Kalan son Liliput cücemizi, bir enerji alanı olarak düşünürsek, (mesela bir sabun köpüğü gibi canlandırın kafanızda) ilk dalgayı (ilk hareket yönündeki ivmeyi) yediğinde, bir momentum kazanıyor. Aynı zamanda dalganın sinüzoidal hareketi ile konumunda titreşiyor. Bu durumda iken onu (sanırım) sicim olarak tanımlıyoruz.
Titreşen sicimimiz, ikinci dalgayı yediğinde ise momentumu artıyor. Ancak bu seferinde dalgayı karşıladığı yöne göre, yapısını koruyabileceği bir açı ile duruş sergiliyor. Yani bir spin oluşturuyor.
Bunu en güzel, denizde farklı yönlerden ve farklı kuvvetlerden rüzgar alan bir yelkenlinin, rotasını değiştirmeden (evrenin genişleme yönü) , denize ve rüzgara göre duruşunu değiştirmesi olarak benzetebiliriz. Her yeni rüzgâr geldiğinde yelken ve gövde konumları değişecektir.
https://1.bp.blogspot.com/-H3HfbFdisiU/VriP9vjnm4I/AAAAAAAADqg/iHl5Cn7nZNg/s320/06-02a.jpg
Burada içine düşebileceğimiz hata, evrenin genişleme dalgalarının her yönden aynı anda etki etmesini değerlendirirken söz konusu...
Evet, enerji alanımıza-topağımıza her yönden aynı anda etki ediyor ama her yönden eşit kuvvette etki etmiyor.
https://2.bp.blogspot.com/-vuJn7f4uhIg/VrSAk5MsvkI/AAAAAAAADk8/MN2KC8mpeWk/s200/01-04.jpg (Şekilde \"aynı\" EGD nin farkı zamanlarda aynı konuma etki etmesini tanımlamaya çalıştım)
Çünkü bunun olabileceği tek yer, evrenin merkezi olarak varsayabileceğimiz sanal bir nokta.
Oysa bu enerji alanları, evrenin içinde heterojen olarak dağılmış durumdalar. Yani evrenin genişleme çeperine farklı açılarda, farklı uzaklıktalar. (Bir çemberin ya da kürenin içindeki bir noktayı düşünün
Merkez nokta hariç, hangi noktada olursa olsun, noktamızın çemberin ya da kürenin diğer çeper noktalarına olan uzaklıkları farklı olacaktır) Genişleme dalgaları da, sicimin evren içindeki konumuna göre, serbest bırakıldıkları noktaya göre farklı uzaklıkta olduklarından, her etki ettiği yönden aktardığı ivme faklı değerde olacaktır.
Kanımca, en az 4 EGD kütle üzerinde şekillendirici etkiye sahip, çünkü 4 açıdan gelen EGD \'nin yansıması ile tanımlanan kütle çekim dalgaları da bu şekilde birbirlerinden farklı olabilir. https://1.bp.blogspot.com/-s1HeFpP9HoY/VrSBGwJFC5I/AAAAAAAADm8/6uihfw5pztI/s320/06-09.png
https://1.bp.blogspot.com/-qWwdVfArDFY/VrSBGod2tyI/AAAAAAAADm4/n2i_1fDhtFI/s320/06-08.jpg
(Bir karadeliğin kütleçekim alanının (NASA tarafından) canlandırması)
(Aslında daha fazla EGD etkin ama birbirlerini sönümlüyor ya da tanımlanması zor olacak kadar küçük kalıyor olabilirler.)
Dünyanın kütleçekim alanına bakılınca da benzer şekilde olduğu görülüyor. (Küresel değil).
(Bu nedenle başka bir yazıda; belki de kütle oluşumu ancak belli bir aralıkta sadece olabilir, diğer yerlerde enerji formunda kalıyor da olabilir ki biz de sadece 14 milyar ışık yıllık bir hacmi saptıyor olabiliriz. Demiştim.)
Burada kendi bakışımda temel parçacık/kütlenin nasıl oluştuğunu tanımlamaya çalıştım.
İşte bu noktaya gelmiş olan parçacığa bir ek kuvvet-ivme daha uyguladığınızda, ona bir miktar daha momentum uygulamış oluyorsunuz. Bu da onun kütlesini arttırıyor.
Tabii burada ölçtüğümüz kütle, göreceli bir kavram, evrenin genişleme yönüne göre bir değerlendirme.