İlk sezonu 2016’nın Kasım ve Aralık aylarında toplamda 6 bölüm olarak yayınlanan dizinin “Making Mars” isminde belgeselin yapım aşamaları ile ilgili detaylı bilgi veren ilave bir bölümü de yayınlandı-ki bunun belgeselin kendisi kadar ilgi çekici olduğunu söylemek mümkün.
Belgesel günümüz ve 2033 yılları arasında gidip geliyor ve Mars görevinin bugününü ve geleceğini kesitler halinde seyirciye sunuyor. 2033 yılında Mars’a gönderilen ilk uçuş ekibinin kurgusal maceraları adeta başlı başına bir bilim kurgu dizisi olarak anlatılırken 2016 yılına dönüldükçe şu anda bu konuda yapılan çalışmaların konuyla bağlantısını seyirci rahatlıkla kurabiliyor. Bir yandan yıllar 2033’ten ileriye doğru akarken, bir yandan da daha da geçmişe inilerek insanoğlunun Ay’a ayak bastığı dönemlerden 2016 yılına gelene kadar uzay macerası konusunda insanların, ülkelerin, kuruluşların neler yaptığı, neden yaptığı anlatılıyor.
Belgeselin gelecekte geçen kurgusal kısmında, Mars’a ayak basan ilk insanların yaşadığı zorluklar hem fiziksel hem de psikolojik boyutları ile ele alınmış; astronotların duygu ve düşüncelerine epey yer verilmiş diyebiliriz. Belgeselin geçmişe dönen kesitlerinden birinde anlatılan ilginç deney, bu duygu ve düşüncelerin neden bu kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlıyor.
2010 yılında Mars yolculuğunu simüle etmek için bir deney yapıldı. Bu deneyde 4 Rus, 1 Fransız ve 1 Alman’dan oluşan 6 kişilik deney ekibi Moskova’daki Medikal ve Biyolojik Sorunlar Enstitüsü’nün (IMBP) bahçesinde kurulan bir metal kapsülde 520 gün geçirdi ve hayali olarak Mars’a gidip, ayak basıp, örnekler toplayıp geri döndüler. Bu süre boyunca tam bir tecrit ortamında bulunan ekip 24 saat izlendi ve gerçek bir uzay yolculuğundaymışçasına deney yapıldı. O kadar ki Dünya ile iletişim kurmak istediklerinde bile 20 dk’lık telsiz sinyali ulaşma süresini beklemeleri gerekiyordu. Deneyin önemli sonuçlarından birisi 6 kişiden 4’ünde bu süre içinde ruhsal dengesizlikler gözlenmiş olmasıydı. ISS’te (Uluslararası Uzay İstasyonu) göreve gönderilen ve uzun süreli kalan astronotların da bir takım psikolojik zorluklar bildirmeleri, bu konunun uzun süreli uzay yolculuğunda hafife alınmaması gerektiğini gösteriyor.
Hawaii’nin yüksek dağlarında kurulan “Mars” yerleşkesinde yapılan ilginç deneyler ve kolonileşme konusunda geçmişteki tecrübelerden nasıl faydalanıldığı belgeselde anlatılan ilgi çekici konulardan sadece birkaçı.
Oscar ve Emmy ödüllü Brian Grazer ve Ron Howard’ın yapımcılığını üstlendiği belgeselde bir yandan heyecan dolu bir bilim kurgu macerasını takip ederken diğer yandan da Buzz Aldrin, Stephen Hawking ve Neil deGrasse Tyson gibi bilim insanlarının yorumları ile konu hakkında gerçekçi, bilimsel veriler ışığında bilgi sahibi olmak mümkün. Günümüzde Mars’a yolculuk deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan Elon Musk ve şirketi SpaceX’in konudaki hummalı çalışmalarına da belgeselde detaylı şekilde yer verilmiş.
2015 yılında gösterime giren Marslı filmini seyredenler, belgeselin kurgusal gelecek tasvirini bu film ile karşılaştırabilirler. Filmin uyarlandığı Marslı kitabının yazarı Andy Weir de belgeseldeki konuşmacılardan biri olarak karşımıza çıkıyor ve yorumlarını paylaşıyor.
Sizler de eğer henüz seyretmediyseniz, ilk sezonu seyredip ikinci sezonu sabırsızlıkla beklemeye başlayan uzay bilimi meraklıları arasına katılabilirsiniz.
Aşkın Demir
Film olarak güzel fakat daha ufku açık fikirler içeriğinde olabilir.