Uzun yıllar boyunca üzerinde çalışılmış, matematiğini geliştiren kişiye (Edward Witten, \"sicim denklemleri\") matematik ödülü verilmiş bir konuyu tüm yönleriyle açıklamak zaten bizi aşar. Ama konuyu anlamak açısından ben bir genel görüntüyü anlatabilirim sanırım.
Görelilik denklemlerinde veya her hangi bir denklemde elemanları temsil eden rakamlar kullanırız. Bu rakamlar işlem yapacağımız cismin, vektörün, sistemin özelliklerini belirtir. Hızı, kütlesi, yeri, momentumu, koordinatları gibi...
Kuantum ölçeğinde \"Belirsizlik ilkesi\" vardır. Bir parçacığın hızını net bir şekilde rakamsal olarak denkleme koyarsanız, konumunu \"sonsuz\" olarak kabul etmiş olursunuz. Bu şekilde pek çok ikilik sonsuz sonucu verir. Bu sonsuzlukları ortadan kaldırmak için \"renormalizasyon\" uygulanır. Şöyle bir örnekle anlatılır;
Diyelim ki, 90 kilosunuz. Eşiniz zayıflamanız için size sevdiğiniz yemekleri yapmıyor. Kendinizi 80 kilo olarak göstermek için baskülü 10 kilo az göstermesi için ayarlıyorsunuz. Yani hile yapıyorsunuz. Renormalizasyon da buna benzer bir uygulamadır. Yaklaşık (yüzde elli, yirmi gibi) oranlarla sonucun en azından yakınsamasını (makul ölçülere yaklaşmasını) sağlamaya çalışır.
(Elbette renormalizasyon uygulayabilmek için denklemin rakamsal sonucunu önceden bilmeniz, tahmin etmeniz gerekir.)
Ama kütleçekimi de bu hesaplara dahil etmek için bir başka bilinmezi de renormalize etmek gerekir. O da kuantaların yüksek enerji düzeyinde ortaya çıkan kütleçekim etkilerinin nasıl düzenleneceğidir?
İşte \"Kuantum kütleçekimi\" benim anladığım kadarıyla böyle bir teoridir. İnsanın kafayı yemesi için mükemmel bir uğraş olsa gerek...