Din insanın bilinmeyen karşısında güvenini artıran ve destekleyen bir kavramdır. Çoğu din; insanın, günlük hayatındaki kontrol gücünü artırma ihtiyacından doğmuştur. Doğa dinlerindeki büyülere, sihirlere, fallara, yıldızlara; çok tanrılı ve tek tanrılı dinlerde dualar eklenmiştir. ( Bir kelimeyi- cümleyi belli bir sayıda söyleten dualar ile sağlık, sıhhat, huzur, aşk veya başarı beklemek aslında sihirin yeni bir görünümü olmuştur. Yani, (bence) şirktir.) Klan yaşamından, şehir devletlerine yöneliş ile doğa dinleri çok tanrılı dinlere, büyük krallıklar ve imparatorluklar ile de tek tanrılı dinlere yöneliş olmuştur. Çünkü din aynı zamanda elit ve yönetici tabakanın toplumu daha kolay idare edilebilmesi ve yönetebilmesi için düzen kurucu biçimlendirici olmuştur. Özellikli biat ve itaat işlenmiş, sorgulamadan kabul etme yüceltilerek bir meziyet olarak sunulmuştur…______________
Tek tanrılı dinlerin ilk dönemlerine yani topluma sunuldukları döneme bakarsak, bir devrim gibi hepsi var olan düzenleme ve uygulamaları sorgulayarak, eleştirerek işe başlamışlardır. Sorgulamayı, düşünmeyi öğütleyen ve destekleyen dinler, tekelcilerin (ruhban sınıfın, (bizde hocaların, şıhların, efendilerin, bürokratların, padişahların, din alimlerinin) kontrolüne geçtikçe sorgulamadan itaat yüceltildi.
(Batı Rönesans ile bu dönemi geçerken, orta doğu hala aynı zihniyet dönemini yaşıyor. Oysa İslam da sorgulama, okuma, düşünme esastır) ______________
Din ile bilim arasındaki çatışmanın temeli de bu noktaya dayanır. Bilim hiçbir konuda dogma zorlamaz. Bir durum ele alınır, sorgulanır, gözlemlenir, tekrarlanır ve bağımsız farklı kaynaklarca da aynı süreç tekrarlanır … Her seferinde aynı kesinlikle sonuç alınırsa bu durumun bir kural olduğu kabul edilir. Eğer evrim gibi çok uzun bir süreci ele alıyorsa, gözlem ve matematiksel mantık ile tümevarım yapar. Yine de tekrarlanarak gözlemleme süreci çok uzun olduğu için günübirlik yaşayanların bolca saldırısına açık olur. Üstelik canlı gibi çok fazla değişkene sahip bir nesne de temel kuralları ve destekleyici ayrıntı kurallarda zor kurulur. Yine de elde edilen sonuçlar, bir çok bağımsız gözlemcinin farklı sonuçları ile uyumlu olduğu için ana kurallar çıkartılabiliyor. Yine de evrim, doğanın canlılar dünyasındaki kuantum alanıdır. Yani size tek, net bir sonuç vermez. Olasılıklar ve değişkenlere göre olası sonuçları verir. Bu yapısı ne yazık ki, bir çok firsatçı için saldırı ve propaganda aracıdır. ____________
Din ile bilimin ayrı olduğu ve kişileri zorladığı noktayı bu örnekleme ile sanırım anlatabildim.
Bilim din ile çelişir mi? Bu tamamen subjektif bir konu. Eğer dine ya da bilime yaklaşımınızda bunlardan birinin gözü ile diğerini değerlendirirseniz, elbette çelişir. __________ Ama eğer dini insanın bilinmezi arayışı ve cevaplaması olarak ele alırsanız, bilim içinde aynı şeyi düşünürseniz birbirlerini destekleyici tamamlayıcı olurlar. Din size bilimin asla gitmeyi düşünmeyeceği yollarda bakış açısı ve yaklaşım sunar. Bilim ise bu yaklaşımların doğruluğunu denetler…_____________
Örneğin, tüm dinlerde başlangıçtan önce hiçbir şey yoktur. Sonra bir anda her yer ışık olur ve her şey oluverir. Üstelik zaman kavramları da görecelidir.
____________
Bilime göre her şey, tek ve homojen bir kaynaktan doğmuştur. Üstelik bu kaynak zamanla farlılaşmış olsa da her yerdedir.____________
Bizim hatamız, canlılığı, cansızlığa göre çok üstün görmemizde. Oysa canlı birimlerin uzun vadeli fizyolojik durumlarını özellikle enerji girdi ve çıktıları açısından ele alsak; entropiye uygun olarak enerjinin ortalamaya dağılmasında farklı bir yol olduğunun düşünebilirdik. Besleniriz enerji alırız, iş yaparız enerjiyi dağıtırız. Ölürüz, yaşam boyunca depolanmış cansız maddeler ve kaynaklar daha küçük birimlere dağıtılır.
Bu nedenle din ile bilim aynı kefede ele alınmamalı. Elma ile armut toplamak olur bu. Eşdeğer, aynı, benzer değiller. Aynı sorulara farklı cevapları olabilirler. Bunlardan işinize geleni kabul edebilirsiniz. Ya da etmeyebilirsiniz.________________
Sonuçta ikisi de insanlığın bilinmeyene cevap verme çabasının ürünüdür. Her ikisi de kendi koşullarına göre doğruları ya da doğruya yakınları içerebilir. Mesela, eğer Planck uzunluğu şu an‘kinin iki katı olsaydı; sonsuza giden sabit Pi sayısı farklı olabilirdi. Yani çapını veya çevresini bildiniz bir çemberin diğer ölçüsü ve buna bağlı olan tüm trigonometri farklı olacaktı. Çünkü evrenin eğimi farklı olurdu.
Yani sayısal değerlerin kesinliği için bile “ceteris paribus” var.