Mümkün olduğunca basit anlattım ama yine de karışık gelmesi doğal. Sonuçta Özet.
Bu konuda araştırmanız devam ederken, bilginiz artıkça bu cevaplara gene bakın. Her seferinde yorumlayışınız ve algınız farklılaşacak.
İşin özünde, Denge var. Enerji, hangi şartlar altında olursa olsun, o şartlar altında dengeli-kararlı bir duruma geçme eğiliminde... Hepsi bu.
Sicim teorisi, enerjinin bir alan ve doğal olarak parçacık olarak tanımlanması için güzel bir önermede bulunuyor. İşe; titreşen bir enerji paketçiği ile başlıyor. (Sicim)
Fark olarak, (varsayımımda) işe; titreşmeyen ya da en azından titreşimi algılanmayan bir yapı ile başlıyorum. (Titreşim sebebini "Zaman"a bağlıyorum.)
Diğer yandan enerji'nin orijinal muhteviyatı konusunda net bir bilgimiz yok. Bildiğimiz en küçük paketçiğin (kuanta) 1 Planck genişliğinde bir alanda , 1 Planck Zamanında titreştiği.
Bu kadar küçük ve titreşen birimlerden (kuantum) oluşan bir potansiyelin'de akışkan özellikler göstermesi gerekiyor. (Termodinamik kanunlarının çıkış noktalarına bakınız)
Bir diğer nokta da, Dalgalar. Evrendeki her şey titreşim halinde, yani dalga mekaniği ve özellikleri ile doğrudan bağlantılı.
Titreşimli iki topu, kapalı bir ortama koyduğunuzu düşünün. Eğer bu iki topun titreşimi çarpıştıklarında, yapıcı girişim yaparlarsa, birbirlerini iterler. Ama yıkıcı girişim yaparlarsa, bir arada hareket etmeye başlarlar. (Tabii bunun için fazları, frekansları önemli.)
Yeni oluşan sistem de, bu sistemin titreşimi (frekans ve dalga boyu), önceki topların tek tek olan titreşimlerinden farklı olacaktır. Ve bu yeni sistemi pekala, tek bir parçacık gibi algılamamız mümkün olacaktır.
Bir de bu topların titreşimlerinin farklı olduğunu düşününün, faz farkları ile oluşan yeni sistem daha da farklı özellikler sergileyecektir. Ya da 2 toptan oluşan bir sisteme , 3ncü bir topun yıkıcı girişim yaptığını... Bu üçlü sistem bu sefer farklı bir parçacık gibi olabilecektir.
Bu olasılıkların sonu yok...
Buradan atomların durumuna gelirsek, elektron boyutunu büyütemezsiniz. O işgal edilen alan ve spini bellidir. Değişmez. Ama miktarını değiştirebilirsiniz.
Nasıl belirlendiğine gelince, bu olasılıkların gerçekleşmesiyle oluyor. Ama burada bir sınır var.
Bunu da içinde bulunulan şartlar belirliyor. Bizim bildiğimiz elementler, ancak mevcut uzay-zaman koşulları altında geçerli (bu kısım gerçekten karmaşık).
Yani bizim şartlarımızda oluşabilecek element ve atom altı temel parçacık sayısı sınırlı ...
(Sınırlı derken kendi başına iken kararlı kalabilen parçacıkları veya parçacık sistemlerini kast ediyorum.)
Ama mesela, çok yüksek hızlarda (Özel görelilikten dolayı değişen "Zaman Şartları") çok daha farklı atom altı parçacıklar üretilebilinir ve bu koşullar altında iken kararlı kalabilirler. Ama büyük çoğunluğu, bizim şartlarımıza giriş yaptığında, dağılır.
Ya da bir kara delik yakınında, çok nadir yeni elementlerin oluşumu mümkün olabilir. Ama bu yapılar, bu ortamdan çıkınca, radyoaktif bozunma ile dağılabilirler.
Sonuçta her şey, içinde bulunulan ortam koşulları altında bir denge içinde durma eğiliminde.
Belirsizlik konusunda, gelen olarak şüpheciyim. Daha deteministik-belirlenimci olarak, hesaplanamayan olasılıkların belirsizliğe yol açtığını düşünüyorum. Hesaplamasını öğrendikçe, belirsizilik kavramı güç kaybedip, değişecek bence...