0

Sorularım var!

Tony Torsi 9 yıl önce 27
0

Bu soruların cevaplarına çeşitli yazılarda sık sık değindik. Ama bazen tekrarlanmasında fayda olabilir. Gerçi Sayın Eker’de faydalanır bu şekilde. 1) İvmelenen elektron, enerji fazlasından fotonla kurtulur. 2) Kütle çekimi ortadan kaldırılamaz. Ama yer çekimi serbest düşüş esnasında belirsizleşir. Enerji dönüşümü vardır. 3) Bu ışınların fotonlarının taşıdığı enerji, frekansı ile alakalıdır. Enerjileri soğrulmaz ya da az soğrulur. 4) Foton evrenimizde enerji paylaşımı ve dağıtımında kullanılan ana parçacıktır. Hemen hemen tüm enerjiler, ışıma ile birbirine taşınır. Zıt elektrik yüklü cisimlerde de enerji dengelemek için ( birbirleri ile aynı değerde olabilmek için) enerji alışverişi olur. 5) Bunları bir arada içeren kuram hala aranıyor. Her şeyin teorisi de denebilir. Sicim teorisinin en yakın gibi duranı. Ancak teorinin geçerlilik kazanması için sınanabilir olması, deneye tabi olması lazım. Bu konuda sicim teorisi çok zayıf kalıyor. 6) Her enerji türü gibi ısı da fotonlarca taşınır. Foton ise ışık2ın ana maddesi 7) Salt Uzay-zaman ortamı, cisimlerin sürekli serbest düşüşte oldukları ortamdır. 8) X, Gama ışınları gibi kurşun gibi yoğun çekirdek ve elektron içeren maddelerden geçemez ya da zor geçer. Fotonların enerjisinin önemli bir kısmı soğurulur. 9) Hamamböcekleri kınkanatlı familyasından en dayanıklı canlılardandır. İlk önce vücudunu kontrol eden beyni tek parça değildir. Vücuduna dağılmış sinir düğümleri de mevcuttur. Bu nedenle vücut fonksiyonlarını kontrolden farklı merkezleri vardır. (İnsan vücudu içinde benzer bir sinir merkezi, sindirim sistemini beyinle ortak ve beyinden bağımsız kontrol eder. ) DNA yapısında kendisini yenileme ve adapte olma süreci çok hızlıdır. Bu nedenle gerekli değişiklikleri sonraki kuşaklarına aktarabilir. Radyasyonun DNA’da yaptığı kırılmaları da, daha karmaşık canlılara göre daha çabuk tamir eder. Mesela insanlarda tamir mekanizması her hücre grubu için aynı değildir ama tek merkezden yönlendirilir. Bu nedenle karaciğer %100 rejenerasyona sahipken, mesela böbreklerde bu oran yar yarıya düşük olabiliyor. Sistem bir yerden bozulunca diğerlerini de olumsuz etkiliyor) 10) İlk yoğurtta, peynir mayası bakterileri kesilmiş bir buzağı ya da koyunun işkembesindeki mayalanmış sütten elde edilmiştir. Mesela danalardan peynir mayaları üretilmiştir. Ot, yani selüloz şeker ile aynı temel kimyasala sahip olsa da molekül olarak 30 bin–40 bin molekül gibi büyük sayılarda bağlarla olabiliyor. Bu nedenle, bu hayvanların sindirim sisteminde selülozun parçalanması için desteğe ihtiyaç oluyor. Bizdeki bağırsak florası bakterileri gibi bakteriler işkembenin özellikle ilk bölümlerinde oluyor. Burada bakterilerce mayalanıp parçalanan selüloz daha sonra sindirim sisteminde daha küçük parçalara ayrılıyor. Bu parçalanmış moleküllerin en küçüğü zaten glikoz. İnsanlarda bu tür bir yapı yok, bu nedenle inekler gibi ot sindiremiyoruz. Ancak şimdi körelmiş olan apandisitte bu tür bakteriler olabiliyor. Yine de bunlar daha çok yenen ufak tefek selülozik parçalar, çekirdek gibi kullanılıyordu tahminen. Şimdi işlevi bozulduğu için iltihaplanmaya neden oluyor daha çok... Her soruya bilgimiz çerçevesinde düzgün cevap vermenin; kendimize, karşımızdakine ve bu sitedeki diğer arkadaşlara bir saygı borcumuz olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ya hiç cevap yazmamalı ya da yapıcı cevaplamak bize yakışan olmalıdır. Zaten bilimsel anlamda kıt kaynakları ve zekâları olan bir milletiz. Sayın Eker, Türkiye ile Türkistan’ı bilimsel açıdan kıyaslarsa, nasıl eksik noktalarımız olduğu daha da iyi anlaşılır. Birbirimize elimizden geldiğince yardımcı ve destek olmalıyız.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0