Aslında çok önemli bir noktaya parmak basıyorsunuz.
Işık bile karadeliklerden kaçamaz iken, evrendeki tüm enerjiyi, kütleyi ve tüm karadelikleri içinde barındıran bir yoğunluktan, bu kadar madde ve enerji nasıl saçılabilir?
Eğer etki eden enerjinin baskısıyla desek, Samanyolu merkezindeki karadeliği havaya uçurmak için tüm samanyolundaki kütlenin ve enerjinin nükleer bomba olarak, bu karadeliği bombalaması gibi bir şey olur. Ve kanımca, tüm bu enerji karadeliğe aniden dahil olsa bile, karadelik geriye büyümüş olarak kalır.
Bu yüzden morgan'ın kısa ve öz açıklaması, bence, üzerinde düşünürsek bir çok şeyi açıklıyor.
Bu dönemde, bildiğimiz hiç bir kuvvet ve etkileri olamaz.
(Fotonlarla yapılan deneylere bakarak, Salt enerjinin bile uzayı bükmesinden yola çıkarak, sırf enerji yoğunluğu ile uzay'ı büktüğünü düşünsek (kütleçekimi var desek), bu da imkansız ...
Çünkü ortada neyin, neye göre, neyi büktüğünü gösterebileceğimiz bir kıyaslama imkanı da yok.
Bildiğimiz ilk kuvvetin kütleçekimi olduğu... Diğer kuvvetlerde bu kuvvetten sonra gelişiyor. O da parçacıkların ve kütleli parçacıkların (foton ve madde) ortaya çıkması ile...
Yani, bence, diğer 3 temel kuvvet, aslında enerjinin farklılaşarak türevler üretmesinin ardından, (parçacıklar ve alanlar), bunlar arasındaki ilişkilerin belirginleşmesinden sonra ortaya çıkan kurallar yığını.
Bu yüzden kütleçekimi ilk kuvvet. Ama o bile ancak, evren (uzay+zaman) doğduktan sonra bir varlık-anlam kazanıyor.
Bu kadar karmaşık ve belirsizlik yerine, bence, aynı işlevi yerine getiren daha basit bir bakış açısı var. Enerji niye bir noktaya sıkışık olmak zorunda olsun ki? https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/40681/ da bu konu ele alınıyor.