0

Manyetik, elektomanyetik alanların özellikleri bir çok bakımdan kütle çekime benziyor. En azından Newton kanunları düzeyinde. Uzaklığın karesi ile ters orantılı çekim gücü gibi. diğer yandan elektromanyetik alan, kütle çekimin aksine çift kutuplu, (Kütle çekim tek kutuplu). Bana göre bunun nedeni elektromanyetik kuvvetin, kütleçekiminin bir türevi ( yani kütleçekimin bir durumundan kaynaklanan anlamında) olması. Çift kutuplu olmasını ise dengeyi kurma olarak ele alıyorum. Şimid esas sorunuza gelirsek, belirttiğiniz tüm metallerin atomları periyodik cetvelde çok yakınlar. Benzer özellikleri var. Amorf durumdayken mıknatıs özelliği kanamıyorlar. Ama kristalize olunca veya özel şartlarda mıknatıs özelliği kazanıyorlar. Bunu atomların ve moleküllerin diziliş şekline bağlayabiliyoruz. Bu sayede kızgın erimiş demir ( ya da crom, kobalt) den elektrik akımı gerçirisek, sıvı metal içinde polarlaşma sağlayarak mıknatıs üretebiliyoruz. Ya da toplu iğne gibi küçükleri uzun süre mıknatısla tutarak, (kütlesine oranla yoğun bir manyetik alanda) geçici mıknatıs özelliği kazandırabiliyoruz. Bu süre zarfında toplu iğne erimemiş olmasına rağmen, maruz kaldığı manyetik alan; kuantum durumları ve entropinin sürekliliği ile madde içi hareketlilik sürüyor. Atomları düzen almaya zorluyor. Ancak mıknatıs uzaklaştıktan sonra, entropi bu düzeni kısa sürede bozuyor. Buraya kadar "nasıl?" kısmını cevapladım. "Neden?" kısmı biraz daha karmaşık. Şahsi bakış içeriyor, bilimselliği tartışılır, gene... Vazgeçemediğim zaman dalgalarına bağlıyorum gene... Uzay-zaman genişlerken, zaman'ın uzayın genişleme hızının bir yan türevi olduğunu ve genişleme hızının , bir öncekiyle oransal olması nedeniyle dalgasal bir enerji yayılımına neden olduğunu idda etmiştim. Yani evren sürekli dalgasal bir enerji ile taranıyor. Bu dalgalar cisimlerde kütlenin oluşmasında ana rolü üstleniyor. Ayrıca bu dalgalar, belirli bir düzen içinde toplanmış atomlara denk geldiği zaman, kırılarak girişime neden oluyor. Yani kaba tabirle bu dalgalar maddenin bir tarafından giriyor, diğer taraftan yoluna devam ediyor. Ancak içinden geçtiği ortamın yoğunluğu ve düzeni ile bu dalgaların bir kısmı kırılıyor ve farklı bir frekans üzerinden ( ya da belki salınım yaptığı bir boyutu kaybederek) farklı bir yöne olacak şekilde maddeden ayrılıyor. Ancak bu dalgalanma hareketinin tamamlayıcı gerekiyor. Yani sürekliliği olması için kutup gerekiyor. Ki sonunda kritik denge dediğimiz durumda sistem dengesine oturabilsin. Biz bunu elektromantetik alan-mıknatıs olarak ölçümlüyoruz. Bu düşünceye varmam da, normal ışıktan kristal ya da çeşitli homojen maddelerle lazer ışını üretim tekniklerininde epey katkısı oldu. Bazı yönlerden benzer ilkeler ve etkiler söz konusu... Mıknatısın çekmesine gelince, oluşan bu dalgaların birbirlerini nötrleyecek (kritik-mükemmel denge) konuma yönelmeleri diyebilirim. (Ama açıkçası, niye çektiğini şu ana kadar hiç sorgulamamıştım.) Nasıl çektiği, mekanizmanın nasıl olduğu hakkında biraz daha inceleme yapmama lazım.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

