Kuantaların farklı oran ve şekillerde bir araya gelmesinden oluşmuş objelere gelince; (kütleli ve kütlesiz parçacıklar veya alanlar)
Her titreşim bir dalga fonksiyonuna sahiptir. Yani aynı zamanda bir dalgadır.
Dalgalar birbirleri ile yapıcı ya da yıkıcı girişim yaparlar. Bu da sistem olarak toplamda farklı titreşimlere sahip olarak tespit edilmelerine neden olur.
İşte temel parçacıklar arasındaki farklı frekans ve dalga boyları da (aynı miktarda enerjiden oluşmuş olsalar bile) bu şekilde ortaya çıkıyor.
(Kütle kazanırken spin de önemli role sahip çünkü bu titreşimlerin, uzamsal boyutlar üzerinden Higgs alanı ile hangi derecelerde etkileştiğini de belirliyor. Böylece çarpıştırıcılarda daha küçük kütleli parçacıkların çarpışması ile daha büyük ve geçici parçacıklarda ortaya çıkabiliyor ama ayrı bir konu bu…)
Dalgaların enerji miktarı frekansı ve dalga boyu ile hesaplanıyor. Ancak dalganın enerjisi genlik dediğimiz alanda tutuluyor. Eğer bir dalganın frekansını ve dalga boyunu değiştirmeden enerjisini artırırsak, bu genliğin, dalga şiddetinin artışı ile mümkün.
(Eğer (sinüzoidal) dalgayı, (x,y) Kartezyen koordinatlarında tabanı bize dalga boyunu temsil edecek şekilde bildiğimiz üçgene çevirirsek, üçgenin alanı genliğin yarısını verecektir. (Çünkü dalganın bir periyodu içinde (x,–y) bölgesinde de bir titreşim alanı daha var.)
Eğer üçgenin alanını, (sistemin enerjisini) artırırsak, bu alanın artması demektir. Alanın artışı için ise, ya taban artacak (dalga boyu) ya da yüksekliği…
İki nesne birbirleriyle etkileşime geçtiklerinde, (çarpma, ısıtma, itme vs,vs.) kendi sahip oldukları enerji miktarındaki farklılıklar oranında, dalgaları birbirleriyle girişim yapacaklar. Ve birbirlerine enerji aktaracaklar. Bu işlem, temelde tüm temel yapıtaşı (tahminen kuarklar) parçacıkların genliklerindeki enerji miktarı eşit alana–miktara sahip olana kadar sürecektir. Ancak bu temel parçacıkların birbirlerinden dalga boyu ve frekans olarak zaten farklı olduğunu düşünürsek, göreceğimiz “yükseklik” değişiklikleri de gene farklı olacaktır.
Evrende bir parçacığın hızının, o parçacığın genlik şiddeti ile ilişkili olduğunu düşünürsem
(Enerji miktarı artan elektronun doğal hızı niye artıyor sorusunun cevabından çıkardığım sonuç, pilot dalga yaklaşımı ile de bağlantılı), bu parçacıkların doğal hızlarını artmış olarak göreceğiz.
Sorunuzdaki “saf su buz” ve “şekerli su” sorgusunda da durum aynı koşullara tâbi..
Buz moleküllerinin titreşimleri düşük, doğal titreşim alanlarına kavuşmak için dışarıdan enerji almalılar.
Şekerli su molekülleri ise daha enerjik ve faz değişimine girmeden bu enerjilerinin bir kısmını paylaşabilecek durumdalar.
Ortada bir “alıcı” ve bir de “paylaşabilecek” taraf var. Taraflar arasında belli bir oranda enerji alışverişi olacaktır. Sınırı, artık şekerli su moleküllerinin daha fazla enerji aktaramayacağı düzey belirleyecektir.