Cevaplar, sadece bilimin teorik sorunlarını değil, aynı zamanda hayatımızın temel alanlarını da kuşatan geniş, renkli, akıl gıdıklayıcı bir yelpaze oluşturuyor.
Akıllarda beliren hayati soruların başlıcaları şunlar: Evren nereden geldi? Yaşam nereden geldi? Akıl nereden geldi? Dünya dışında yaşam ya da akıllı yaşam var mı? Zaman gerçekten var mı? Dil, bilinçliliğin bir gereği mi? Hamam böceklerinin bilinci var mı? Kuantum mekaniğinin ötesinde bir teori var mı? Kanıtlayamadığımız şeylere inanmak bize gerçekten de seçilimsel bir avantaj sağlıyor mu?
Ve tabii yeni yaklaşımlar kendini gösteriyor: Yeni bir doğa felsefesi doğuyor; fizik sistemlerini anlamanın yepyeni yolları, kim olduğumuza, insan olmanın anlamına dair temel varsayımlarımızın çoğunu sorgulayan fikirlere dair yeni düşünce sistemleri doğuyor.
İlginç bir nokta; bu parlak beyinlerin cevaplarında karamsarlıktan iz yok neredeyse; okurları şaşırtacak iyimser bir hava hakim. Kimi, insanın sanıldığı gibi çekirdeğine dek çürümediğine inanıyor. Kimileri ise insanlığın iyiye doğru gidebileceğine bile inanıyor. Kitabın geneline yansıyan apaçık his ise, merak duymaktan gelen katıksız haz.
Bilimciler, bu kitapta, kanıtlarla konuşma kuralının dışına çıkıyor. Ama bu, bilimi ihlal eden bir tutum da değil. Boş günlerini değerlendirmeye çalışan profesyonellerin eğlencelik fikirleri de değil. Birbirinden çok farklı alanlardan gelen katkılar, sağlam bir bilimsel sezginin ruhunu yansıtıyor; açık görüşlü, sınırlamalardan uzak, entelektüel açıdan oyunbaz, kuvvetli birtakım tahminler. Cevapların çoğu, çeşitli çalışma alanlarına dair bir tür geleceği öngörüyor.
109 parlak beyin, bütün bu problemleri, bilimin uzmanlık isteyen dilinden kaçınarak ele alıyor ve çeşitli disiplinler arasındaki bilgi alışverişini sıradan okurun anlayabileceği bir dille yürütüyor.
0 yorum