Etobur Bitkilerin Etin Tadını Nasıl Geliştirdikleri Sonunda Çözüldü
Eski bir iştah uyanıyor.

Hayvanların beslenmesi için süslü gösterişler yapan bitkiler, botanik dünyasında biraz kabus gibi gelebiliyor ancak daha da şaşırtıcı gelecek şey, dünyanın farklı bölgelerinden yakından uzaktan akraba olan etobur bitkilerin aynı etin tadını ayrı olarak nasıl geliştirdiğidir.

Yeni bir incelemede, araştırmalar Avustralya, Kuzey Amerika ve Asya’dan seçilmiş etobur bitki türünü inceledi ve çok farklı ortamlarda bile etobur olmaya meyilli bitkilerin biyolojik mekanizmalarının dikkat çekici bir şekilde aynı böcekleri sindirmek için olduğunu buldular.

Buffalo Üniversitesi’den Biyolog Victor A. Albert ‘e göre, “Etobur bitki olmak için sadece sınırlı yollar olduğu önerilmektedir.”

“Bu bitkiler aynı genetik kodlara sahiptir ve nasıl etobur olunacağı sorusuna bir cevapla karşılık vermeye çalışıyorlar. Sonunda hepsi aynı çözüme ulaştırıyor.”

Albert ve takımı Avustralya’da yaşayan etçil bitkisinin (Cephalotus follicularis) genomunu sıraladı ve Kuzey Amerika (Sarracenia purpurea) ve Asya’da (Nepenthes alata) bulunan türleri mevcut genetik veriyle kıyaslandı.

Tüm bu bitkiler aynı görünüme sahiptir; çanaklı, ağız görevi gören kavisli kaygan yüzeyli yapraklar. Bu yüzden böcekler, bitkilerin üstüne geldiklerinde, yutulurlar ve tekrar dışarı çıkmanın zor olduğunu anlarlar.

Kapana kısıldığında, haznenin içindeki mide sıvıları avını yıkıma uğratır, bu yüzden etobur bitkiler yedikleri böceklerin değerli öğünlerinden besleyici olan öğelerini kendilerine katabilirler.

Farklı etobur bitki türleri arasındaki benzerliğin yakınsak evrimin bir örneği olması öteden beri bilinmektedir.

Ancak şimdiye kadar, bilim insanları nasıl aynı biyolojiye  sahip olduğunu çözümleyemediler.

“Darwin’den bu yana, etobur bitkiler arasında yakınsanmayı kendi şekillerinde tanımlıyoruz” diyen Thomas Givnish, The Christian Science Monitor’e bundan bahsetti.

“Aynı davranışları sergileyen ve aynı görünen bitkilerin varlığı sadece bir yakınsamadır. Olayın çok daha derinlerde olduğu kanısına varıyoruz.

Bu üç etobur bitkinin kökenlerinin farklılığı şişirilmemelidir.  Sarracenia purpurea ve Nepenthes alata benzer özellikleri sırasıyla kivi ve kara buğday ile paylaşırken, Cephalotus follicularis, diğer etobur bitkilerden yıldız meyvesine çok daha yakındır.

Ancak bitkilerin mide sıvısının analizleri, her üç türün evrimleri süresince aynı numarayı yaptığını gösteriyor; hastalıklara karşı direnç sağlayan proteinleri seçmek ve  kursakta sıkışıp kalmış yeterince şanssız böceklerin sindirimini kolaylaştıracak enzimlere dönüştürmek.

Bu enzimlerin ikisi  böceklerin sert dış iskeletini parçalayan kitinin ve etobur bitkilerin besin fosforunu avlarından ayrıştırmasına olanak veren mor asit fosfatazı kapsar.

Araştırmacılara göre, bu farklı etobur bitkilerin kökenleri, etobur özelliklerini geliştirmeden uzun zaman önce, 100 milyon yıl öncesinden de fazla süre önce ayrıştırıldı.

Neden diğer bitkiler su ve güneş ışığıyla gerekli besini sağlarken bu tür bitkiler böcek etine ihtiyaç duydu?

Araştırma takımı, azot, fosfor gibi bitkilerin gelişmesine yardımcı bazı elementler gibi besin kaynaklarının -gübrenin verimsizliğinden- yeterli olmaması ihtiyacından doğduğunu öngörüyor.

“Etobur bitkiler, genelde besin maddesi az ortamlarda yaşarlar” açıklamasını yapan araştırmacı Kenji Fukushima basın duyurusuna şu şekilde devam etti: “Bu yüzden tuzağa düşürme ve hayvanları sindirme yeteneği diğer beslenme kaynaklarının kıtlığında önemli bir yer arz ediyor.

Her üç etobur bitki türünde de gerçek, aynı evrimleşme yolunu seçmiş olmaları diğer seçeneğin açık olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak koruyucu proteinlerinin mide sularına dönüştürülmesinin hayatta kalma mücadelesinde pratik bir yol olduğu gerçeğini koruduğu anlamına gelir.

“Ya oraya ulaşmanın birkaç yolu olabilir, ya da oraya ulaşmanın sadece birkaç hızlı yolu olabilir”

Bulgular, Nature Ecology & Evolution‘de raporlandı.

Kaynak
http://www.sciencealert.com/scientists-finally-understand-how-pitcher-plants-developed-the-taste-for-flesh

0 yorum