Yıldızların yaşam dostu, yaşanılabilir bölgelerinin yörüngesinde dolaşan 15 kadar yeni gezegenin tanımlanmasından sonra, gökbilimciler bir sonuca vardılar.
Bütün bu gezegenler, Jüpiter ve Neptün ile aynı boyutta olan büyük, gaz halinde dünyalardır. Bu gibi gezegenler, yeryüzü benzeri bir hayat için uygun değilken, ormanların, okyanusların ve canlı yaratıkların bulunduğu aylarla çevrelenmiş olabilirler. Örneğin, Avatar filmindeki hayali ay olan Pandora bu tarz bir dünyadır.
Bu zamana kadar yeni keşfedilen 15 gök cisminden sadece bir tanesi %99,9 kesinlik ile güneş sistemi dışında bulunan bir gezegen olarak kabul edildi. Geriye kalan cisimler yeni ve destekleyici kanıtlar bulunana kadar “aday” gezegen statüsündeler. “PH2 b” olarak bilinen bu gezegen birkaç yüz ışık yılı uzaklıktaki Kuğu takımyıldızlarında Güneş’e benzer bir yıldızın etrafında dolaşmaktadır. Keşfin arkasında bulunan uluslararası ekibin bir üyesi olan Oxford Üniversitesi’nden gökbilimci Dr. Chris Lintott: “Dünya’ya benzer gezegenler bulmakla ilgili bir takıntımız var, ancak PH2 b gibi keşfettiğimiz gezegenler oldukça tuhaf.”
“Jüpiter su bakımından zengin, büyük birkaç uyduya sahiptir. Bu suyu yeryüzünde bulunan sıcak bölgelere kolaylıkla götürebildiğimizi bir düşünün. Eğer bu gibi gezegenler Dünya büyüklüğünde uydulara sahip olmuş olsaydı Europa ve Callisto’yu göremezdik, fakat şaşırtıcı bir senaryo olarak nehirlerin, göllerin ve bütün çeşitli yaşam alanlarının bulunduğu dünyalar karşımıza çıkacaktı. Bir diğer ihtimal olarak en yaygın yaşanılabilir dünyalar bizim kendi güneş sistemimizde bulunan kayalık gezegenlerin yerine Jüpiter ve Neptün boyutlarındaki gezegenlerin etrafındaki uydular olabilirdi.”
Kişisel bilgisayarlarından planethunters.org web sitesine giren insanlar güneş sistemi dışında bulunan ve gezegen olmaya aday gezegenlerin bulunmasında gökbilimcilere yardım ettiler. “Gezegen Avcıları” projesi, gökbilimi meraklılarını gezegenler ana yıldızlarının önünden geçtikçe parlaklık dalgalanmalarını gösteren grafik desenlerini belirlemeye çağırdı.
Keck teleskobu ile Hawaii’de yapılan bir sonraki çalışma PH2 b’nin neredeyse gerçek bir gezegen olduğuna dair kanıtlar sağlamıştır. Astrophysical Journal’ın bu araştırmalar üzerine online yayınladığı makalede 40’tan fazla “Gezegen Avcıları” gönüllüsüne yer verildi.
Bu gönüllülerden birisi Gateshead yakınlarındaki Birtley’den 71 yaşında emekli polis Roy Jackson: ”Kelimelerle anlatmak çok zor; keyif, merak ve hatta gurur duyma… Bir gezegenin keşfedilmesinde birkaç küçük yolla yardımcı olabildim.” Diğer bir gönüllü Faversham’dan elektronik mühendisi Mark Hardley: “Şu anda insanlar bana geçen yıl başardığım şeyi sorduklarında onlara uzak yıldızların etrafındaki yeni bir gezegenin keşfedilmesinde yardım ettim diyebiliyorum. Ne harika bir şey!”
Gezegen Avcıları’na öncülük eden Yale Üniversitesinden bilim insanı Profesör Debra Fisher: “Araştırmaya ev sahipliği yapan yıldızların sistemlerinin yaşanılabilir bölgelerindeki yörüngelerde dönen gezegenlerin bulunmasında bilgisayar algoritmaları kadar etkili olarak görülen gönüllülerimizin bulunduğu Gezegen Avcıları projesinde yeni bir çağın ortaya çıkışını görüyoruz. Şu anda bu gezegen avı, sadece güneş sistemi dışında bulunan eski gezegenlere yoğunlaşmıyor, gönüllüler yaşanılabilir dünyalara da dikkatlerini yöneltiyorlar.”
Günümüzdeki keşiflerden önce 19 tane farklı, güneş sistemi dışında bulunan gezegen yaşanılabilir bölgelerde çoktan bulunmuştu. Sıcaklığın ne çok sıcak ne çok soğuk olduğu, bununla birlikte sıvı yüzey sularının bulunmasına da imkan veren uygun bir sıcaklıkta bulunan yörünge kuşağı ‘Goldilocks bölgesi’ olarak da bilinir.
Diğer bir Gezegen Avcıları bilim insanı Yale Üniversitesinden Dr. Ji Wang:’ PH2 b’nin hayata elverişli bir kayalık ay olduğu tahminini yürütebiliriz. Gökbilimcilerin potansiyel olarak yaşanılabilir ortamları belirlemesi yerine diğer dünyalar üzerinde yaşamın izlerini tespit ettikleri günü bekleyemiyorum. Bu her an olabilir.’
0 yorum