1) 1) Siz diğer soruyu görüp hatalı anlamışsam düzeltene kadar zaman kazanıp, bu konudaki fikrimi paylaşayım dedim. :-) (Buna “1” yazdım… Fikir belirteceğim diğer konularda bir bakıma devam olacağı için.) ----------------------------------------------
Öncelikle karadelik oluşması için maddenin çok küçük bir hacme sıkıştırılması lazım mesela dünyanın bir santimetrelik bir bilye boyutuna inmesi gibi... Varsayımıma dayanaraktan cevap yazacağım. Bu nedenle bilimsel olmayan bir bakış olduğunu unutmayın.... Varsayımımda, evrenin tümünü saran bir dalgalanmadan söz etmiştim. Buna Evrensel Genişleme Dalgaları kısaca EGD adını verdim. Bu dalgaların oluşturduğu alanı Higgs alanı ve bu dalgaları da Evrensel Kütleçekim Dalgaları'na benzetebilirsiniz. Aralarındaki farklılık; benim o kavramları iyi bilmememden ve kendi dalgalarıma biraz farklı işlevler yüklememden kaynaklanıyor olabilir.-------------------------------------------
EGD dalgaları tüm evreni ışık hızında ve çok küçük aralıklarla (tahminim planck zamanında bir ve planck uzunluğunda aralıklarla ama dayanağım yok) dalgalanmaktadır. (Kaynağını ise evrenin genişleme oranına bağlamıştım. Onu da evrenin spinine... Burada dalgalanmanın (enerji dağılımının) sürekliliği ve homojenliği içinde, evreni torus biçiminde kapalı bir zar sicim olarak düşündüydüm. Küre aynı homojenliği, genişlerken sağlayamaz gibi algıladım. )
------------------------------------------------------------------------------------------
Ancak evrendeki tüm enerji kaynağı bu dalgalar değil. Bir de bigbang öncesinde olan, tekilleşme boyutunda sıkışmış enerji paketçikleri var.
Bu paketçiklerin küçük bir kısmı 3 uzamsal boyutun oluşumu esnasında, aralarındaki simetriyi kaybettiği için çeşitli temel parçacıkların oluşturacak şekilde topaklanıyor. Toplanıyor.
EGD alanıyla temasta, denizde sürekli dalgalara maruz kalmış çöp topakları gibi, tepki veriyorlar. Dalgalarla inip çıkma esnasında titreşiyorlar. Dalgaların frekansı ve enerjisiyle uyumlu olan parçacıklar halinde bulunanlar olduğu gibi, uyumsuz olanlar yani çok çok küçükleri birleşiyor. Ya da varlıklarını kaybedip, EGD içinde enerji olarak çözünüyorlar. Çok büyük olanlar ise daha küçük parçalara ayrılıyorlar. Taşıdıkları enerji bitince, daha küçük parçacıklara dağılıyorlar.
Neyse, EGD bu enerji alanlarıyla temas ettiği zaman, yoğunluk ve frekans farkından dolayı farkı bir dokuymuş gibi tepki veriyor. Öncelikle bu farkı enerjiyi titreştiriyor. (Frekans)… Ayrıca onu sürüklerken yuvarlıyor (spin)… Çünkü genişlemeden ve spinden dolayı bu yoğun enerji topakları, bir bakıma bir topaçın içindeymiş gibi sürekli ve düzenli bir ivmeye maruz kalıyorlar. Tabii 3 boyutlu da biz ,bir ekvatoryal eksen düşünüyoruz ama bu spinin ve genişlemenin enerji topaklarını birkaç farklı harekete birden maruz bıraktığını düşünüyorum. (Torus şeklinde 3 boyut üzerinden göstermiştim)
Bu nedenle bir bakıma sürekli hareket içindeki bu enerji topaklarının spinleri aynı anda her yöne (genişleme hareketi yönünde) doğru oluyor. Bunu üç boyutlu bir şekilde ele alırsak, en güzel örnek suya sıkılan bir kurşun oluyor. (Kurşunun enerjisi bitmemesi şartıyla… Ancak bu örnekte kurşun sabit durmaya çalışırken, su aynı hızla kurşunun hareketinin ters yönünde… ) ---------------------------------------
Eğer bu kurşunun yivden dolayı oluşturduğu şekle bakarsak, konik bir şekil oluyor. Şimdi bir de bu kurşunu sadece ileriye doğru değil, diğer tüm yönlere doğru titreştirirsek, küresel bir hacim elde etmiş oluyoruz.
