DNA'lardaki değişim normal koşullarda çok yavaştır. Onlarca kuşak sürebilir. Üstelik her kuşakta değişen genin, döllenme aşamasında onarım görmemiş ya da baskın kalmış olması lazım. Ancak duygu durumlarımızı etkileyen, hormon salınımlarını salgılayan bezlerin, organların bilgisi sonraki kuşaklara aktarılabilir. Yani melankoliye sebep olan hormon düzeyleri ya da şizofreniye gibi, miras kalıyor olabilir. Genetik yatkınlık oluşabilir yani. Ama çoğu ruh durumu sonradan öğrenilen kültürel - sosyal benimsemeler olduğu için kesinlik düzeyi düşük. (ABD'de suçlular üzerini yapılan bir araştırmadan aklımda kalanlara göre yazıyorum) . Yine de mesela, yüzlerce kuşktır derin sularda inci avcılığı yapan polinezyalı yerlilerin, 2-3 kuşaktır kent yaşamına adapte olan torunlarında bile göz mercekleri, su altında normal insana göre %10 civarı daha net görecek şekilde bombeli oluyormuş. (Bu da eski bir bilim ve tenoloji dergisirden, ilgimi çektiği için aklımda kaldı) . Belki DNA'lar ile değil ama RNA'lar ile bir kısım bilgi iletiliyor olabilir. Yumurtanın döllenmesi esnasında DNA zincirlerini şeker ve fosfat molekülleri farklı bağlanıyor olabilir. (?) Bu da bir varsayımdır. Doğru diyemem.