Öncelikle bu kadar geç kaldığım için özür dilerim.Sana mantık kuralları ile zeus örneğinin neden geçersiz olduğunu açıklamamalı ve ruhu da neden çürütemeyeceğimizi açıklamamı istemişsiniz.İşin derinlerine inmemi söylemişsiniz.Gerek felsefi gerek de mantık biliminin kuralları ile bu konuya giriş yapalım o zaman:
İlk olarak zeus ile başlayalım.Zeus yunan mitolojisine göre tanrı(!)dır.Ancak bir yaratıcı vasıflarına sahip bile değildir.O zamanlar mantık ve felsefe bu kadar gelişmiş değildi.İnsanlar kafalarından bir şeyler uyduruyor(tabii ki bunlar zamanla oluyordu.) ve o şeylere tapmaya başlıyorlardı.Zeusu bir yatarıcı olarak kabul edersek(hâşa) zeusun bu evrenden bağımsız olması gerektiği sonucuna varırız.Çünkü evreni yaratan evrenden önce de var olmalıdır ki evreni yaratabilsin.Mekanı yarattığına göre mekandan da bağımsız olmalıdır.Zamanı yarattığına göre de zamandan bağımsız olmalıdır...Oysa zeus gibi yunan mitolojisindeki tanrılar(!) evrenden bağımsız değil tam aksine evrene bağımlı bireylerdir.Dolayısıyla bu mantık önermesi yanlıştır.Ayrıca gelişen bilim ile ortaya çıkan "büyük patlama" teorisi de bize evrenin ezeli olmadığını, bir başlangıcı olduğunu göstermiştir.Durum böyle ise zeusun da bir başlangıcı olacaktır.Zaten yunan mitolojisini incelediğimiz zaman tanrılar(!) arasındaki mücadele vb. olaylarda dikkatten kaçmaz.Ayrıca zeusun bir çapkın olması da yaratıcı olmadığının göstergelerinden biridir.Çünkü yunanlılar insana ait özellikleri zeusa da yüklemişlerdir.Ayrıyeten diğer efsanelere de bakarsan zeusun ezeli olmadığını da çıkarabilirsin(zeusun doğuşu).Dolayısıyla verilen zeus tanımı tamamen mantık kurallarına aykırıdır.Eğer mantık kurallarını biliyorsan "özeşlik ilkesini" de bilmen lazım.Zeus hâşa yaratıcı ise yaratıcıyla özdeş olması lazımdır oysa yukarıda anlattığım gibi yaratıcı vasıflarını bile taşımamaktadır.Yani zeusun insanlara görünmesi ve sonradan uzaklaşması tamamen saçma bir uydurmadır.Ayrıyeten zeusun da sıfatları vardır ancak bu sıfatlar ile kendisi çelişmektedir dolaysıyla zeus tamamen özdeşlik ilkesine ve çelişmezlik ilkesine aykırıdır.Yani mantıken "yanlış bir önermedir."
Anlatamadığım veya anlamadığın bir yer olursa sorabilirsin.
Ruh konusuna gelirsek:
1.Temel mantık kurallarını "özdeşlik ilkesi","çelişmezlilik ilkesi" ve "3. halin olanıksızlığı" diye yazabiliriz.
2.Ruh varsa ve bu ilkeler doğruysa bu ilkelere uyması lazımdır.
(3.Din konusuna girmememi istemişsin ancak ruh bilimin değil Din 'in tanımındadır.Bu yüzden arada sırada Din 'i bilgiler vermem gerektiğini belirtmiş olayım.)
4.Bahsettiğim ruh tanımı bu ilkelerle çelişmez.