Manyetik, elektromanyetik alanların özellikleri birçok bakımdan kütle çekime benziyor. En azından Newton kanunları düzeyinde... Uzaklığın karesi ile ters orantılı çekim gücü gibi. Diğer yandan elektromanyetik alan, kütle çekimin aksine çift kutuplu (kütle çekim tek kutuplu). Bana göre bunun nedeni elektromanyetik kuvvetin, kütle çekiminin bir türevi ( yani kütle çekimin bir durumundan kaynaklanan anlamında) olması. Çift kutuplu olmasını ise dengeyi kurma olarak ele alıyorum. Şimdi esas sorunuza gelirsek, belirttiğiniz tüm metallerin atomları periyodik cetvelde çok yakınlar. Benzer özellikleri var. Amorf durumdayken mıknatıs özelliği kazanamıyorlar. Ama kristalize olunca veya özel şartlarda mıknatıs özelliği kazanıyorlar. Bunu atomların ve moleküllerin diziliş şekline bağlayabiliyoruz. Bu sayede kızgın erimiş demir ( ya da krom, kobalt) den elektrik akımı geçirirsek, sıvı metal içinde polarlaşma sağlayarak mıknatıs üretebiliyoruz. Ya da toplu iğne gibi küçükleri uzun süre mıknatısla tutarak, (kütlesine oranla yoğun bir manyetik alanda) geçici mıknatıs özelliği kazandırabiliyoruz. Bu süre zarfında toplu iğne erimemiş olmasına rağmen, maruz kaldığı manyetik alan; kuantum durumları ve entropi’nin sürekliliği ile madde içi hareketlilik sürüyor. Atomları düzen almaya zorluyor. Ancak mıknatıs uzaklaştıktan sonra, entropi bu düzeni kısa sürede bozuyor. Buraya kadar "nasıl?" kısmını cevapladım. "Neden?" kısmı biraz daha karmaşık... Şahsi bakış içeriyor, bilimselliği tartışılır, gene... Vazgeçemediğim zaman dalgalarına bağlıyorum gene... Uzay-zaman genişlerken, zaman'ın uzayın genişleme hızının bir yan türevi olduğunu ve genişlemenin, bir önceki genişlemeyle oransal olduğunu, her genişlemenin dalgasal bir enerji yayılımına neden olduğunu iddia etmiştim. Yani evren sürekli dalgasal bir enerji ile taranıyor. Bu dalgalar, cisimlerde kütlenin oluşmasında ana rolü üstleniyor. Ayrıca bu dalgalar, belirli bir düzen içinde toplanmış atomlara denk geldiği zaman, kırılarak girişime neden oluyor. Yani kaba tabirle bu dalgalar maddenin bir tarafından giriyor, diğer taraftan yoluna devam ediyor. Ancak içinden geçtiği ortamın yoğunluğu ve düzeni ile bu dalgaların bir kısmı kırılıyor ve farklı bir frekans üzerinden (ya da belki salınım yaptığı bir boyutu kaybederek) farklı bir yöne olacak şekilde maddeden ayrılıyor. (Eğer haklıysam, bilgim yok bu konuda, manyetik alanın “zaman”ı bir miktar etkilemesi lazım. Nasıl ölçülür bilemiyorum.) Ancak bu dalgalanma hareketinin tamamlayıcı gerekiyor. Yani sürekliliği olması için kutup gerekiyor. Ki sonunda kritik denge dediğimiz durumda sistem dengesine oturabilsin. Biz bunu elektromanyetik alan-mıknatıs olarak ölçümlüyoruz. Bu düşünceye varmam da, normal ışıktan kristal ya da çeşitli homojen maddelerle lazer ışını üretim tekniklerinin de epey katkısı oldu. Bazı yönlerden benzer ilkeler ve etkiler söz konusu... Mıknatısın çekmesine gelince, oluşan bu dalgaların birbirlerini nötrleyecek (kritik-mükemmel denge) konuma yönelmeleri diyebilirim. (Ama açıkçası, niye çektiğini şu ana kadar hiç sorgulamamıştım.) Nasıl çektiği, mekanizmanın nasıl olduğu hakkında biraz daha inceleme yapmama lazım.

