Kuramın denklem ve rakamları bizim için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü onları anlamlandıracak bir bilimsel düzeyde değiliz.
Ama olayın felsefesini anlayabiliriz.
Kuantum fiziğinde bazı hesaplar yapılırken (genelde çok miktarda ortaya çıkarlar) sonsuzluklar ortaya çıkar. Bu yüzden gerçek denklemler yerine yaklaşık sonuçlar verecek yaklaşık denklemler kullanmak gerekir. Ortaya çıkan bu sonsuzlukların birbirlerini götürmeleri için (Renormalizasyon) denilen bir uygulama yapılması gerekir.
Yang-Mills kuramı bunu sağlamak için geliştirilmiştir. Kuramın fotonları bir miktar kütle sahibi olmak zorundadır. Bu şekilde hızları ve menzilleri azalır ve hesaplama işi renormalize edilmiş olur. Yani belirsizlik ilkesinin ortaya çıkardığı sonsuzluk bu şekilde hesaplanabilir duruma gelir.
Kuramın bakış açısı şudur;
Normal maddeye mikroskopla baktığınızda maddeyi büyütülmüş görürsünüz. Ama atom altı düzeyde bakabilecek olsaydık maddenin (parçacığın) gittikçe daha da küçüldüğünü görürdük. Kütlesi büyük görüneceği yerde dalga fonksiyonunun büyüyüp, kütlesinin de gittikçe küçüldüğünü görürdük. Bu durum izlenmeye devam ederse parçacık sonsuz küçük durumuna kadar küçülür, dalga fonksiyonu sonsuz büyür.
(Yine belirsizlik ilkesi yüzünden, aslında parçacığa daha yakından bakarak onu daha küçük bir alana sıkıştırmış oluruz. Bu da bizi sonsuzluklara götürür.)
Aslında Yang-Mills teorisinin yaptığı şey, belirsizlik ilkesini normalize etmektir.