İşte bu oluşan konik şeklin en, merkeze en yakın kısmında oluşan derin ve dik bölge, temel çekirdek kuvvetlerinden güçlü kuvvet için en güçlü adayım. Bunun biraz daha geniş bir alanı zayıf kuvvet için, daha dış bölge ise elektromanyetik alan adayım… ----------------------------------------------------------------
Atom altı temel parçacıklar içinde aynı kuralların, kuarklar ve diğerleri içinde aynı koşulların geçerli olduğunu düşünüyorum. Onlarda benzer şekilde bir küresel alan meydana getiriyorlar ve geçenlerde Ali Bey’in paylaştığı videodaki (Sn Hakan Egne’nin) sav’a benzeyen şekilde, zıt spinli parçacıklar birbirlerini tamamlayarak duruyorlar. Burada kuvvet taşıyıcı parçacıkları tam oturmuş değilim. Sanki her parçacığın oluşturduğu anaforun, kuvvet alanı çizgilerinin enerji değerleriymiş gibi (merkeze uzaklıklarına göre değişen) geliyor. Ama daha oturtamadım. ------------------------------------------------------
Kütle çekim kuvveti, bu üç kuvvetten biraz farklı. ---------------------------
Her parçacığın oluşturduğu küresel alanı bir sistem olarak kabul edersek, Bir atom ya da bir molekül, sistemler toplamı bir üst sistem olarak karşımıza çıkıyor. Bu sistemler toplamı üst sistemlerin boyutunu gene EGD ile olan frekans uyumu belirliyor. Yani EGD’nin taşıyabileceğinden çok daha fazla alt sistem içeren bir üst sistem, normal evren koşullarında bozunacaktır. ------------------------------------
Kütle çekimi gene EGD vasıtasıyla oluyor ama bu sefer oluşumunu EGD ile parçacığın arasındaki etkileşiminden olmuyor. Ortada mevcut en üst sistemin toplamının yansımasından oluşuyor. Yani bir avuç kum’daki her bir kum tanesinin dalga ile olan etkileşiminden değil, bu kum tanelerinin bir topak, yekpare bir parça olarak etkileşiminden oluşuyor. Burada EGD’nin yekpare parçamızla olan ilişkisinde, bir kısım dalgalar yansıtılıyor. Yani Kum topağımız bir dalga kaynağına dönüşüyor. Kütle çekim dalgaları da bu yüzden hem çok zayıf hem de evrensel. Yansıyan dalgaların, EGD üzerinde (Higgs alanı) ki durumları da bize kütle olarak yansıyor. Oluşturdukları bükülme (girdap) ise kütle çekimi ----------------------------------------------------
Bu yaklaşımımdaki ana bakış açım ise şu; “Spin niye içkin bir özellik?” sorusu, oldu.;
Makro evrende, kapalı sistemlerde enerjinin korunması için hiçbir temasın olmaması lazım. Ama mikro kuantum evreninde parçacık için bu imkânsız… O zaman enerji durumunun sürekli değişken olması özellikle de düşme yönünde (entropi gereği) olması gerekirken olmuyor. Oysa parçacığın spini sürekli ve aynı güçle ve aynı momentumla var. -----------------------------------------------------------------------
Üstelik enerjinin (temas durumunda) korunması, en az kaybı sağlamak için; büyüme eğilimi genel kural. Yani çok küçük bir parçacık üzerindeki enerji, daha çabuk dağılırken, çok büyük bir parçacık ise parçacığın kendisi küçük parçalara dağılır.
Ancak bunların arasındaki bir denge noktasında ise obje enerjisini mümkün olan en uzun süre korur. ------------------------------------------------------------
Örneğin güneşimiz, Jüpiter kütlesinde olsaydı ya da 5–6 güneş kütlesinde olsaydı ömrü çok daha kısa olurdu. (Aynı eğilim canlılarda bile var)…-------- Çarpıştırıcılarda da aynı şey gözüküyor sanırım. Büyük momentumlu temel (yapay)parçacıklar bozunuyor. Çok küçük momentumlu parçacıklar da kısa ömürlü oluyor. Bazı parçacıklarda ancak belirli enerji yoğunluğu koşullarında gözüküyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu durumda parçacıklar için, esas enerji kaynağının onların dışından olabileceğini düşündüm. EGD düşüncesini geliştirmemdeki bakış açılarından biri de buydu.
Aynı durumu bir karadelik içinde düşünebiliriz. Ona da nereden yaklaşırsak yaklaşalım aynı karşımızda küresel bir çekim alanı, olay ufku alanı var. Tek fark spininden dolayı ona merkezine dik yaklaşıyormuş gibi algılarız. Sanırım bu da evrendeki enerji aktarımındaki iki boyutlu yapının dalga olmasından kaynaklanıyor. ---------------------------------
Yani sorunuzun cevabı; bence EVET! Atom ve atomaltı tüm parçacıkların taa kuarklara kadar belki daha altına (onları da birleştiren parçalar var ise) olay ufukları var. Ve bu yapının daha büyük bir şekli çekirdek içi kuvvetleri oluşturuyor. En büyük sistem şeklide, karadelik olarak karşımıza çıkıyor. Ama özde matruşka bebekler gibiler, tek farkları büyüklükleri ve bunlara göre enerji yoğunluk düzeyleri.
================================= Bunların hepsinin sadece varsayım olduğunu tekrar hatırlatayım. Süre kalmadı, diğer sorularınıza yarın bakacağım.