-1
1

Bence... https://ibb.co/S3vWs50 ve https://ibb.co/h1jQc3q Bu adresteki gif'leri dikkatle incelerseniz, tüm sorularınıza cevap veriyor. Açıklaması: Evren'in ilk dönemlerinde daha küçük iken kütle çekimi henüz baskın iken, (İlk 5 milyar yıl), eşit miktarda olması gereken madde ve anti maddenin birbirini tamamen yok etmemiş olması şaşırtıcı. Üstelik birbirlerini tamamen yok edecekleri için, milyarlarca yıl önceki enerji patlamalarının ardıl ışımalarını tespit ederken, 2mc^2 şiddetindeki bu enerji boşalımlarının fotonlarının tespit edilmemiş olması da ilginç. Oysa bir yerlerden, bize 13 -13,5 milyar yıl öncesinden gelen şiddetli fotonların gelmesi lazımdı. Üstelik bu fotonlar gama ışını radyasyonu yoğunluğu olarak da tespit edilmeliydi... Ama yoklar ve büyüyen evrende anti maddeyi arıyoruz. Bu nedenle bakış açımı değiştirdim. Ya foton gibi madde ve anti madde zaten parçacığın içinde ise? Kütlenin kendisini yok etmesini önleyen şey, onun varlığını oluşturan ve sabit tutan Zaman Dalgaları ise? Bütün parçacıkların titreşime sahip olduğunu biliyoruz. Üstelik bu titreşimlerin yapısına göre bir araya gelip daha üst sistemler oluşturduklarını. Yani bir nötronun titreşimi, onu oluşturan farklı tür kuarkların titreşimlerini bir girişim sonucudur. Hem hepsinden farklıdır, hem de hepsini içerir. Bu yapıyı titreşimlere ve Zaman dalgalarına duruşlarına göre, her bir alt parçacığın bir diğeri ile uyumlu olması sağlar. Zaman dalgaları, ve evrenin genişlemesi enerji birimleri üzerinde bir baskı oluşturur. Bu baskının sürekliliği, oluşan sistemlerin duruşlarını (spin) ve kütle özelliklerini sabitler. Akıntılı suda ve rüzgarlı havada, demirli bir teknenin duruşu gibi. Tekneyi ne kadar döndürürseniz döndürün, aero ve hidro dinamik yapısına göre, sabit bir duruşa geçecektir. Aynı şartlar altında, ister yarım tur çevirin, ister bir tur fark etmez, maruz kaldığı kuvvetler ve yapısı, en uygun bileşke sonuçta onu sabitleyecektir. (Ha! Foton gibi 0 spin ise, bir küre şeklinde diyebiliriz bu gemiye…) Anti madde, elektrik yükleri olarak maddenin zıttı. Ve ayna görüntüsü gibi… Bir titreşimi nötrlemek (yok etmek değil, nötrlemek, çünkü enerji yok edilemez) için yıkıcı girişim yapması lazım. Yani aynı özelliklerde (dalga boyu ve frekans) ama farklı faz da (180 derece) bir dalga ile girişim yaparsa, titreşim nötrlenir. Bu benzetme olarak, birbirini tutan fermuar dişlerinin arasındaki girinti ve çıkıntıları (titreşimleri) düzleştirmek gibi bir şey. Fermuarın artık açılması gibi, parçacığın bir arada duran enerji üniteleri de (quantum), quanta olarak (foton) dağılırlar. Madde ve anti madde'nin birbirlerini tamamen yok edici girişim yapabilmeleri için 180 derece (Pi) faz farkı olmalı. Bu amaçla madde titreşimini temsil eden canlandırmaya kartezyen koordinatlarını uyguladım ve ayna simetrisini alıp 90 derece eğim verdim. Sonuçta https://ibb.co/3RCTGX1 canlandırması çıktı. Her ikisi de aynı açıdan Zaman dalgalarına 45 derece ile maruz kaldıkları halde (bu açı rest-hareketsiz-sabit durumdaki kütlenin 3 uzamsal boyut üzerinde birden maruz kaldığı açı) biri 45 derece ile maruz kalırken, diğeri 225 derece ile girişime katılıyordu. Aralarındaki faz farkı 180… Yani, varsayımım faz farkı açısından doğru... Yorum: Canlandırmalarda fotonun varsayımsal titreşimini kullandım. Yani foton bir Planck Zamanı aralığında, bu iki titreşimi birden yapıyor. Bu titreşimlerden bir tanesini polaritesine göre manyetik, diğerini elektrik alanı olarak tanımlıyoruz. Fotonu da malta haçı şeklinde. Aynı mantığı kütleli parçacıklara da uygulayabiliriz. Biraz daha uğraştırıcı olsa da, sonuçta tüm sistemler dışarıya karşı nötr (0) olana kadar, (bir atomun doğal hali gibi, ya da bu da yeterli gelmez ise bir bileşik gibi) sistem kuruyorlar. Bu arada diğer sorunuza da (4 nadir kuark) kısaca cevap verirsem, onlarda sadece içinde bulundukları sistemdeki bir parçalar, yani yap/boz’un bir parçası olarak sistemi tamamladıkları sürece varlar. Sistem dışında varlıklarını sürdüremiyorlar. Alt yapılarındaki bağları bir arada tutacak kuvvetler eksik kaldığı veya doğru duruş sergileyemedikleri için, enerji ünitelerine dağılıyorlar. Bu yüzden mesela bazı parçacıklar ancak belli hızlarda iken var olabiliyorlar (çünkü Zaman ile yaptıkları açı farklı ve maruz kaldıkları kuvvetler farklı) bu hızları kaybedince, bir arada tutan bağlar üzerindeki baskı kalkıyor dağılıyorlar. Ya da zorla duruşu değiştirilirse, maruz kaldıkları kuvvetlerin bileşkesi de değişeceği için, tamamen farklı yeni bir parçacık oluyorlar. Bu yüzden, bence, parçacık çarpıştırıcılarında açığı çıkan temel parçacıkların hepsi (300 civarında idi en son, şimdi bilmiyorum) doğal değil. Bir kısmı sadece o şartların (hız, enerji miktarı, çarpışma açısı, belki içinde bulundukları manyetik alanın gücü gibi değişkinlere bağlı olarak ortaya çıkmış geçici oluşumlar.

Burtay Mutlu (shibumi_tr) 5 yıl önce 0