır ve hiç bir konuda %100 yaklaşımı yoktur. Bu yüzden Feynman bile doğru olanı söylermiş.\"Ben de anlamıyorum\" dermiş. Bunu alçak gönüllü olduğu için değil, kuantum fiziğinde kesinlik olmadığı için söylediğini sanıyorum. Siz böyle sorularla konuların biraz daha açılmasını sağlamış oluyorsunuz ve olayı anlama yüzdemiz biraz daha yükseliyor. Yani, bilgileri test etmek için iyice zorlamak gerekiyor. Teşekkürüm bundan... \"Foton hangi yolun açık olduğunu nasıl biliyor? Bu soruyu sormak için olayı iyice kavramak gerekiyor. Bu da bizi Kuantum Elektrodinamiğinin ilk dersine götürüyor. \"Bir saydam yüzeyden (genellikle cam) fotonlar geçerken bir kısmı geri yansır. Camın kalınlığına göre %4 ile %16 arasında değişen bir yansıma olur. Olayın bizi ilgilendiren kısmı şu; \"Hangi fotonlar geri yansır? Geri yansıması gereken fotonlar bunu nasıl biliyorlar? Çünkü hepsi özdeştir, aralarında en küçük bir fark bile yoktur. (Deney yapılırken polarize edilmiş tek renk fotonlar kullanılır.) Şimdi aynı şeyi bizim konumuz açısından ele alıyoruz. (Olayı anlamamız gerek) Fotonları iki yarık da açıkken demet halinde gönderdiğimizde ekranda şeritler, (aydınlık ve karanlık bölgeler) oluşuyor. Yani girişim oluyor. Bu gayet normal. Diyoruz ki dalgalar farklı yarıklardan geçtikleri için aralarında konum bozulması oluyor. Bazı yerlerde tepe ve dip noktaları ters konuma geliyor ve birbirlerini sönümlendiriyorlar. Karanlık şeritler oluşuyor. Buraya kadar olayı anladık... Şimdi, demet halinde gönderdiğimiz fotonları tek tek gönderiyoruz. (Bunu yapabiliyorlar) Her bir foton iki yarık da açıkken her hangi birinden veya diyelim ikisinden de birden geçiyor. Tek tek fotonlar daha sonra ekranda bir noktada tespit ediliyorlar. Bu tek fotonlardan binlercesini peş peşe ve tek tek gönderiyoruz. Hepsi ekranda birer noktacık olarak tespit ediliyorlar ve bir de bakıyoruz aynı şeritlerle ayrılmış aydınlık ve karanlık bölgeler aynı şekilde oluşuyor. Bazı yerlere hiç foton gelmiyor. Peki bu tek tek fotonlar ekranda nereye çarpacaklarını nereden biliyorlar? Şimdi soruyu biraz daha net olarak algılamış oluyoruz. Ve işte bunu açıklayabilmek için Kuantum Elektrodinamiği gerekiyor. Ve, evet, bunların hesapları yapılabiliyor, dalganın genliğinin karesi, fotonun nerede bulunacağını gösteriyor. Bunu hesaplamak için de fotonun gidebileceği tüm yollar küçük oklarla belirleniyor ve en sonunda bir sonuç ok bulunuyor. O da fotonun nereye gideceğini gösteriyor. Bu sonuç ok her bir foton için çok küçük de olsa farklar olduğunu saptamış oluyor. Başta tüm fotonlar özdeşti ama bu özdeşliği artık kişiselleştirmiş olduk. Şimdi, bu bilgiler ışığında başka bir açıklama \"boyutsal algı\" gerekmiyor bence. Bir olayı anladığımız zaman gayet güzel bir çözüm olduğunu görüyoruz. (Bütünler ve parçaları konusunu daha sonra ele alırız. Zaten çok uzun oldu) Saygılarımla...

Necmi Tüfek 7 yıl önce 0