Açarsak:
Ruhun özdeşlik ilkesine uygun olması lazımdır.Nitekim öyledir de.Bahsettiğim ruh tanımına göre zaten ruhu gözlemleyemeyeceğiz.Dolayısıyla sadece mantık ve felsefi kurallar vb. ile yorum yapabileceğiz.Bahsettiğim ruh (yani İslâm 'daki ruh) tanımı hiç bir çelişki içermemektedir.Yukarıda bana bilinçten bahsettiğin zaman ilk mesajlarımdaki "dünya bedeni" kısmına dikkat etmemiş olduğunu görüyorum.Dünya bedenimiz şu anda kullandığımız bedenimizdir ve bu dünyayı kavramamızı sağlar.5 duyuyla çevremizle etkileşir ve bunları anlamaya çalışırız.Oysa öldükten sonra bu bedenimizi bırakırız.Yani "ruh" kavramı ortaya girer.
Bahsettiğim ruh tanımı çelişmezlik ilkesine de uymaktadır.Ruhun sıfatları zeus örneğinde olduğu gibi kendisiyle çelişmez.Dolayısıyla ruha karşı ruhun argümanları kullanılamaz(Buna örnek olarak statik evreni verebiliriz.Statik evren tanımı evrenin ezeli olduğunu öne sürer kısaca.Buna göre termodinamiğin yasalarına göre evren ezelde kendini yok etmiş olmalıydı.Dolayısıyla statik evren tanımı kendi önergisiyle kendisini çürütmektedir.).Ruhun tanımında ise böyle bir şey yoktur.
3.halin imkansızlığına göre de bir önermeye ya "doğru" ya da "yanlış" şeklinde cevap verilebilir(Kuantum dünyasının acayiplikleri bu ilkenin dışında tutulabilir bana göre.).Ruhun varlığı da bir önerme olarak görülebilir ve hem doğru hem de yanlış denmesi mümkün değildir.Dolayısıyla üzerinde düşünülmeli-tartışılmalı ve bir sorunca varılmalıdır.Yeterince araştırdıysan "bilgi kuramı" diye bir şey duymuş olmalısın.Kısaca bilgi kuramı bilgiyi araştıran ve inceleyen bir alt dal olarak görülebilir.Ayrıyeten bilgi kuramı "Platon" a kadar eskilere götürülebilir.Bilgi kuramı bize göstermiştirdir ki maddenin tek başına "bilgi" üretmesi imkansızdır.Bilgi, maddeden ayrı bir şekilde incelenmelidir.Bu da bilgi ve maddeyi ayıran bir özelliktir.Felsefeye de meraklıysan suje olmadan bilginin çıkamayacağını da bilmiş olman lazım.Suje burada "biz" oluyoruz.Yani maddeden bilgi çıkaran da bizlerizdir.Bize bir akıl verilmiştir.Dolayısıyla madde aklı, dolayısıyla bilgiyi oluşturmamış.Akıl sayesinde suje bilgiyi kavrayabilmiştir.Bu da "ruhu" destekler niteliğinde bir önermedir.Ve mantık kuralları ile de sınanabilir.Kuramlar da zaman içerisinde geliştirilmiş, genişletmeler,daraltmalar,ekleme ve çıkarmalar yapılarak geliştirilmiştir.Örneğin Newton'ın yer çekimi yasalarının çok büyük kütlelerde hatalı sonuçlar verildiği görülmüş ve görelilik ile bu eksiklikler tamamlanmaya çalışılmıştır.Aynı şekilde bu yasa kuantum dünyasında da iflas etmiştir ve günümüzde bilim insanları kütle çekimini kuantum dünyasına uygulamaya çalışmaktadırlar.Standart model de buna örnek olarak verilebilir.Standart model çoğu şeyi tanımlar.Standart model ile sonunda kuram deneyin önüne geçmiştir.Mesela standart modelden önce elektronlar gözlem yoluyla bulunurken standart model sayesinde karşıt parçacıklar kuramsal olarak keşfedilip sonradan yapılan deneylerle ispatlanmışlardır.Ancak standart model de her şeyi açıklayamamaktadır.Bu yüzden "süpersimetri" vb. teoriler ortaya atılmış ve daha çok şey açıklanmaya çalışılmıştır.Bahsettiğim şey de böyledir.Buna örnek olarak Descartes'in çalışmalarını verebilirim.