Yeniden düşündüm, bence bu soruda ilk önce kavramları yeniden tanımlamaya ihtiyacımız var. Ölüm nedir ? Doğum nedir ? Hayat nedir ?
Ölüm bir canlının enerjiyi depolama, tüketeme, manipüle etme ve bu enerjiyi kendini " canlı " yapacak fonksiyonlar için " kullanma " yetisinin son bulmasıdır bence.
Doğum, eşeyli ya da eşeysiz üreyebilen her canlının yavrularının dış dünyada tek başlarına hayatta kalmanın gereğini yerine getirmeye başlamasıdır.
Hayat, ölüm ve doğum arasında o canlının ( bitki,hayvan) içgüdüleri, evrimsel amaçları, istekleri, arzuları doğrultusunda geçirdiği zamana periyoduna tekabül ediyor bence.
Cennet ve Cehennem konseptinin dinlerden daha eski bir dayanak noktası var. Cezalandırılma ve ödüllendirilme gibi çoğu zamanistemsiz koşullandırılmalarımızın daha ötesinde bir nokta. Kutsal kitap kurallarına ve mesihlerin kelamlarına, kendi özgür iradesi ile uyanın ve uymak için elinden geleni yapanın sonsuz zaman boyunca sonsuz rahata kavuşacağı, kurallara ve yine Kutsal kitap kurallarına ve mesihlerin kelamlarına kendi özgür iradesi ile uymayanların ve uymaya şüphe duyanların sonsuz zaman boyunca sonsuz acıya maruz kalacağı bir konsept. 4 kutsal kitap dışında ve bu kitaplardan önce bu konseptin insanlık tarihi boyunca varlığını sürdürmüş olduğunu unutmayalım. Yeniden doğuş ile " zihin göçünden " bahsediyor olduğunuzu varsayıyorum. Reenkarnasyon ya da zihin göçü cennet-cehennem konseptine göre daha irade ve seçim dolu bir ölümden sonra teorisi. Diğer konseptin aksine varlık döngüsü iki seçenek ile bitmiyor. Aksine varlık döngüsü DHARMA dayalı. Bu konseptte doğumun öncesinin ve ölümün sonrasının nasıl şekilleneceği, doğum ve ölüm arasındaki " hayatlarımızda " yaptığımız, yapmadığımız seçimlere bağlı. Nasıl bir hayat ekersen diğer hayatında öyle bir hayat biçiyorsun. Evrensel adalet yasası olan KARMA böyle der.