Olay şu: Bir atomun boyutu, çevresindeki elektronların ortalama konumuna göre belirleniyor. Yani atomun büyüklüğü aslında çekirdeği ile elektronlar arasındaki boşluktan oluşuyor. Çekirdekler genellikle bu boş alanın sadece 100 binde biri kadar bir boyuta sahip oluyor.
Eğer çekirdeğe bir fındık tanesi boyutunda dersek, atomun kendisi bir stadyum büyüklüğünde oldurdu. Eğer atomlar arasındaki boşluktan kurtulup sadece çekirdek ve elektrondan ibaret olsaydık, her birimiz bir toz tanesinden daha küçük bir boyutta olurduk. Tüm insanlık bir küp şeker kadar bir alana sığabilirdi.
Peki o zaman bu kadar kütle nereden geliyor?
Cevap: Enerji. Temelde hepimiz proton nötron ve elektronlardan oluşuyoruz. Atomun çekirdeğindeki proton ve nötronlar ise kuark adı verilen daha küçük parçacıklardan meydana geliyor. Bu kuarklar gluon adı verilen başka bir madde sayesinde bir arada durabiliyor. Kuarklar proton ve nötronların kütlesinin çok küçük bir yüzdesini oluştururken gluon ise tamamen kütlesiz bir madde.
Pek çok bilimci, vücudumuzdaki kütlenin çoğunun, kuarklar ve bunları bağlayan gluonların kinetik enerjisinden kaynaklandığını düşünüyor.
Peki tüm evrendeki atomlar neredeyse tamamen boşluktan meydana geliyorsa herhangi bir şeye dokunduğumuzda nasıl hissedebiliyoruz? Neden filmlerdeki hayaletler gibi, başkalarının içinden geçemiyoruz? Neden arabalarımız yolun içinden geçip dünyanın merkezine kadar düşmüyor?
Bu noktada ‘boşluk’ kavramını yeniden incelemek gerekiyor. Çünkü boşluk dediğimiz şey aslında asla tamamen boş olmuyor. Bizim boşluk olarak gözlemlediğimiz alanlar aslında dalga fonksiyonları ve görünmez kuantum alanları ile dolu.
Bir atomun içindeki boşluğu, bir vantilatörün kanatları gibi düşünebilirsiniz. Fan çalışmadığı sürece vantilatörün içinin çoğunlukla boş alandan oluştuğunu görebiliyoruz. Ancak fan çalışmaya başladığında elimizi kanatların arasına sokup o boşluğu hissedemiyoruz. Kuantum fiziğine göre, elektronlar da bu şekilde aynı anda atomun her yerinde bulunabiliyor ve aslında boşluk olan alanların katı bir his vermesine sebep oluyor.
Aslında hayatınız boyunca hiçbir şeye dokunmadınız
Şimdi rahatlayın ve sakince oturun. Çünkü bu bilgi biraz baş döndürücü olabilir. Oturdunuz mu?
Bu soruya cevabınız ‘evet’ olduysa aslında tam olarak doğruyu söylemiyorsunuz. Çünkü vücudunuz ya da kıyafetleriniz şu anda oturduğunuzu düşündüğünüz yere tam olarak dokunmuyor. Bir şeye ya da birine dokunduğunuzu düşündüğünüzde aslında atomların çekirdeği ya da elektronlar birbirine dokunmuyor. Karşıdaki kişinin ya da cismin atomlarının elektronları etrafında bulunan elektromanyetik alan, sizin atomlarınızın elektromanyetik alanını itiyor. Hissettiğiniz şey aslında bu itme durumu.
Yani örneğin teknik olarak şu anda o sandalyede oturmuyor, çok az üzerinde ‘havada duruyorsunuz’!
Sonuç olarak çok önemli olduğunu düşündüğümüz vücudumuz aslında, boşluktan oluşan bir evrende, boşluktan oluşan bir gezegenin üstünde duran ve boşluktan oluşan atomların oluşturduğu yanıltıcı bir birleşimden başka bir şey değil.
Kaynak
https://www.dunyahalleri.com/hepimiz-cok-bos-insanlariz/
0 yorum