İşin doğrusu, itiraz edebilecek ya da fikir yürütecek kadar bilgim yok.
Şimdi işin renk kısmını atlıyorum. Daha kavrayamadım.
İster istemez kendi bakışımın ışığı altında bir şeyler yazacağım ama bu böyledir anlamında değil, belki size başka bir bakış sunar, kafanızdakileri birleştirirsiniz diye...
Sicim diye özel bir nesne varlığına pek ihtimal vermiyorum. Bana göre bir enerji partikülünün, yukarı aşağı hareketini sicim olarak adlandırıyoruz.
Sigara ateşi ile karanlıkta havaya çizilen çizgiler gibi... Ne kadar hızlı ise çizim, o kadar yoğun ve gerçek gözükür.
Tabii burada bu ateşi ne hareket ettiriyor diye sormak gerekiyor. Benim açıklamam şu EGD dediğim dalgalar. Yani enerji partikülü, dalgalara maruz kalan bir Balıkçı mantarı gibi dalıp çıkıyor.
Ama siz mesela bunu evrene dağılan kütle çekim dalgaları olarak ta düşünebilirsiniz.
(Yalnız bu dalgalar tek yönlü değil. Karmaşık, her yönden gelip birbirlerinin içinden geçiyorlar. Bu nedenle her partikülün farklı bir sabit duruşu var -Spin).
Üç boyutlu anlatıma geri dönersem;
Partiküllerin kütleleri veya enerji yoğunluklarına göre de dalgalardaki inip çıkmaları farklı. Kapladıkları alan-hacim farklı olduğu için yansımaları da farklı.
Biz bunları parçacıkların titreşimleri olarak algılıyoruz.
Şimdi bir fotonu, bu dalgaların üzerindeki bir köpükçük olarak varsayıyorum. Kütlesi olmasa da kapsadığı bir alan vardır. Ve bu alanın bir yansısı. Büyük ihtimalle dalga ile taşınırken, bu alanın ki de dalgalarla inip çıkacaktır. Üzerindeki enerji içeriğine (alan genişliğine) göre , taşıdığı enerji de farklı olacaktır. Yani frekansı. Bu enerjiyi aktardığında daha küçük bir köpüğe dönüşebilir. Hatta kaybolabilir.
(Hatta yüksek enerjili bir fotonun, düşük enerjili bir kaç fotona bölünmesi bile mümkün olmalı ama bu tamamen varsayımsal bir fikrim. Buradan foton\'un bir (brane adı verilen) zar sicim olduğunu ileri sürüyorum. Doğrusunu bilmiyorum).
Eğer bu renk işi, spin durumuna biraz benziyorsa; her kuarkın rengi taşıdığı enerji miktarı ve bu dalgaları nasıl karşıladığı ile alakalı olabilir. Daha büyük bir momentumda etkisiz kalan bu dalgalar, belki bu kadar küçük olunca, kuark\'ın duruşu ve açısını değiştirebilmeye yeterli olabilirler.
Bir bakıma rüzgarı keşişlemeden alan yelkenin, poyraz güçlenince dümenini ve yelkenlerinin açısını değiştirerek rotasına devam etmesi gibi. Eğer her iki durumda da yelkenlinin hızını ve yelkenlerine uygulanan kuvveti ölçsek, bu iki değerde farklı çıkar. Rüzgarların gücü aynı olsa bile. (Hedef aynı olmak koşuluyla. Spinler için bu durumu öngördüm. Bilmiyorum renkler için bir şeyler çağrıştırıyor mu?)
Gerek fotonun kendisiyle girişimini, gerek ise yıkıcı girişimi bilmiyorum. Standart bakışım altında, fotonun kendisiyle girişim yapmasını, fotonları taşıyan dalga(lar)a bağlıyorum. Tek bir foton olsa da, dalgaların birbirleriyle olan girişimi değişmediği için, bu gözlemcilerce \"tek fotonun kendisiyle girişimi\" olarak tanımlanıyor olabilir. (?)
Aslında temel bakışımda şu var. Bizim matematiğimiz bile zaten var olan doğal olayların bir anlatımı. Yani matematiksel olarak girişim gözüktüğü için, fotonun girişim yaptığı düşünülmüyor.
Fotonlar zaten bu girişimi yaptığı için, matematikte bunu anlatıyor.
Matematik geliştikçe, daha fazla ayrıntıyı anlıyoruz sadece. Yani kısaca, matematik sadece var olan doğruyu anlatıyor.
Beynim hala yanıyor. Sizinkine biraz su serpilmiştir dilerim.