Gençlerimiz umutsuz. Ümitsiz. Kendi geleceklerinden endişeliler. Aslında bu yüzden, gelecekle ilgili olarak beklentisizler.
toplumumuz, hoşlanmasakta, doğru bu, "geri bir toplum." Bilimde, edebiyatta, sanatta, sporda geriyiz.
Edebiyat, sanat, kültür değerlerimiz hep kayıp veriyor. Oysa gencimizin dünya vatandaşı olarak, dünya'nın karşısına çıktığın kültürü, tarihi, bilimi ve edebiyatı ve sanatı ile diğer yoplumların karşısında dik durabileceği bir toplumsal birikime ihtiyacı var.
Kusura bakmayın. Osmanlı dönemi, Türk tarihinde sadece bir kaç yapraktır. Arşivimizdeki neredeyse Meydan Larousse serisi oluşturacak ansiklopediden bir kaç yaprak sadece.
Temel ve güç almaya çalıştığımız bu bir kaç yaprak ise, Edebiyatı, bilimi, sanatı ile dünya'ya mal olmamıştır. Evrenselleşememiştir. Melez bir kültür olarak, en iyileri ve güzelleri toplamış olması, ne yazık i, dünya için onu özgün ve değerli kılmıyor.
O yüzden içinden Fars ve Arap etkisi çıkınca, elimizde içi boşalmış bir çuval kalmış.
Atatürk, Cumhuriyet döneminde bu boşluğun özgün değerlerimizle doldurulması için yolu açtı. Ama ne yazık ki, ikinci dünya savaşı ertesi koşullarda bu yol saptırıldı, bozuldu. Hala da daha iyiye giden bir yola girmedi.
Bizim acilen kendi edebiyatımızı, sanatımızı, müziğimiz, resmimizi, heykelimizi geliştirip, evrenselleştirmemiz gerekiyor. En az bilimsel gelişme kadar önemli bunlar. Yoksa gençlerimiz, dünya toplumları karşısında nasıl bir toplumu ve değerlerini temsil ettiklerini hiç düşünemeyecekler. Türk olmanın, onurunu ve gururunu hissedemeyecekler.
(Bir Fransız, İngiliz, Japon ya da Rus gibi hissetiklerini, tarihlerini ve kültürlerini arkalarında hissettiklerini hiç sanmıyorum. )
Hissetmiyorlar şu an. Bu ülkede kalmak da istemiyorlar. Üstelik bunun o'su, bu'su yok. Hemen hemen gördüğüm her siyasi ve inançtaki gençte, temelde benzer yaklaşımları var.
Aralarındaki düşünsel farklılıklardan dolayı, birbirleri ile iletişim kurmadıkları için durumun farkında değiller ama çoğunluğu aynı endişe, korku, beklenti ve arzuları taşıyorlar.
Haklılarda... Biz yaşlılar, onlara kaynakları ve imkanları ile ne temiz bir çevre, ne destek alabilecekleri, işleyebilecekleri doğal kaynaklar, ne kendini yetiştirmiş, toplum bilinci güçlü, birlik içinde bir toplum bırakıyoruz...
Tam tersine, yedik, içtik, içine ettik ve dağıttık. Bunları toplama, temizleme işini bırakıyoruz. Üstelik daha zorlu şartlarda, kısıtlı imkanlarla...
Bizim miras sorunlarımızı mı düzeltmeye uğraşacaklar, yoksa kendi hayatları için mi didinecekler?
Daha yazabileceğim çok şey var ama... Bu tür konuların çatışmalara yol açmasının nedenleri ve olası sonuçları hakkındaki fikirlerimi paylaştım...