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0
0

Teşekkürler.

Tony Torsi 9 yıl önce 0
0

Manyetik alanlarla ilgili olarak yukarıda yazılanlara ek düşünce olarak; atomların dizilimi aynı yönlü olmasının yanında spinlerininde aynı yönlü olması gerekiyor. Sanki gelen dalgaları bu spinler, işlemden geçirip, bir kısmını fırlatıyor gibi. Yani şöyle canlandırabilirsiniz gözünüzde, dalgalı ve düzenli bir nehir akıntısı içinde peşi sıra birbirine paralel su yüzeyinde (çünkü renkli boya ile filan değişimi, hareketi saptamak daha kolay) düzenli olarak saflaşmış 3–4 sıra daire düşünün. Nehir’in ortasında olsun ve kenarlarında en az daire öbeğinin 2 katı boşluk olsun ki tüm hareketleri gözlemleyebilelim. Tüm daireler aynı anda, aynı yöne, aynı hızda dönmeye başladığı zaman, oluşan yapı nasıl olur? Eğer aynı deneyi yapma imkânı su içinde olursa, gözlem için bu sefer küre kullanmalıyız. İşte manyetik alan, dalgalarla gelen suyun bir kısmının bu şekilde çevrime alınmasıyla alakalı... Burada dikkat edilmesi gereken nokta, akıntı dalgalarının hızı, daire ya da kürelerimizin çapı, momentumları ve spin hızları... Bunların herhangi birinin değişmesi ile oluşacak yapı çok farklı olabilir. Ya da hiç olmayabilir. Mesela akıntı çok yavaş ise, dairelerin spini de yavaş ise oluşan etki çok zor gözlemlenebilir. Ya da akıntıda hiç değişim olmayabilir. Çok hızlı olunca, yayımlanan enerji çok fazla olabilir, bu sefer farklı ışınımlar, dalgalanmalar söz konusu olabilir. Yani her durum ve madde için doğal ortamda geçerli olmayacaktır. Ancak akıntının hızına uygun olarak, belirli çapta ve hızda olan dairelerle -kürelerle istenen sonuç elde edilecektir. Diğer yandan yapay -müdahale ile bazı koşulları değiştirerek farklı daireler (daire ve küreler burada atomları temsil ediyor) için şartlar değiştirilebilir. Mesela daha büyük dairelerin hızları düşürülebilir. (Soğutma ile daha önce manyetikliği olmayan bazı elementler manyetik özellik kazandırılması gibi) ... Her durumda manyetik alan üreten cisimlerin yanında, kütle çekime ek olarak, manyetik alanın da ek olarak zamanda yavaşlamaya neden olacağını düşünüyorum. Bunu ölçmek için önce manyetik alanı olmayan bir cisim yanında, uzay zamandaki değişim saptanmalı. Sonra diğer tüm şartlar ve kütleler aynı kalmak üzere aynı kütlede ve manyetik alan üreten bir cisim yanındaki zaman değişimi ele alınmalı. Eğer teorim geçerliyse manyetik alana maruz kalınan bölgede zaman yavaşlaması biraz daha fazla olur. Bunu şu an ölçebilecek hassaslıkta aletlerimiz henüz yok. ( Dünya çevresindeki uydulardaki değişim bile zar zor saptanıyor) Ama hesaplarda, virgül sonrası ileri basamaklarda çıkıyor olmalı… Yoksa tüm varsayımım çöker :-)

Burtay Mutlu 9 yıl önce 0